• Tarihyazımı

Tarihyazımı

  • 280,00 TL
  • 196,00 TL


  • Stok Durumu: Stokta var
  • 24 Saatte Kargoda

Tarih yapmak demek zamanla ilişki kurmak demektir. Dört yüzyıldan bu yana Batılı tarihyazımı şimdiki zamanı geçmişten ayıran bir kopukluk şeklinde tanımlanır. Yaşanmış geleneğe uzaktan bakarak bir bilgi nesnesine dönüştürme çabasını yazının alınyazısından ayırmak olanaksızdır. Tarihi yazmak demek bir geçmişi yönlendirmek, sınırlandırmak, olgulardan oluşan değişik malzemeleri bir düzene sokarak içinde yaşanan şimdiki zaman diliminde mantıklı bir açıklama yapmak, sözelden kurtulup, kurmacayı yadsımak demektir. Bir toplum için böyle bir şey yapmak açıklanması zor bir toplumsal yapı yerine denetim altına alınmış bir gelişmeye “razı olmak” demektir. Böylelikle, Machiavelli’den bu yana, tarihin, tarihi üreten politik iktidar tarafında yer aldığı görülür.

Michel de Certeau klasik yapıtında tarihyazımını belirleyen işlemlerin özelliklerini sıralamaktadır: Bir nesne üretmek, bir süre belirlemek, bir öykü tasarlamak.

Tarih bilgisi keza tarihten dışlananları da kapsar. Yazıyla dayanışma halinde olan tarih sözellikten kurtulup, ister ilk etnografik öykülerde yer alan vahşinin sesi ister 17. yüzyıl Fransası’ndaki ruhunu şeytana kaptırmış kadının sözleri olsun onu ötekine ait bir mekâna dönüştürür. Bilimsel bir niteliğe sahip olduğundaysa kurmacaya, başka bir deyişle kurmaca ve kuramı birbirine eklemlemeye çalışan Freudcu tarihyazımını –ve Freud’un Musa hakkındaki “romanını”– yeniden okuma girişiminde bulunan bir denemeye benzemeyi reddeder. Böyle bir şey yapmak tarihçinin bizzat yaptığı çalışmayı sorgulayan bir başka kavrayış modelini devreye sokmak demektir.


  • Yazar: Michel de Certeau
  • Kitabın Başlığı: Tarihyazımı
  • Orijinal Başlık: L’écriture de l’historie
  • Çeviren: Oğuz Adanır [Fransızca]
  • Yayına Hazırlayan: Taşkın Takış
  • Kapak Tasarımı: Harun Ak
  • Dizi Bilgisi: Doğu Batı Yayınları - 263; Tarih - 35
  • Basım Bilgileri: 1. Basım / Temmuz 2020
  • Sayfa Sayısı: 503
  • ISBN: 978-625-7030-15-1
  • Kapak Resmi: Arbre de consanguinité (15. yüzyıl), BNF, Paris.
  • Boyutları: 13,5 x 21

İkinci Basıma Önsöz

Yazma Biçimleri ve Tarihler


Birinci Kısım
Tarihyazımında Yer Üretme Biçimleri


Birinci Bölüm: Tarih Nasıl Yapılır?

Bir İpucu: Tarihte Dinî İdeolojinin Ele Alınış Biçimi

Toplumsal Yaşam ve Tarihsel Uygulamalar

Tarih, Söylem ve Gerçeklik

Bir Söylence Olarak Tarih

İkinci Bölüm: Tarih Nasıl Yazılır?

Toplumsal Bir Yer

Bir Uygulama

Bir Tarihyazım Örneği


İkinci Kısım
Zaman Üretimi, Dinî Bir Arkeoloji


Giriş: Yöntem Sorunları

Üçüncü Bölüm: Tersine Çevrilen Bakış Açısı

Klasik Çağda Din Anlayışı

Tarihsel Yorumlama

Dördüncü Bölüm: Alışkanlıkları Uygulama/Yaratma Usulü

(16. Yüzyılda) Kiliselerin Bölünmesinden “Devlet Çıkarına” Kadar Olan Aşama

Davranışlarda Görülen Politikleşme,  Alışkanlıklarda Ortaya Çıkan Yeni Bir Uygulama Usulü

“Mümin” Mantığı ya da Devlet Çıkarı ile Peygamberlik Arasında Kalan Bir Alternatif

