Frankfurt Okulu, Batı düşünce tarihinin en bunalımlı yıllarında bir kırılma ânına rastlar. Bir grup entelektüel, kapitalizm ve faşizm için alternatif sayılabilecek dünya görüşlerini “Frankfurt Okulu” çatısı altında bir araya toplamışlardı. Adorno, Horkheimer, Benjamin, Marcuse, Fromm –müteakiben Habermas– ve bu çevrenin diğer mensupları, geçmişin katı ve geleceğin umutsuz göründüğü bir zaman dilimi arasında sıkışmışlardı. Ama yine de Batı düşüncesini yeniden yorumlayabilecek kayda değer yapıtları onlar ortaya koymuştu. Aydınlanmanın Diyalektiği, Negatif Diyalektik, Pasajlar, Tek Boyutlu İnsan, Us ve Devrim, Minima Moralia gibi yapıtlar Frankfurt Okulu’nun “opus magnum”larıdır.
Frankfurt Okulu üyeleri bir yandan “Kapitalizmi konuşmuyorsanız faşizm konusunda da sessiz kalmalısınız” derken, diğer yandan dogmatik pozitivizme, bilimciliğe ve ortodoks Marksizme karşı çıkıyorlardı. Bu karşı çıkışın altında ise Batı düşünce geleneğince mütemadiyen tahrip edilmiş “özne”nin güçlü isyanı vardı.
Frankfurt Okulu düşünürleri, Marx, Hegel ve Weber okumalarından estetik ve sanatsal görüşlere, ideoloji tariflerinden, popüler kültür ve medya eleştirilerine kadar birçok alanda etkili olabilmiş en verimli, en gözde ve aynı zamanda trajedi sesinin doruklara yükseldiği okullardan biridir.
Alanının en seçkin isimleri tarafından oluşan bu kitap Frankfurt Okulu’na nüfuz eden en kapsamlı, derinlikli makaleleri bir araya getiriyor.
- Editör: H. Emre Bağce
- Kitabın Başlığı: Frankfurt Okulu
- Yazarlar: Göran Therborn, Thomas McCarthy, Seyla Benhabib, Martin Jay, Douglas Kellner, Willem van Reijen, David Held, Fred R. Dallmayr, Rolf Tiedemann, Lucien Goldmann, Robert B. Pippin, Douglas Kellner, David Held, Larry Simon, H.T.Wilson, Martin Jay, W. V. Blomster
- Çevirenler: Salih Akkanat, H. Emre Bağce, Güven Bakırezer, Kahraman Bozkurt, Fatih Demir, Esin H. Dinçer Demet Songurtekin, Armağan Öztürk
- Kapak Tasarımı: 3tasarım
- Dizi Bilgisi: Doğu Batı Yayınları - 15; Sosyoloji Dizisi - 6
- Basım Bilgileri: 7. Basım: Mayıs 2024 [1. Basım / Ocak 2006]
- Sayfa Sayısı: 539
- ISBN: 978-605-2133-14-9
- Kapak Resmi: J. Habermas, T. Adorno, W. Benjamin (soldan sağa)
- Boyutları: 15,5 x 23,5
Sunuş
FRANKFURT OKULU VE ELEŞTİREL KURAM
Frankfurt Okulu
Göran Therborn
Eleştirel Kuram ve Felsefe ile İlişkisi Üzerine
Thomas McCarthy
Modernlik ve Eleştirel Kuramın Çıkmazları
Seyla Benhabib
Frankfurt Okulu’nun Karl Mannheim ve Bilgi
Sosyolojisi Eleştirisi
Martin Jay
Frankfurt Okulu’nu Yeniden Değerlendirmek: Martin
Jay’in Diyalektik İmgelem’inin Eleştirisi
Douglas Kellner
ADORNO & HORKHEIMER
Aydınlanmanın Diyalektiği’ni Alegori Olarak Okumak
Willem van Reijen
Horkheimer’in Eleştirel Kuram Çözümlemesi: Epistemoloji
ve Yöntem
David Held
Fenomenoloji ve Eleştirel Kuram: Adorno
Fred R. Dallmayr
BENJAMIN
Tarihsel Materyalizm veya Siyasal Mesihçilik? “Tarih Kavramı Üzerine” Tezlerin Bir Yorumu
Rolf Tiedemann
MARCUSE
Marcuse’yi Anlamak
Lucien Goldmann
Hegel ve Tarihsellik Üzerine: Marcuse
Robert B. Pippin
FROMM
Erich Fromm, Feminizm ve Frankfurt Okulu
Douglas Kellner
HABERMAS
Habermas’ın Geç Kapitalizme dair Kriz Kuramı
David Held & Larry
Simon
Eleştirel Kuramın Sosyal Bilimler Eleştirisi: Adorno’dan
Habermas’a Değişen Bir Sorunsaldan Kesitler
H. T. Wilson
ANTİSEMİTİZM
Yahudiler ve Frankfurt Okulu: Eleştirel Kuramın
Antisemitizm Çözümlemesi
Martin Jay
MÜZİK
Müzik Sosyolojisi: Adorno ve Ötesi
W. V. Blomster
Yazarlar Hakkında
Sunuş
“Frankfurt Okulu” veya resmî adıyla Frankfurt Toplumsal
Araştırmalar Enstitüsü 1923 yılında Frankfurt Üniversitesi’ndeki bir grup
entelektüel/akademisyen tarafından kuruldu. Okul’un finansmanı, doktora tezini
Karl Korsch’un yönetiminde sosyalizmin uygulanmasında karşılaşılan pratik
sorunlar üzerine hazırlayan Félix Weil tarafından sağlandı. Weil, Marksizmdeki
farklı eğilimleri bir araya getirmek amacıyla 1922 yılında bir sempozyum
düzenlemiş ve bu sempozyuma György Lukács, Karl Korsch, Karl August Wittfogel,
Friedrich Pollock gibi isimler katılmıştı. Sempozyum sırasında, ele alınan
konuları sistematik bir biçimde incelemek amacıyla bir enstitü kurma fikri
ortaya çıkmıştı; Enstitü binasını Weil inşa ettirmiş, Frankfurt Üniversitesi ve
Eğitim Bakanlığı ile yapılan görüşmeler sonucunda Enstitü’ye yasal bir kimlik
kazandırılmış ve Enstitü’nün ilk yöneticiliğini Carl Grünberg üstlenmiştir.
