Doğu Batı Sayı 59: Türk Sosyalizminin Eleştirisi
- 180,00 TL
-
135,00 TL
- Stok Durumu: Stokta var
- 24 Saatte Kargoda
Oya Baydar
Türkiye Solu Üzerine (Öz)Eleştirel Notlar
Hasan Bülent Kahraman
Türk Solunun Çıkmaz Sokağı: Kemalizm (Ordu) İlişkisi
Mahmut Mutman
Uzaklaşan ve Yaklaşan Sol Üzerine Düşünceler
Hande Sonsöz
Sosyalizmin Türkiye Düşünce Tarihindeki İzleri ya da Sosyalistçe Yaşamın Diğer Adı Zor Zanaat
Erkan Doğan
Türk Solunun Kısa Tarihi: Sosyalizmi Milliyetçilikle Eklemlemek
Fikret Başkaya
Türkiye Soluna Soldan Bakmak
Kadir Cangızbay
Sosyalizm ve Türk Solu
Armağan Öztürk
Birikim Dergisinde Liberal Sol İdeoloji Üzerine Eleştirel Bir Değerlendirme
Can Ulusoy
Etik ve Adalet Merkezli Yeni Bir Siyaset Arayışı: Türkiye’de Özgürlükçü Sol
Dinçer Demirkent
Siyasetin Tükenişi, Siyasetin İmkânları: ÖDP
Esin Hamdi Dinçer
Bülent Ecevit’in Siyasal Anlayışı Üzerine (1957-1980 Dönemi)
BERABER VE SOLO ŞARKILAR
Geçen
yüzyıllarda evrensel sol birikim, en temel insanî meseleleri ortak bir paydada
çözümleme noktasında büyük bir çabanın ve heyecanın öncüsü olmuştur. Yeryüzünde
gerçek bir cennet kurma özlemi kimi zaman derin düş kırıklıklarının muhatabı
olsa da, bu bütünüyle nihayete ermiş bir süreç sayılmamalı. Aksi halde toplum
olarak beraber yaşamanın tüm ereği yitirilmiş olurdu. Günümüzde, ‘liberal
demokrasi’ye ve yapay imajlar düzenine gelmeden çok önce reel-politikte model alınan gelişmiş ülkelerin sosyal, ekonomik ve
kültürel temelleri incelendiğinde, yüzyıllar öncesindeki sosyalist
düşünürlerin bıraktığı kalıcı mirasın izleri görülecektir. Bir yönüyle
toplumdan yana tavır koyan barışçıl projeler hâlâ canlı ve taze, özünden, dinamiğinden
bir şey eksiltmiş değil. Toplumdaki karmaşık ilişkilerin başlangıcına dönmek isteyenler
yeniden Rousseau’ları, Saint-Simon’ları ve Marx’ları hatırlamakta. Bugün
dünyanın ucu bucağındaki herhangi bir hak ve hukuk arayışının, öfke kıvılcımlarının,
kitle isyanlarının, gençlik ayaklanmalarının arkasında geçmiş sol rüzgârların durduğunu
pekâlâ fark edebilmek mümkün.
Dünyadaki
sol hareketlerin, devrimlerin, kıpırdanmaların bıraktığı miras yadsınamaz,
gelgelelim bu zenginliğin Türkiye’deki yansımaları farklı düzeylerde olmuştur. Öncelikle,
Türk solunun geçtiği güzergâh birçok bakımdan sorun teşkil etmekteydi. Burada türlü
nedenler sıralanabilir. Başta, Türkiye’de devletçi zihniyet ve iktidarın
tarihsel, toplumsal ve kültürel çekim gücü, liberal ve muhafazakâr akımlar
üzerinde olduğu kadar sol üzerinde de büyük bir kısıtlamanın, ayartmanın
sahibiydi. Ne zaman, geniş planda sol bir siyaset gündeme geldiyse öncelikle devletin
ve iktidarın kadim refleksleri gündeme getirildi. Özünde hiçbir yeniliği
tartışmadan… Hâkim bürokratik zihniyetin ünlü solcu aydınlarımızın düşünüş ve
davranış kalıplarını belirlemesi pek de şaşırtıcı gelmemeli. Az sayıdaki seçkin
ve eğitimli kadrolar sol ütopyayı bir batılılaşma/modernleşme projesinin
parçası olarak tanımlayageldi. Sosyalizmi batılılaşmayla, batıyı da daima evrensel
olanla özdeş kıldı. Dolayısıyla geniş ve yoksul tabakaların bilinçaltında sol
kadrolar ve kuşaklar bürokratik üst sınıfın temsilcilerinden ibaretti.
“Kimlik”, “kültür” “din” “laiklik” “devlet” ve “milliyetçilik” vb. kavramların
sol siyasette işgal ettiği alan, eşitlik,
hak, hukuk, özgürlük, hattâ âdil dünya düzeni kavramlarından misli
ile fazlaydı. Ve de Türk sağı, popülist ve pragmatik hamlelerle bu zaafiyetten,
solun geniş kitlelerle kopuk bağından her defasında faydalanmıştır. Zira, solun
kendi içindeki kronik sorunları mikro bir sahada, kitapta yazılış şekliyle üst
yapı kurumu sayılabilecek tartışmaların ötesine geçmiyordu. Evet, toplumla
bütünleşen düşünsel gelenekler yoktu veya zaman, koşullar, imkânlar böyle bir zenginliğe
el vermiyordu, bu tartışıladursun, her ne sebeple bütün yenilgilerin ardından
kendi içine kapalı bir dünya daima bölünmeyi, küçülmeyi, şiddeti ve en yakınında
saf tutana karşı bile belirli bir hınç ve nefret psikolojisi geliştirmeyi
öğretmiştir.
Bu
sayımız yarım kalmış bir hayâli anlama denemesidir. Oya Baydar, kalemiyle bir
dönemin kuşakları adına önemli bir tanıklığı dile getirirken Türk solunun özeleştiri
ve ‘confession’ açığını da kapamaktadır. Teşekkür ederiz. Hasan Bülent
Kahraman, kapsamlı incelemesinde sol ve Kemalizm ilişkisini
somutlaştırmaktadır. Tıpkı baba ve oğulun otoriter
mücadelesini anımsatırcasına Kemalizm ve sol arasındaki ilişki ülkemizin en
gerilimli alanlarından birine tekabül etmektedir. Kahraman’ın yazısı böylesine
açık bir fotoğrafın çekilmesi bakımından siyaset bilim literatürümüz adına
önemli bir kazanım sayılmalıdır. Mahmut
Mutman, yeni okumalarıyla günümüzde dünya solunun geldiği tıkanıklık
konusunda bizlere entelektüel bir davetiye göndermiştir. Fikret Başkaya’nın
her zamanki açıklığı, samimiyeti ve mücadelesi bu yazısına da sinmiştir. Sosyalizmin
gerçek kaynaklarıyla bizleri buluşturan Kadir Cangızbay hocamıza da teşekkür
ederiz. Bu hatırlatmayı bir kez daha yapmaktadır. Birikim dergisinin Türk soluna katkıları su götürmez. Armağan
Öztürk makalesinde ise Birikim’in liberal yönünü tartışmaya açmaktadır. Hande
Sonsöz Türk düşüncesinde solun yerini doğuşundan günümüze dikkate değer alıntılarıyla
bir okumasını yapmaktadır. Kendisine müteşekkiriz.
Taşkın Takış