Felsefi Etik: 18. Yüzyılda “Yasallık” ve “Yararlılık”

Dinî Gruba Özgü Yasalar ya da Sessizliğe Mahkûmiyet ve Dinî Alışkanlıkların Yürütülmesi


Üçüncü Kısım
Yazılı ve Sözlü Anlam Sistemleri


Beşinci Bölüm: Etnografya

Jean de Léry’den (1578) “Yazma Dersi”

Kopyalama Aracı Olarak Yazı

Ötekine Yönelik Bir Yorumbilim

Cinsellik Yüklenen Söz

Görülen ve/ya da İşitilen, Yani Göz ve Kulak

Altıncı Bölüm: Başkalaştırılan/Değiştirilen Dilyetisi

Yasak Çiğneme ve Yasaklama

Değiştirilmiş Belgeler, Yani Ruhu Ele Geçirilen Kadınlara Ait Metinler

“Ben, Ben Değil Bir Başkasıdır”: Dilin Şeyleri Çarpıtma Özelliği

Önce Anlamlandırılan Sonra da Anlamsızlaştırılan Bir Yer

Özel İsimler Çizelgesi ya da “Değiştirilen” Bir Toponimi

Yorumlama Denilen Yalan

Yedinci Bölüm: Değişik Bir Tarihyazımı Örneği: Azizlerin Yaşamöyküsü

Tarih ve Toplumbilim

Azizlerin Yaşamöykülerinde Söylemin Yapısı

Kutsallığın Coğrafyası


Dördüncü Kısım
Freudcu Yazılar


Sekizinci Bölüm:
Freud Tarihe Nasıl Yaklaşıyor?

Freudcu “Aufklärung” Üretiminin Tarihi

Bir 17. Yüzyıl Tarihi

Açıklanabilen Geçmişten Açıklanamayan Şimdiki Zamana

Tarih Çalışması Yapmak Demek Gizlemek Demektir

Babanın Yerini Neler ya da Kimler Alır?

Eylem ve Yasa

Dokuzuncu Bölüm: Tarihin Kurmaca Boyutu

Parçalardan Oluşan Söylem ya da Metinsel Gövde

Ötekinin Dilinde Yazmak ya da Kurmaca Denilen Şey

Ölüm Geleneği ya da Yazı

Bir Şeyin Yerini Alan Bir Başka Şey ya da “Özgünlük” Komedisi

Tarihin Romanı

Dizin

 

 

 

İkinci Basıma Önsöz

 

Kâşif Amerigo Vespucci deniz tarafından gelir. Ayakta, giyinik, zırhlı, haçlı bir adam olarak Avrupa’ya özgü, anlamlı silahlara sahiptir. Arkasında bir cennete ait hazineleri Batı’ya taşıyacak gemiler vardır. Karşısındaysa Amerika adlı yerli kadın. Bir hamak üstündeki bu kadın çıplaktır. İsimlendirilemeyecek bir farklılık sergilemektedir. Egzotik bitkiler ve hayvanların ortasında ayağa kalkmaya çalışır. Bu başlangıç sahnesidir. Sıra sıra sütunlara benzeyen bu ağaçlardan oluşan eşik üzerindeki bir anlık şaşkınlıktan sonra fatih ötekinin bedeni hakkında yazarak kendi tarihini oluşturacaktır. Bu ayrıntılı bir şekilde anlatılmış bedene –armaya– benzeyecektir. Bu bedeni çalışmalarının ve kurduğu hayallerin merkezine yerleştirecektir. Bunu “Latin” Amerika olarak adlandıracaktır.

Bu erotik ve savaşı anımsatan imge neredeyse efsanevi bir değere sahiptir. Bu imge Batı’da yazıya yüklenen yeni bir işlevin başlangıç noktasını temsil eder. Ressam Jan van der Straet’in oluşturduğu kompozisyon ilk kez Vespucci’nin apaçık bir şekilde farkına vardığı henüz haritalarda yer almayan yeni topraklar karşısında düşülen şaşkınlığı göstermektedir. Varlığından haberdar olunmayan beden kendisini keşfeden kişinin adıyla anılacaktır (Amerigo). Oysa başlatılan süreçte bedenin bir iktidar söylemiyle sömürgeleştirildiği görülür. Burada fatih olarak nitelendirilebilecek şey yazıdır. Yeni Dünyayı, Batılıların duydukları arzuları yansıtan beyaz (vahşi) bir sayfa olarak kullanacak olan fatih, ötekine ait uzamı bir üretim sisteminin yaygınlaştırıldığı bir alana dönüştürecektir. Nesne ve özne, yazma isteği ve üstüne yazılmış (veya yazılacak) bir beden arasındaki bir kopukluktan yola çıkan yazı Batı tarihi diye bir şey üretecektir. Tarihyazımı demek tarihsel bir uygulama olarak yazının incelenmesi demektir.