Frankfurt Toplumsal Araştırmalar Enstitüsü’nün
1923’ten 1970’ lere uzanan tarihinde hem Enstitü’nün hem de üyelerinin ilgi
alanlarında farklılaşmalar olmuştur; bu nedenle Frankfurt Okulu’nu
anlamlandırmak için farklı dönemlemeler yapılmaktadır. Frankfurt Okulu’nun,
Carl Grünberg’in yönetimi altında, kurulduğu ilk dönemlerdeki amacı
disiplinlerarası incelemelerle birlikte işçi hareketi üzerine toplumsal ve
tarihsel araştırmalar yapmaktı. Dolayısıyla Frankfurt Okulu Marx’ın
düşüncelerini gözden geçirmeyi, yeniden yorumlamayı ve kendilerini kapitalizm
eleştirisine adayan muhalif Marksistleri bir araya toplamayı amaçlıyordu; çünkü
özellikle I. Dünya Savaşı sonrasında Batı Avrupa’da işçi sınıfı hareketlerinin
başarısızlığa uğraması Marx’ın ihmal ettiği toplumsal koşulları yeniden ele
alma ve açıklama ihtiyacını doğurmuştu. İlk yıllarda György Lukács, Karl Korsch
gibi isimler Enstitü çalışmalarına katılmış olmalarına karşın, parti
çalışmalarından dolayı Enstitü’de aktif bir görev üstlenmemişlerdir. Benzer
şekilde Richard Sorge, David Ryazanov da Enstitü ile ilişkisi bulunan kişiler
arasında yer alıyorlardı, ancak zamanla parti çalışmalarına daha fazla ağırlık
vererek Enstitü’den uzaklaşmışlardır. Carl Grünberg’in ölümü üzerine 1928’de
müdürlüğü kısa bir süre Friedrich Pollock üstlendi. Daha sonra ise Pollock’un
yakın çalışma arkadaşı Max Horkheimer 1930-1958 yılları arasında Enstitü
müdürlüğünü yürüttü. Horkheimer’in 1958’de emekli olması üzerine ise Theodor
Adorno on yılı aşkın bir süre Enstitü’nün yöneticiliğinde bulundu. Horkheimer
döneminde Enstitü’nün çalışma sahasında gözle görülür bir farklılık oldu;
özellikle kapitalist toplumun gelişiminin kültürel boyutları üzerine yoğun
çalışmalar yapılmaya ve rasyonellik üzerinde durulmaya başlandı. Dolayısıyla
Frankfurt Okulu’nun en parlak ve kurumsal dönemini Horkheimer yönetiminde
geçirdiğini söylemek yanlış olmasa gerektir.
Frankfurt Okulu’nun önemli uğraklarından biri
1930’lu yılların başında gerçekleşti. Frankfurt Üniversitesi’nde faaliyet
gösteren Psikanaliz Enstitüsü’nden bir grup psikanalizci 1931-1932 yıllarında
Frankfurt Toplumsal Araştırmalar Enstitüsü’ne katıldı ya da ortak çalışmalarda
bulunmaya başladı. Bu kişiler arasında Franz Borkenau, Erich Fromm, Wilhelm
Reich, Karl Landauer ve Heinrich Meng gibi isimler yer alıyordu. Bu dönemden
sonra Frankfurt Okulu çalışmalarında esas olarak Hegelci Marksizmi ve Freud’un
psikanalizini sentezleyen birçok girişim gözlendi; kapitalizm ve cinsel
özgürlük konuları üzerinde özellikle duruldu. Örneğin Wilhelm Reich toplumsal
psikoloji üzerinde durarak cinsel özgürleşim temasını derinleştirdi; Erich
Fromm ise sosyalist bir hümanizmin açılımını yaptı. Douglas Kellner’in bu
derleme içinde yer alan “Erich Fromm, Feminizm ve Frankfurt Okulu” başlıklı
makalesinde vurgulandığı gibi, Erich Fromm’un çalışmaları Frankfurt Okulu ile
çağdaş feminist hareket ve kuram arasındaki bağlantıların kurulmasına bir zemin
hazırladı. Frankfurt Okulu’yla ilişkili diğer kişiler arasından örneğin Kurt
Lewin, grup dinamikleri ve toplumsal eylem kuramının, Adolph Löwe ise politik
ekonominin gelişmesine katkı sağladı. Fransız gazeteci ve sosyolog Raymond Aron
da aralıklarla Enstitü ile ilişiklerini sürdürenler arasındaydı. Leo Löwenthal,
edebiyat sosyolojisi alanında Enstitü’nün ilk günlerinden itibaren çalışmalara
katılanlar arasındaydı. Frankfurt Okulu’nun şekillenmesinde en etkili isimler
gene de Horkheimer ile birlikte Herbert Marcuse ve Theodor Adorno idi. Okul ile
ilişkisini sürdüren diğer bir önemli isim ise Walter Benjamin’di. Marcuse,
Frankfurt Okulu’nun 1960’larda siyasal eylemlere destek veren tek üyesi olarak
dikkat çekecekti. Benjamin ve Adorno ise edebiyat, sanat ve kitle kültürü
çalışmaları ile dikkat çekmişler ve 1960’lar ile birlikte bu alanlara yönelik
ilginin artmasında önemli rol oynamışlardı.
Frankfurt Okulu’nun ve Eleştirel Kuram’ın
1930’lu yıllardaki ikinci uğrağı ekonomik, teknolojik ve kültürel açıdan ileri
bir ülke olan Almanya’da Nazizmin yükselmesiydi. 1936 yılında Enstitü’ye
katılan Franz Neumann özellikle Enstitü’nün faşizm ve Alman Nasyonal Sosyalizm
çözümlemesinin ve eleştirisinin gelişiminde belirleyici olmuştu; Enstitü
faşizmin yükselişi karşısında Marx’ın göz ardı ettiği toplumsal koşulları
yeniden ele alma ve açıklama ihtiyacı hissetmişti. Bu nedenle, Frankfurt Okulu
üyeleri Marx’ın bıraktığı boşlukları doldurmak için diğer okullara ve
düşünürlere yöneldiler. Özellikle Max Weber ve Freud’dan geniş ölçüde
yararlanıldı. Frankfurt Okulu’nun, kuramın eleştirel boyutunu vurgulaması
gerçeklik tartışmalarına yeniden dönmelerine yol açtı; yadsıma ve çelişkilere
yoğunlaşmaları Kant’ın eleştirel felsefesine ve onun Alman idealizmindeki
takipçilerine, esas olarak da Hegel’e dönmelerine neden oldu. Böylece
pozitivizmin, kaba materyalizmin ve fenomenolojinin sınırları aşılmaya
çalışıldı. Marx’ın 1930’larda ilk defa yayımlanan Ekonomik-Felsefi
Elyazmaları ortodoks Marksist anlayışa karşı özellikle eleştirel Marksizmi
savunmalarında Frankfurt Okulu’na ciddi bir destek sağladı.
Frankfurt Okulu’nun başat tartışmalarından biri
kuramın niteliği üzerine yoğunlaştı ve geleneksel pozitivist anlayışa karşı
eleştirel kuram kavramını geliştirdiler. Horkheimer’in “Geleneksel ve Eleştirel
Kuram” başlıklı makalesi, Frankfurt Okulu’nun eleştirel kuram formülasyonunu
ortaya koydu ve ilerleyen yıllarda kuramla ilgili tartışmalar derinleşerek
sürdü. Eleştirel kuram terimi birkaç amaca hizmet ediyordu; öncelikle eleştirel
nitelemesinin kullanılması Frankfurt Okulu’na siyasal açıdan “Marksist”
etiketinden korunma olanağı sağladı. Bunun dışında, özellikle eleştirel terimi
aracılığıyla kuramın genelde pozitivist ya da geleneksel bilimsel düşüncenin
dışında hattâ onun karşısında bir işlevinin olduğu vurgulanmaya çalışıldı.
Frankfurt Okulu böylece “eleştirinin” belli bir siyasal düşünüme işaret ettiği
Kant’ın “eleştirel felsefesi”ne ve böylece eleştiri ile ahlâki özerklik
arasındaki bağlantıya vurgu yaptı. Eleştirel kuram dogmatik pozitivizme,
bilimcilik ve dogmatik bilimsel sosyalizme karşı eleştirel yaklaşım yoluyla
kendi içinde bir amaç olarak görülen özneye işaret etti; özneye hak ettiği
değeri yeniden kazandırmayı amaçladı. Böylece Marksizmi bir tür pozitif bilim
olarak kavrayan ortodoks sol ve sosyal demokratlara karşı Karl Marx’ın kuram ve
devrimci eylem arasındaki birliği amaçladığı öne sürüldü. Bu tartışmaların
etkisiyle örneğin Jürgen Habermas, 1960’larda epistemolojik tartışmaları yeni
bir düzeye taşıdı; eleştirel bilgiyi, doğayı denetlemeyi ve değiştirmeyi
amaçlayan doğa bilimlerinden ve esas olarak da anlamayı merkeze alan insani-toplumsal
bilimlerden ayrıştırdı ve kendi üzerine düşünüm ve özgürleşimi amaçlayan yeni
bir bilgi kategorisi geliştirdi. Böylece Frankfurt Okulu kendi ideoloji
çözümlemesinde pozitivizm, fenomenoloji, varoluşçuluk, pragmatizm ve Marksizmin
doğrudan veya kimi zaman dolaylı bir eleştirisine girişti; diyalektiği somut
bir yöntem olarak formüle etmeye çalıştı. Materyalizm ve idealizm üzerine
yapılan tartışmaları yeniden ele aldı.
Frankfurt Okulu faşizmin yükselişine paralel
olarak, öncelikle kişilik, aile ve otorite yapılarına ve estetik ve kitle
kültürüne eğildi. İlk projelerinden biri Otorite ve Aile Üzerine İncelemeler
başlığını taşıyordu. Bu projenin bulgularına dayanılarak kapitalizmin eleştirel
ve devrimci bilinci yok ettiği ileri sürüldü ve toplumsal tahakkümün kendini
nasıl yeniden ürettiği veya sürdürdüğü açıklanmaya çalışıldı. Frankfurt
Okulu’na göre otoriter kişilik yoluyla ideoloji faşizme destek sağlıyor ve
geniş toplum kesimlerinde, işçi sınıfı da dâhil olmak üzere özellikle orta ve
alt sınıflarda faşizmin kabul görmesine fırsat sağlıyordu.
II. Dünya Savaşı yıllarının Frankfurt Okulu
üzerinde derin etkileri olmuştur. Savaş yılları Okul üyelerinin kuram ve
eylemle ilgili düşüncelerinde radikal değişikliklere ve Enstitü üyeleri
arasında parçalanmalara ve uzaklaşmalara yol açtı. Hitler’in Almanya’da
iktidara gelişiyle birlikte Enstitü kapatılmış ve üyelerinin birçoğu farklı
güzergâhlar izleyerek New York’ta toplanmış, Enstitü, Columbia Üniversitesi’nde
yeniden faaliyete başlamıştır. Savaştan sonra ise Enstitü tekrar Frankfurt’a
dönmüştür. Adorno ve Horkheimer tarafından savaş yıllarında yazılan ve 1947’de
yayımlanan Aydınlanmanın Diyalektiği, Frankfurt Okulu’nun temel tartışma
noktalarını açığa koymuştur.
Frankfurt Okulu’nun başyapıtlarından olan Aydınlanmanın
Diyalektiği ile birlikte Horkheimer ve Adorno’nun vurgusu kapitalizm
eleştirisinden genel olarak Batı uygarlığı eleştirisine doğru kaymaya
başlamıştır. Bu çalışmada, aklın doğadan özgürleşimini vurgulayan modern
Aydınlanma ve ilerleme düşüncesinin ve pratiğinin dünyayı, insanı, doğayı bir
nesneler dizisine ve tahakkümünün aygıtları olan bir alana dönüştürdüğü
tartışılmıştır. Araçsal rasyonelliğin yükselişi Frankfurt Okulu düşünürlerine
göre hiçbir biçimde gerçek özgürlüğü artırmadı, tam tersine köle-efendi
ilişkisindeki diyalektikten dolayı insanın doğa üzerindeki efendiliği giderek
insanın doğayla bağlantısını yitirmesine ve toplumsal ve özneler arası
ilişkileri de yöneten doğal nesnelliğin buyrukları tarafından
köleleştirilmesiyle sonuçlandı. Adorno ve Horkheimer, aydınlanmacı aklın
karşılaştığı krizin çözümü olarak aklın terk edilmesini ve özellikle düşüncenin
mistik görüşlere sürüklenmesini önermediler. Rasyonelliğin bir türü, yani
araçsal rasyonellik tahakküme yol açmıştı, o halde Weber’in etkisi altında
derinlemesine araçsal rasyonelliğin eleştirisini yaparak bir çıkış yolu bulmaya
çalışıldı. Bu doğrultuda, diyalektiğin kendisinin de başlı başına bir çözüm
üretmediği, tam aksine olumlayıcı bir diyalektiğin bu tahakküme hizmet ettiği
ileri sürüldü. Dolayısıyla savaş sonrası dönemde Frankfurt Okulu’nun merkezî
kavramlarından biri olan, Adorno’nun bir yapıtının da başlığını oluşturan
“negatif diyalektik” düşüncesini geliştirdiler. Frankfurt düşünürlerine göre,
savaş sonrasında baskı mekanizmaları ve biçimleri değişmiştir. Üstelik işçi
sınıfı kapitalizmin yadsınmasının bir parçası olarak da görülmez artık. Böyle
olunca Frankfurt Okulu üyeleri diyalektiği radikal bir olumsuzluk yönteminin
içine yerleştirmeyi benimsediler. Marcuse’nin Tek Boyutlu İnsan’ı ve
Adorno’nun Negatif Diyalektik yapıtları bu çabayı temsil eder. Marcuse,
kapitalizmdeki emek sürecindeki yapısal değişikliklere vurgu yapar ve bilimsel
yöntembilimin içsel niteliklerini, Horkheimer ve Adorno ise eleştirel kuramın
temellerini yeniden ele alırlar. Özellikle Adorno’nun Negatif Diyalektik’i
aklın totalleşmesinin bir eleştirisini ortaya koyar; düşüncenin kendi dışındaki
her şeyi tahakkümün bir parçası haline getirmesinden kaçınmak için negatif
boyut, eleştirel boyutta öne sürülür ve eleştiri nihayetinde eleştirdiği şeyin
yerine yeni bir şey önermeyi de reddeder. Böylece her türlü özdeşlik
düşüncesine karşı farklılaşma ve farklılıkların korunması vurgulanır. Eleştirel
kuramın bu konuda önerebileceği ve güvenebileceği tek varlık birey olarak
karşımıza çıkar. Öyleyse bu vurgu dolayısıyla eleştirel kuram ve postmodernlik
arasındaki köprüler de daha fazla açığa çıkmıştır denebilir.