Dört yüzyıldan bu yana her bilimsel girişimin temel özellikleri arasında insan elinden çıkma özerk dilbilimsel (diller ve “özgün” söylemler) ürünler sunmak varsa ve bunlar kendilerine benzemeyen (metinsel kurala göre bizi çevreleyen dünyada gerçekleştirilen bir reform ya da bir devrim) şeyleri ve bedenleri dönüştürebilmek gibi bir yeteneğe sahipse, tarihyazımının “modern” bir yazım tarihine gönderdiği söylenebilir. Gerçeği söylemek gerekirse bu kitap önce bu uygulamanın belirli aşamalarını anlatan bir dizi inceleme şeklinde tasarlanmıştı. 16. yüzyılda yazının “vahşi”, “ilkel”, “geleneksel” ya da “popüler” sözellik ile kurduğu ilişkinin “etnografik” sunumu (bu kitabın üçüncü bölümü) kendinin ötekini oluşturmaktadır. 17. ve 18. yüzyıllarda Hıristiyanlığa ait yazıların dönüştürülmesi, insana özgü bir tarih oluşturmaya yarayan uygulamalara yönelik bir etik ve teknik sistem tarafından bir kenara atılmış “yeniden canlandırmalar” ya da “batıl inançlardan” ibaret dinî bir evren açıklaması (ikinci bölüm). 20. yüzyıl başında Freud’un yazılı uygulaması sayesinde baskı altında tutulan ötekiliğin geri dönmesi (dördüncü bölüm). Son olarak bir toplumsal-ekonomik üretim yeri, hâkim olunan bir konuya ait bilimsel kurallar ve bir öykü ya da metnin oluşturulmasını birbirlerine eklemleyen güncel tarihyazımı denilen “sanayi” sistemi (birinci bölüm). Bu incelemelere 18. yüzyıl sonunda sözel lehçelerde dil düzeyinde görülen sürekli değişime karşılık yazıyla ifade edilen akılcılık mücadelesi –“aydınlanmış”, devrimci ve Jakoben– eklenmiştir.

Çizgisel zaman adlı kurmacaya boyun eğen bu zamandizinsel yeniden şekillendirme uygulamasına başvurmak yerine, bu sorgulamanın ortaya çıkmasını sağlayan mevcut yerin nasıl oluştuğunu göstermeyi yeğledik. Yazma işlemi ve Batılı yazım sürecinin işlevleri arasına başka kuramsal ve uygulamaya yönelik olasılıklar sokan yöntemsel farklılıkların (göstergebilgisel, psikanalitik vb.) çözümlenmesini sağlayan alanın, malzemenin ve (“modern” tarihyazımına ait) yöntemlerin sahip olduğu özellikleri gösterdik. Dolayısıyla ortaya her birinin kendine özgü kurallara boyun eğdiği yöntemli araştırmalara dayanan parçalardan oluşan bu söylem, başka bir deyişle bu sosyo-epistemolojik (birinci bölüm), tarihsel (ikinci bölüm), göstergebilgisel (üçüncü bölüm), psikanalitik ve Freudcu (dördüncü bölüm) yaklaşım çıktı. Her şeyi birbirine bağlayan kurmaca niteliğinde bir üstdili yadsımak sınırlı bilimsel yöntemler arasındaki ilişkinin ortaya çıkmasına izin vermek ve açıklamaya çalıştıkları “gerçek” hakkında nerede yetersiz kaldıklarını göstermek demektir. Böyle bir şey yapmak bizi gerçeğe “uygun” özellikler taşıdığına inandırmaya çalışan söyleme özgü zorunlu dogmatikleştirici yanılsamadan kaçmak demektir – tarihyazımı çalışmasının öncülleri arasına gizlenmiş bu felsefi yanılsamayı Schelling, muhteşem bir şekilde saplantı düzeyine ulaşmış bir tutku olarak ifade etmektedir: “Gerçek olgularla ilgili öykü bizim için kuramsal nitelikte bir şeydir.” O öykü insanı yanıltır çünkü gerçek adına konuştuğunu iddia eder.