Frankfurt Okulu, kuruluş döneminde Marksist
kurama kuşkuyla yaklaşmış, hattâ ilerleyen yıllarda Marksizmden kopmuştur;
bunda Sovyetler Birliği’ndeki Stalin yönetiminin büyük etkisi olmuştur. Her ne
kadar giderek burjuva ideolojisi içine çekilmişse de ortodoks Marksizm
eleştirileri ile Marksizmin kendini yeniden gözden geçirmesine ciddi katkı
sağlamıştır. Dolayısıyla Frankfurt Okulu özellikle Marcuse aracılığıyla Yeni
Solun ortaya çıkışını ve gelişmesini derinden etkilemiştir. Frankfurt Okulu’nun
özellikle popüler kültürle ilgili çalışmaları çağdaş tartışmaları derinden
etkilemiştir. Medya-siyaset ve iletişim-ideoloji tartışmalarında günümüze ciddi
bir miras bırakmıştır.
Savaş sonrası dönemin genç kuşak temsilcileri
ve günümüzde eleştirel kuram çizgisini sürdüren akademisyenler Frankfurt
Okulu’nun özellikle kuram-eylem ilişkisi bağlamında karşılaştığı sorunları ve
negatif diyalektikten kaynaklanan neredeyse eylemsizlik durumunu aşmaya
çalışmışlardır. Örneğin Habermas İletişimsel Eylem Kuramı’nda Frankfurt
Okulu’nun temel savlarını ve eleştirilerini dikkate almış ve onun kimi
zayıflıklarını gidermeye çalışmıştır: Rasyonellik, insan-özne, demokratik
sosyalizm, diyalektik yöntem yeniden ele alınarak işlenmiş ve araçsal
rasyonelliğe karşı süreci ve iletişimi esas alan bir model geliştirilmeye
çalışılmıştır. Habermas’ın incelemelerinde özerk birey ve özne, eylem içindeki özne
olarak ele alınır ve eylemin ve sürecin kendisi vurgulanarak Frankfurt
Okulu’nun tartışmaları bir adım ileriye taşınmaya çalışılır. Ayrıca bahsi geçen
isimler yanında, yeni kuşak Frankfurt Okulu temsilcileri arasında Oskar Negt,
Claus Offe, Ulrich Preuss, Axel Honneth, Alfred Sohn-Rethel, Susan Buck-Morss,
Ben Agger, Stephen Bronner, John S. Dryzek, Seyla Benhabib, Steven Best ve
Douglas Kellner gibi isimleri saymamız mümkündür. Yeni kuşak kuramcılar
eleştirel kuramı, daha çok demokrasi kuramı, feminizm, çokkültürlülük, ekoloji
ve iletişim gibi farklı alanlara uyarlama ve tahakkümden arınmış, özgürlükçü
bir yaşam alanının inşasına uygulama amacı gütmektedirler.
*
Frankfurt Okulu’nun özellikle Horkheimer ve Adorno’nun felsefi
tartışmalarında fragmanlarla ilerlemeleri bir anlamda nesnellik ve tarafsızlık
iddiasındaki pozitivist bilim anlayışına ve akademizme karşı ciddi bir duruş
olarak değerlendirilebilir. Yazılarında sık sık benzetmelere, mecazlara
başvurmaları ve özdeyişlere yer vermeleri anlaşılması güç felsefi
tartışmalarını anlaşılır kılmaktadır. Bu tutumları ayrıca bilgi ve
erdemi/bilgeliği özdeşleştiren klasik geleneği izlediklerini gösteriyor.
Frankfurt Okulu’nun ortaya koyduğu savlar belki bugün çok daha geçerli ve
önemli. Horkheimer tarafından ifade edilen bir söz bugün de aynı ölçüde ufuk
açıcı ve günümüzdeki birçok tartışmanın eksikliğine işaret ediyor. Horkheimer,
faşizmi eleştiren ancak kapitalizmle faşizm arasındaki ilişkileri kurmayan ya
da buna yaklaşmayan kişilere, “kapitalizmi konuşmuyorsanız faşizm konusunda da
sessiz kalmalısınız” uyarısında bulunmuştu. Aynı denklemi bugün birçok konuda
yinelemek mümkün, hattâ zorunludur. Kapitalizmin küreselleşme adı altında
yumuşatılmaya çalışılan kasıp kavurucu evresinde, uluslararası terör, militarizm
ve anti-demokratik eğilimlerin güçlenmesi arasında farklı ve zıt bağlamlarda
ilişkiler kurulmaya çalışılıyor. Hâkim bakış açısı uluslararası terörün neden
ve sonuçlarını birlikte ele almaktan ziyade sadece sonuçlarını tartışan bir
yöntem ve tutum benimsiyor; 11 Eylül literatürü bunun en belirgin örneğini
oluşturuyor. Sanki uluslararası terör kendiliğinden oluyormuş gibi, idealist
bir tutumla tüm dünyada iktidarlar “terör”e lânet okuyorlar ve kınıyorlar. Onu
kendi başına, kendinden kaynaklanan bir belâ olarak görüp ona savaş açıyorlar;
ancak onun bir sonuç olduğu ve küresel düzeydeki sömürü ve eşitsizliklerle,
tahakkümle ilişkisinin olduğu gözlerden uzak tutuluyor. Böyle olunca da terör,
şiddet, sömürü, tahakküm, savaş kısır bir döngü içinde birbirini sürekli
yeniden üretiyor ve sürdürüyor. Frankfurt Okulu üyelerinin eleştirel
yaklaşımları bu tür onlarca soruyu ve sorunu yeniden değerlendirmek ve bu tür
ideolojik bakış açılarını aşabilmek için sağlam bir temel sunmaktadır.
Frankfurt Okulu’nu okumak, modernlik olarak
adlandırdığımız son beş yüz yıllık süreçle hesaplaşmak anlamına gelmektedir;
dolayısıyla Frankfurt Okulu bilim, ideoloji, yöntembilim, felsefe, teoloji,
metafizik, tarih, iktisat, siyaset, sanat, edebiyat, estetik gibi çok farklı
alanları kapsayan ve derin sorgulamalar yapmamıza olanak sağlayan bir çerçeve
sunuyor. Bu derlemede yer alan makaleler de Frankfurt Okulu’nu ve eleştirel
kuramı tanımaya, çözümlemeye yönelik entelektüel ve kuramsal bir katkı
sağlamayı amaçlıyor.
*
Erich Fromm, Herbert Marcuse, Walter Benjamin, Max Horkheimer,
Theodor W. Adorno, Jürgen Habermas ve Frankfurt Okulu’nun diğer temsilcileriyle
ilgili literatürün Türkiye’de giderek geliştiği gözlenmektedir. Örneğin
Frankfurt Okulu’nun en önemli iki temsilcisi ve yöneticisi Horkheimer ve Adorno
ile ilgili literatür kısaca gözden geçirildiğinde Frankfurt Okulu’nun son on
yılda Türkiye’de artan oranda bir ilgiyle karşılaştığı söylenebilir: Max
Horkheimer, Akıl Tutulması (çev. Orhan Koçak, Metis Yay., 1986); Theodor
W. Adorno, Eleştiri: Toplum Üzerine Yazılar (çev. M. Yılmaz Öner, Belge
Yay., 1990); Max Horkheimer ve Theodor W. Adorno, Aydınlanmanın Diyalektiği
(çev. Oğuz Özügül, Kabalcı Yay., 2 cilt, 1995, 1996); Theodor W. Adorno, Minima
Moralia (çev. Orhan Koçak, Ahmet Doğukan, Metis Yay., 1998); Theodor W.
Adorno, Otoriteryan Kişilik Üzerine: Niteliksel İdeoloji İncelemeleri
(çev. Doğan Şahiner, Om Yay, 2003); Theodor W. Adorno, Walter Benjamin
Üzerine (çev., Dilman Muradoğlu, Yapı Kredi Yay., 2004); Theodor W. Adorno,
Edebiyat Yazıları (çev. Orhan Koçak, Sabir Yücesoy, Metis Yay., 2004);
Max Horkheimer, Geleneksel ve Eleştirel Kuram (çev. Mustafa Tüzel, Yapı
Kredi Yay., 2005). Ayrıca Frankfurt Okulu üzerine ikincil kaynaklarda, telif ve
çeviri çalışmalarda da ciddi bir artış göze çarpmaktadır: Martin Jay, Diyalektik
İmgelem: Frankfurt Okulu ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü Tarihi 1923-1950
(çev. Ünsal Oskay, Ara Yay., 1989); Tom Bottomore, Frankfurt Okulu (çev.
Ahmet Çiğdem, Ara Yay., 1990); Besim F. Dellaloğlu, Frankfurt Okulu’nda Sanat
ve Toplum (Bağlam Yay., 1995); Eugene Lunn, Marksizm ve Modernizm:
Lukács, Brecht, Benjamin ve Adorno Üzerine Bir Tarihsel İnceleme (çev.
Yavuz Alogan, Alan Yay., 1995); Phil Slater, Frankfurt Okulu (çev. Ahmet
Özden, Kabalcı Yay., 1998); Willem van Reijen, Adorno: Bir Giriş (çev.
Mustafa Cemal, Belge Yay., 1999); Ömer Naci Soykan, Müziksel Dünya
Ütopyasında Adorno ile Bir Yolculuk (Bulut Yay., 2000); Sezgin Kızılçelik, Frankfurt
Okulu (Anı Yay., 2000); Martin Jay, Adorno (çev. Ünsal Oskay, Der
Yay., 2001); Raymond Geuss, Eleştirel Teori: Habermas ve Frankfurt Okulu,
(çev. Ferda Keskin, Ayrıntı Yay., 2002); Beybin Kejanlıoğlu, Frankfurt
Okulu’nun Eleştirel Bir Uğrağı: İletişim ve Medya (Bilim ve Sanat Yay.,
2005).
Frankfurt Okulu ve eleştirel kuram literatürüne
katkı amacı güden bu derlemede yer alan makaleler günümüzün en önemli düşün
insanları ve akademisyenleri arasında yer alan kişilerin kaleme aldıkları
metinler arasından seçildi. Frankfurt Okulu’nu, eleştirel kuramı ve böylece
Horkheimer, Adorno, Marcuse, Benjamin, Fromm ve Habermas’ın düşüncelerini
farklı bağlamlarda ayrıntılı olarak ele alan yapıtları sunmaya çalıştık.
Umuyoruz ki, buradaki tartışmalar eleştirel kuramın ve Frankfurt Okulu
düşüncesinin bütünlük içinde ele alınmasına, özellikle de Türkiye bağlamında
daha ileri düzeyde yeni tartışmalara katkı sağlar. Kaynak tespiti sırasında
birçok dergi ve kitap gözden geçirildi, tarandı. Bu arada özellikle David
Held’in Introduction to Critical Theory: Horkheimer to Habermas (1980);
Seyla Benhabib, Wolfgang Bonss ve John McCole’ün derlediği On Max
Horkheimer: New Perspectives (1993); David C. Hoy ve Thomas McCarthy’nin
derlediği Critical Theory (1994); J. M. Bernstein’ın derlediği The
Frankfurt School: Critical Assessments (1994) başlıklı çalışmalar bu
derlemenin hazırlanmasında yol gösterici oldu.
Bu derlemenin hazırlanması sırasında bazı
zorluklarla da karşılaştığımızı belirtmemiz gerekir: Makaleler farklı kişilerce
yazılmış olduğundan elbette her bir yazarın üslubunda ve kullandığı terim ve
kavramlarda farklılıklar bulunuyordu. Öte yandan bu metinler farklı çevirmenler
tarafından çevrildiği için derlemenin genelinde üslup ve dil-terim uyumunu
sağlamak gerekiyordu. Editörün aynı zamanda çevirilerin büyük bir kısmını
gerçekleştirmesiyle, dil ve terim uyumunun önemli ölçüde sağlandığını
belirtmeliyim. Ayrıca, genelde çevirilerde karşılaşılan bir sorun da çevirmenin
okuyucuyu dikkate almaksızın kendi dilini yaratması ve kullanmasıdır; bizler
bunu pozitivist bir tutum olarak gördüğümüzden, elden geldiğince çevirilerde
anlaşılır bir dil kullanmaya çalıştık ve kavramların mümkün mertebe en uygun
Türkçe karşılıklarını kullanmaya özen gösterdik.
Bu çeviri-derlemenin hazırlanması sırasında
Doğu Batı Yayınları genel yayın yönetmeni Taşkın Takış bizlerden hiçbir yardımını
esirgemedi. Bunun için Taşkın Takış’a ve tüm Doğu Batı çalışanlarına içten
teşekkürlerimi sunuyorum. Ayrıca bu derlemeye çevirileriyle katkı sağlayan
Güven Bakırezer’e, Salih Akkanat’a, Demet Songurtekin’e, Armağan Öztürk’e,
Kahraman Bozkurt’a, Esin H. Dinçer’e ve Fatih Demir’e; bazı metinleri
bilgisayar ortamına aktarmakta bana yardımcı olan Abdulkadir Alkan’a teşekkür
ediyorum. Elbette eşim Canan Bağce’nin desteği olmasaydı hâlâ bu projeyi
tamamlamak için uğraşıyor olacaktım.