Tarihyazımı (yani “tarih” ve “yazı”) bu yazılış biçimiyle bir paradoksa benzer, zira –neredeyse birbirine tamamen zıt– gerçek ve söylem gibi iki karşıt terimi birbirleriyle ilişkilendirir. Tarihyazımının görevi bu iki terimi birbirlerine eklemlemektir. Böyle bir ilişkinin kurulamayacağının düşünüldüğü bir yerde tarihyazımı onları birbirlerine eklemlemiş gibi davranır. Bu kitap söylemin gerçekle kurduğu ilişkinin ürünüdür. Yazı ve tarih arasında nasıl bir bağ vardır? Bu bağ Yahudi-Hıristiyanlık dünyasına ait Kutsal Kitapların oluşturulmasında temel bir işleve sahipti. Buradan yola çıkarak geçmişe özgü bu ilişki tipi ve terimlerini dönüştüren modern tarihyazımının oluşturulmasında din arkeolojisinin oynadığı rolden söz ederek o ilişkinin birileri tarafından imal edildiğini ve bir okuma ya da yorumlama sürecinin sonunda ortaya çıkmadığını söyleyebiliriz. Bu bakış açısı doğrultusunda tarihyazımı işleminin yeniden incelenmesi bir yandan (“tarih yapımına” özgü yöntemler belli bir “tarih yapma” biçimine gönderirken) ortaya politik bir sorunun çıkmasına yol açarken diğer yandan özne sorunu (beden ve açıklayıcı söz), kurmaca tarafında bir baskı altında tutma ya da “bilimsel” bir yazı kuralına uygun sessiz kalma sorununa göndermektedir.

 

Michel de Certeau (1925-1986)

Fransız tarihçi, antropolog ve düşünür. 17 Mayıs 1925’te Chambéry’de doğdu.

Jean-Joseph Surin’in yazıları üzerine olan tezini verdikten sonra Sorbonne’da teoloji doktorasını tamamladı. Felsefe, klasik edebiyat, tarih ve ilahiyat eğitiminin ardından psikanaliz ve psikolojiye yöneldi. Özellikle 14. ve 18. yüzyılları kapsayan dönemde dinler tarihi üzerine çalıştı. 1950 yılında Cizvitlerin arasına katıldı. Avrupa ve Amerika’da çeşitli üniversitelerde dersler verdi. Çalışmalarında antropoloji, dilbilim ve psikanalizin yöntemlerini kullandı. Jacques Lacan ile birlikte l’École Freudienne de Paris’nin kurucularındandır. 1984 yılında EHESS’e yönetici olarak atandı. Michel de Certeau’nun ilgi alanları çok çeşitli olsa da temelde iktidar aygıtları karşısında sıradan insanın geliştirdiği açık ya da örtük savunma, strateji ve taktikleri üzerinde durdu. Bu tezini Gündelik Hayatın Keşfi (Dost Kitabevi, 2008) adlı yapıtında ele almıştır. Uzlaşımcı yaklaşımların dışında kalan bilimsel bir yaklaşımı vardır. Tarihyazımı adlı eseri dil ve söylem bakımından zorlayıcı olmakla birlikte derinliği itibarıyla Fransa ve diğer birçok ülkede, özellikle tarihçiler arasında klasik bir yapıt olma hüviyetini kazanmıştır.

Michel de Certeau’nun diğer eserlerinden bazıları: Le Mémorial de Pierre Favre (Pierre Favre’ın Anıları, 1960); La Prise de parole (Söz Hakkı, 1973); L’Absent de l’histoire (Tarihte Olmayan, 1973); La Culture au pluriel (Çoğul Kültür, 1974); Histoire et psychanalyse entre science et fiction (Bilim ile Kurgu Arasında Tarih ve Psikanaliz, 1987); La Faibleisse de croire (İnanma Zayıflığı,1987); L’Ordinaire de la communication (İletişimin Sıradanlığı, 1983); L’Étranger ou l’union dans la différence (Yabancı ya da Farklılıkta Birleşme, 1991).