Kitabın hazırlanmasında büyük özen göstermiş
olmamıza karşın, sonucun kusursuz olduğu iddiasında değilim. Kendileriyle
ilgili her türlü eksiklik ve hatanın sorumluluğunu yazar ve çevirmenlerin
üstlenmesi doğal görülebilir; ancak editör olarak daha fazla sorumluluğun bana
ait olduğunu kabul etmeliyim. Eleştiri ve önerilerle, bu çalışmanın daha fazla
gelişeceğini umuyor ve okuyucuya yararlı olmasını diliyorum.
H. Emre Bağce
Ocak 2006
Seyla Benhabib
İstanbul’da doğan Benhabib, Amerikan Kız Koleji’nde okudu. ABD’de Brandeis Üniversitesi’nde felsefe eğitimi gördü; master ve doktorasını Yale Üniversitesi’nde Felsefe dalında aldı (1977). Cambridge Üniversitesi’nde ve 1993-2000 yıllarında Harvard Üniversitesi’nde profesör olarak görev yaptı. 1991-1993 yılları arasında new School Araştırma Merkezi’ni yönetti. 2000 yazında Baruch de Spinoza Profesörü olarak Amsterdam Üniversitesi’nde bulundu. Halen Yale Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi ve Felsefe Profesörü olarak görev yapıyor ve Ahlâk, Siyaset ve Ekonomi Programı’nın Yöneticiliğini yürütüyor. Türkçeye de çevrilmiş olan yapıtları arasında Critique, Norm and Utopia: A Study of the Foundations of Critical Theory (1986) [Eleştiri, Norm ve Ütopya: Eleştirel Teorinin Temellerine Dair Bir İnceleme, Çev, İsmet Tekerek, İletişim Yay., 2005]; Situating the Self: Gender, Community and Postmodernism in Contemporary Ethics (1992) [Modernizm, Evrensellik ve Birey: Çağdaş Ahlâk Felsefesine Katkılar, Çev. Mehmet Küçük, Ayrıntı Yay., 1999]; The Reluctant Modernism of Hannah Arendt (1996); Feminist Contentions: A Philosophical Exchange (Judith Butler, Nancy Fraser ve Drucilla Cornel ile birlikte) (1996); Transformation of Citizenship: Dilemmas of the Nation-State in the Era of Globalization (2000); The Claims of Culture: Equality and Diversity in the Global Era (2002). Benhabib, birçok derlemenin de editörlüğünü yapmıştır. Bunlar arasında Feminism as Critique: Essays on the Politics of Gender in Late-Capitalist Societies (Drucilla Cornell ile birlikte) (1987); On Max Horkheimer: New Perspectives (Wolfgang Bonss ve John McCole ile birlikte) (1993); The Philosophical Discourses of Modernity (Maurizio Passerin d’Entreves ile birlikte) (1996); Democracy and Difference: Changing Boundaries of the Political (1996) [Demokrasi ve Farklılık: Siyasal Düzenin Sınırlarının Tartışmaya Açılması, Çev. Cem Gürsel, Zeynep Gürata, Demokrasi Kitaplığı, 1999] yer almaktadır.
Wesley V. Blomster
Müzikbilimci. Colorado Üniversitesi’nde çalışmıştır; emekli profesör. Müzikle ilgili çalışmaları ve diğer yayınları arasında Anne G. Mitchell ile birlikte Theodor Adorno’dan Philosophy of Modern Music (New York: The Seabury Press, 1973) yaptığı çeviri yer almaktadır.
Fred R. Dallmayr
1928’de Almanya’nın Ulm kentinde doğdu. Münih Üniversitesi’nden mezun oldu. Belçika ve İtalya’da yüksek öğrenime devam etti. Doktorasını 1955 yılında Münih Üniversitesi’nden Hukuk dalında aldı. Southern Illinois Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi masterı yaptı (1956); Duke Üniversitesi’nden Siyaset Bilimi doktorası aldı (1960). Notre Dame Üniversitesi’nde, Siyaset Bilimi ve Felsefe Bölümlerinde profesör olarak görev yapan Dallmayr çağdaş Avrupa düşüncesi üzerine uzman bir siyaset kuramcı. Son zamanlarda karşılaştırmalı felsefe, özellikle Batı-dışı siyaset felsefesi (İslâm, Hinduizm, Buddhizm ve Konfüçyüscülük), kültürlerarası diyalog ve küresel insan haklarıyla ilgileniyor. Çok sayıda makalesinin yanında 14 kitabı bulunmaktadır. En son çalışmaları arasında, Beyond Orientalism: Essays on Cross-cultural Encounter (1996); Alternative Visions: Paths in The Global Village (1998); Achieving Our World: Toward A Global and Plural Democracy (2001); Dialogue Among Civilizations: Some Exemplary Voices (2002); G. W. F. Hegel: Modernity and Politics, (2002); Peace Talks-Who Will Listen? (2004); ve Small Wonder: Against Some Self-Images of the Age yer almaktadır.
Lucien Goldmann
1913 yılında Romanya’da doğdu. Bükreş Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Viyana’da felsefe okudu. 1934’ten sonra Paris ve Sorbonne Üniversiteleri’nde edebiyat eğitimi gördü. Sorbonne’da edebiyat doktoru oldu (1956) ve profesör olarak görev yaptı: Edebiyat ve felsefe sosyolojisi dersleri verdi; sosyoloji üzerine çalışmalar yaptı. 1970’de Paris’te öldü. Lukács’ın öğrencisi olan Goldmann ikinci kuşak Batı Marksizmi kuramcılarının en etkili kişileri arasında yer aldı. Yapısalcı düşünüşe bağlı meslektaşları arasındaki yaygın anlayışın aksine, Goldmann insanlığın geleceğinin değişmez tarih yasalarıyla belirlendiği biçimindeki bilimsel Marksizm savını eleştirmiş; sosyalist hümanizmin ve özgürlükçü siyasetin savunuculuğunu yapmıştır. Lucien Goldmann’ın bazı yapıtları Türkçeye de çevrilmiştir. Le Dieu Caché (1955); Introduction à la Philosophie de Kant (1967) [Kant Felsefesine Giriş, Çev. Afşar Timuçin, 1983]; Sciences Humaines et Philosophie (1966) [İnsan Bilimleri ve Felsefe, Afşar Timuçin ve Füsun Aynuksa, 1998]; Recherches Dialectiques (1959) [Diyalektik Araştırmalar, Afşar Timuçin ve Mehmet Sert, 1976]; The Philosophy of the Enlightenment: The Christian Burgess and the Enlightenment [Aydınlanma Felsefesi, Çev. Emre Arslan, 1999]; Pour une sociologie du roman (1964) [Roman Sosyolojisi, çev., Ayberk Erkay, 2005] başlıca yapıtları arasında yer almaktadır.
David Held
1951’de İngiltere’de doğdu; İngiltere, Fransa, Almanya ve ABD’de eğitim gördü. Birçok defa ABD, Avustralya, Kanada ve İspanya gibi ülkelerde farklı üniversitelerde dersler verdi. Son yıllarda demokrasi sorunu, uluslararası adalet ve küreselleşme konularında dünyanın değişik yerlerinde konferanslar verdi. Held, İngiltere’deki Polity Press’in kurucuları arasında yer alıyor ve ana çalışma ilgileri ulus-ötesi ve uluslararası düzeyde demokrasi, küreselleşme ve küresel yönetişim. Siyasal çözümlemelerde güçlü bir şekilde siyaset kuramı ve ampirik araştırma birliğini vurguluyor. Halen İngiltere’de London School of Economics’te Siyaset Bilimi profesörü olarak görev yapıyor. Eserleri arasında Introduction to Critical Theory: Horkheimer to Habermas (1980); Models of Democracy, (1987); Political Theory and the Modern State (1989); Democracy and the Global Order: From the Modern State to Cosmopolitan Governance, (1995); Global Transformations: Politics, Economics and Culture, (1999) bulunuyor. Editörlüğünü yaptığı eserler arasında ise Habermas: Critical Debates, ( J. Thompson ile birlikte) (1982); Classes, Power and Conflict: Classical and Contemporary Debates, (A. Giddens ile birlikte); (1982); States and Societies, (1983); New Forms of Democracy, (C. Pollitt ile birlikte) (1986), Social Theory of Modern Societies, ( J. Thompson ile birlikte), (1989), Political Theory Today, (1991), Modernity and its Futures, (S. Hall ve A. McGrew ile birlikte) (1992); Prospects for Democracy: North, South, East, West (1993), Cosmopolitan Democracy: An Agenda for a New World Order, (D. Archibugi ile birlikte) (1995) [Kozmopolit Demokrasi: Yeni Dünya Düzeni İçin Bir Gündem, Çev. Neşe Nur Domaniç, Ütopya Kitabevi Yayınları, 2000]; Re-imagining Political Community, (D. Archibugi ve M. Köhler ile birlikte) (1998); The Global Transformations Reader, (A. McGrew ile birlikte) (2000); Derlemeleri arasında Taming Globalization: Frontiers of Governance (M.Koenig-Archibugi ile birlikte) (2003), The Global Transformations Reader: An Introduction to the Globalization Debate (2003) bulunuyor.
Martin Jay
1944’te New York’ta doğdu. Union College’den mezun oldu (1965); London School of Economics’te master ve Harvard Üniversitesi’nde doktora yaptı (1971). Halen California Üniversitesi’nde, Tarih profesörü olarak çalışan Jay, Avrupa entelektüel tarihi, görsel kültür ve eleştirel kuram üzerine dersler veriyor. Avrupa ve Amerikan düşünce tarihi ve Frankfurt Okulu üzerine yaptığı çalışmalarıyla tanınıyor. Jay’in iki eseri Türkçeye çevrilmiştir. The Dialectical Imagination: A History of the Frankfurt School and the Institute of Social Research, 1923-50 (1973) [Diyalektik İmgelem, Çev. Ünsal Oskay, Ara, İstanbul, 1989]; Marxism and Totality: The Adventures of a Concept from Lukács to Habermas, (1984); Adorno (1984) [Adorno; çev., Ünsal Oskay, Der Yayınları, İstanbul 2001]; Permanent Exiles: Essays on the Intellectual Migration from Germany to America (1985); Force Fields: Between Intellectual History and Cultural Criticism (1993); Downcast Eyes: The Denigration of Vision in Twentieth-Century French Thought (1993); Cultural Semantics: Keywords of the Age (1998); Refractions of Violence (2003).
Douglas Kellner
Doktorasını Columbia Üniversitesi Felsefe bölümünden aldı. Halen, Los Angeles California Üniversitesi’nde (uCLA) George F. Kneller Eğitim Felsefesi Kürsüsü başkanı olarak görev yapıyor. Kendisini yeni kuşak eleştirel kuramcı olarak tanımlayan Profesör Kellner, Frankfurt Okulu ve eleştirel kuram üzerine yazdığı birçok makalenin yanında, toplumsal kuram, siyaset, tarih ve kültür üzerine çok sayıda kitap yazmıştır. Bu yapıtlarının arasında Camera Politica: The Politics and Ideology of Contemporary Hollywood Film (Michael Ryan ile birlikte); Critical Theory, Marxism, and Modernity; Jean Baudrillard: From Marxism to Postmodernism and Beyond; Postmodern Theory: Critical Interrogations (Steven Best ile birlikte); Television and the Crisis of Democracy; ve The Persian Gulf TV War, Media Culture, and The Postmodern Turn (Steven Best ile birlikte) yer almaktadır.
Thomas Mccarthy
Doktorasını Notre Dame Üniversitesi’nden aldı. Halen ABD’de Northwestern Üniversitesi Felsefe Bölümünde profesör olarak görev yapıyor. Başlıca araştırma alanları toplumsal ve siyasal felsefe, Alman felsefesi ve eleştirel kuram. Yakın zamanlarda ırk, gelişme ve küresel adalet bağlamında toplumsal ve siyaset kuramıyla ilgilenmektedir. Başlıca yapıtları arasında The Critical Theory of Jurgen Habermas (1978); Ideals and Illusions: On Re-construction and Deconstruction in Contemporary Critical Theory (1991); Critical Theory: Great Debates in Philosophy (1994) (David Hoy ile birlikte); ve The Rights of Publicity and Privacy (2 cilt) (2000) yer almaktadır. Editörlüğünü yaptığı çalışmalar arasında, Understanding and Social Inquiry (1977) (Fred R. Dallmayr ile birlikte); After Philosophy: End or Transformation? (1986) (K. Baynes ve J. Bohman ile birlikte); Zwischenbetrachtungen im Prozess der Aufklärung (1989) (A. Honneth, C. Offe ve A. Wellmer ile birlikte) bulunuyor; Bu kitapların dışında The Philosophical Forum, cilt. XIII, no. 1 (Güz, 1981) Kant’s Critique of Pure Reason sayısının ve The European Journal of Philosophy, cilt. 7, no. 2 (Ağustos, 1999) Hegel and His Legacy sayısının editörlüğünü yapmıştır. McCarthy, ayrıca, Studies in Contemporary German Social Thought başlığı ile yayımlanan dizi kitapların genel yayın yönetmenliğini yapmaktadır. McCarthy, Jürgen Habermas’ın Legitimation Crisis (1975) ve The Theory of Communicative Action, cilt 2: Lifeword and System: A Critique of Functionalist Reason (1985) başlıklı yapıtlarını da İngilizceye çevirmiştir.