Oğuz Adanır

1951 İzmir Doğumlu. İlk ve Orta Öğrenimini İzmir’de tamamlamış; Lisans, Yüksek Lisans ve Doktora Öğrenimini Paris I Panthéon/Sorbonne Üniversitesinde yapmıştır. Doktora tez çalışması; “Televizyonun Az Gelişmiş Bir Ülke Üzerindeki Etkileri” başlığını taşımaktadır. 1979 yılında Ege Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema-TV Bölümünde, 1985 yılından itibaren Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde Sinema-TV Bölümünde öğretim elemanı olarak çalışmaya başlamış, 1988 yılında doçent, 1994 yılında profesör olarak atanmıştır. Halen Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema-TV Bölüm başkanlığı ve Güzel Sanatlar Enstitüsü müdürlüğü görevini sürdürmektedir. Özgün çalışmaları ve çeviri metinleri: Sinemada Anlam ve Anlatım, 4. Basım Say Yayınları, 2012; Kapitalizm Öncesi Evrensel Kültür/Zihni­yetten Günümüze Osmanlı ve Ötekiler, Dokuz Eylül Yayınları 2004, gözden geçirilmiş 2. Basım Doğu Batı Yayınları, 2013; Baudrillard’ın Simülasyon Kuramı Üzerine Notlar ve Söyleşiler, 3. Basım Hayalet, 2008; Anlamsız Düşünceler, Aşina Kitaplar, 2006; (I. Cilt) Kültür, Politika ve Sinema, +1 Kitap, PMP, 2006; İşitsel ve Görsel Anlam Üretimi, +1 Kitap, PMP, 2007; Baudrillard, Say/Fikir Mimarları, 2010; İlkel Toplumdan Melodramlar Evrenine, Hayalperest Yayınevi, 2012; Sinema, Televizyon, Kültür, Hayalperest, 2012; Osmanlı ve Avrupalılar, Doğu Batı Yayınları, 2013; Foucault’yu Unutmak, Jean Baudrillard, 2. Basım Doğu Batı, 2013; Üretimin Aynası, Jean Baudrillard, 2. Basım Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, 2013; Simülakrlar ve Simülasyon, Jean Baudrillard, 10. Basım Doğu Batı, 2014; Simgesel Değiş Tokuş ve Ölüm, Jean Baudrillard, Boğaziçi Üniversitesi, 2002; Çaresiz Stratejiler, Jean Baudrillard, 2. Basım, Boğaziçi Üniversitesi, 2011; Sessiz Yığınların Gölgesinde­ Toplumsalın Sonu, Jean Baudrillard, 8. Basım, Doğu Batı, 2019; Ahlak Eğitimi, Emile Durkheim, 2. Basım, Say, 2010; Anah­tar Sözcükler, Jean Baudrillard, (Leyla Yıldırım ile birlikte) Paragraf Yayınları, 2005; Şeytana Satılan Ruh ya da Kötülüğün Egemenliği, Jean Baudrillard, Doğu Batı, 2012; İlkel İnsanda Ruh Anlayışı, Lucien Lévy-Bruhl, Doğu Batı, 2006; İlkel Toplumlarda Mistik Deneyim ve Simgeler, Lucien Lévy-Bruhl, Doğu Batı, 2006; Burjuva, Werner Sombart, Doğu Batı Yay., 2. Basım 2013; Gösterge Ekonomi Politiği Hakkında Bir Eleştiri, Jean Baudrillard (+Ali Bilgin), Boğaziçi Üniversitesi, 2009; Nesneler Sistemi, Jean Baudrillard (+Aslı Karamollaoğlu), Boğaziçi Üniversitesi, 2014; Neden Her Şey Hâlâ Yok Olup Gitmedi?, Jean Baudrillard, 2. Basım Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul 2012; Karnaval ve Yamyam, Jean Baudrillard, Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul 2012; Sinemada Anlam Üstüne Denemeler, Christian Metz, Hayalperest, 2012; İlahi Sol, Jean Baudrillard, Boğaziçi Üniversitesi, 2015; Çin Uygarlığı, Eugène Simon, Doğu Batı, 2015. Tarihyazımı, Michel de Certeau, 2020. Bu çalışmaları dışında belgesel filmleri, pek çok makale, bildiri, inceleme yazıları vardır.