Robert B. Pippin
1948’de doğdu. Trinity College’den mezun oldu. Master (1972) ve doktorasını (1974) Pennsylvania Devlet Üniversitesi’nden, felsefe dalında aldı. Pennsylvania Devlet Üniversitesi’nde (1970-74); New College’da (1974-75); California Üniversitesi’nde ve Humboldt Üniversitesi’nde (Berlin) bulundu. Halen Chicago Üniversitesi Felsefe Bölümünde profesör; aynı üniversitede Toplumsal Düşünce Komitesi başkanı olarak çalışıyor. Pippin’in uzmanlık alanı Kant, Alman idealizmi, Hegel, Nietzsche, 19. ve 20. yüzyıl Avrupa felsefesi, eleştirel kuram, kadim felsefe, ahlâkbilim, siyaset felsefesi; ilgilendiği alanlar ise felsefe ve edebiyat, modern felsefe tarihi, epistemoloji ve metafiziksel sorunlar ve estetik. Eserlerinden bazıları: Kant’s Theory of Form: An Essay on the `Critique of Pure Reason’ (1982); Marcuse: Critical Theory and The Promise of Utopia (der., R. Pippin, A. Feenberg, C. We-bel) (1988); Modernism as a Philosophical Problem: On the Dissatisfactions of European High Culture (1991); Idealism as Modernism: Hegelian Variations (1997); Moral und Moderne: Die Welt von Henry James (2004); Hegel on Ethics and Politics (der., Robert Pippin ve Otfried Höffe) (2004); The Persistence of Subjectivity: On the Kantian Aftermath (2005).
Willem van Reijen
Hollanda Utrecht Üniversitesi Felsefe Fakültesi Öğretim Üyesi. Eleştirel kuram, modernlik ve demokrasi konularıyla ilgilenmektedir. Özellikle Walter Benjamin, Max Horkheimer, Theodor Adorno ve Jürgen Habermas üzerine hazırladığı ve biri Türkçeye çevrilmiş olan eserleri ve derlemeleri arasında Adorno zur Einführung (1980) [Adorno: Bir Giriş; Çev. Mustafa Cemal, 1999]; Benjamin zur Einführung (Burghart Schmidt ile birlikte) (1983); Philosophie als Kritik: Einführung in die Kritische Theorie (1986); Vierzig Jahre Flaschenpost: Dialektik der Aufklärung 1947-1987 (Gunzelin Schmid noerr Fischer ile birlikte) (1987); Horkheimer zur Einführung (1987); Walter Benjamin, (1991); Allegorie und Melancholie (norbert Bolz ile birlikte) (1992); Modernisierung (Hans van der Loo ile birlikte) (1992); Bürgergesellschaft, Recht und Demokratie (Bert van den Brink ile birlikte) (1995); Habermas zur Einführung (Detlef Horster ile birlikte) (1995); Ruinen des Denkens (norbert Bolz ile birlikte) (1996); Die authentische Kritik der Moderne (1998); Aufenthalte und Passagen (Herman van Doorn ile birlikte) (2001) yer almaktadır.
Göran Therborn
Doktorasını Lund Üniversitesi’nde Sosyoloji dalında aldı (1974). 1981-87 yılları arasında Nijmegen Katolik Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi profesörü, 1987-2003 yıllarında Göteborg Üniversitesi’nde Sosyoloji profesörü olarak çalıştı. 1996’da Budapeşte’de Sosyal Politika Avrupa Kürsüsü’nde ve Manchester ve Wisconsin Üniversiteleri’nde Araştırmalar yaptı. uCLA, Sorbonne ve Latin Amerika’daki birçok üniversitede aralıklarla dersler verdi. Halen İsveç Toplumsal Bilimler’de İleri İncelemeler Kolokyumu başkanı ve Uppsala Üniversitesi’nde Sosyoloji Profesörü. Therborn’un 1970’lerden itibaren bir dizi Marksist kuramsal çalışmaları yayımlanmıştır. Bunların arasında Science, Class and Society (1976); What Does the Ruling Class Do, When It Rules? (1978), ve The Ideology of Power and the Power of Ideology (1980) yer almaktadır. Bu çalışmalarını geniş bir aralıktaki toplumsal-siyasal tarih ve siyaset sosyolojisi ile ilgili çalışmaları takip etmiş ve OECD ülkelerinde ve Latin Amerika’da demokrasi tarihi, İsveç toplumsal dönüşümü ve Sosyal Demokrasisi; ve karşılaştırmalı kamu politikası üzerine yoğunlaşmıştır ki, bunların sonucu olarak birçok dile çevrilen Why Some Peoples are More Unemployed Than Others (1986) başlıklı kitabı ortaya çıkmıştır. 1990’ların başından bu yana Therborn karşılaştırmalı modernlikler, Avrupa ve küreselleşme süreciyle ilgilenmektedir. Bu doğrultuda, European Modernity and Beyond (1995); Modernities and Globalizations (1999), African Families in a Global Context (2004), ve Asia and Europe in Globalization (2005) başlıklı antolojilerin editörlüğünü yapmıştır. Between Sex and Power: Family in the World 1900-2000 başlıklı kitabı 2004 yılında basılmış ve Inequalities of the World başlıklı antolojisi ise basım aşamasındadır.
Rolf Tiedemann
Adorno’nun 1959-1965 yılları arasında asistanlığını yapmıştır. Frankfurt’taki Adorno Archive’in kurucusu ve eski yöneticisidir. Adorno’nun, Beethoven: The Philosophy of Music (2002); Can One Live after Auschwitz? A Philosophical Reader (2003); Kant’s ‘Critique of Pure Reason’ (2001); Metaphysics: Concept and Problems (2001) yapıtlarının ve Walter Benjamin’in Gesammelte Schriften yapıtlarının editörlüğünü üstlenmiştir. Tiedemann’ın kitapları arasında Dialektik im Stillstand (1983); Studien zur Philosophie Walter Benjamins (1973); ve Mystik und Aufklärung (2002) bulunmaktadır.
H. T. Wilson
Tufts Üniversitesi’nden mezun oldu; master ve doktorasını Rutgers Üniversitesi’nden aldı. 1967 yılından bu yana York Üniversitesi’nde (Kanada), Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nde çalışıyor ve 1969’dan beri Osgood’ta kamu ve idare hukuku alanlarında dersler veriyor. Profesör Wilson politik ekonomi, eleştirel kuram, kurumsal meşruluk, kamusal yüksek öğrenim politikası, idare hukuku, cinsiyet politikası, yurttaşlık ve temsil, zaman-uzam üzerine toplumsal kuramlar konularıyla ilgileniyor. Bu alanlarda çok sayıda kitabı, makalesi ve derlemesi bulunuyor. En son yayımlanan kitabı The Vocation of Reason: Studies in Critical Theory and Social Science in the Age of Max Weber (2004) başlığını taşıyor. Halen kamusal siyasa yapımına yönelik kozmopolit ve evrenselci yaklaşımlar arasındaki farklılıklar üzerine çalışmalarını sürdürüyor.
Editör H. Emre Bağce
1995 yılında Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. 1995-2001 yılları arasında Cumhuriyet Üniversitesi’nde Kamu Yönetimi Bölümü Siyaset ve Sosyal Bilimler Anabilim Dalı’nda araştırma görevlisi olarak çalıştı. 1997 yılında yüksek lisans tezini tamamladı. 1997-2001 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve uluslararası İlişkiler Bölümü’nde doktora çalışmalarını sürdürdü; Prof. Dr. Taha Parla’nın danışmanlığında doktora tezini tamamladı. 2001 yılından bu yana Kocaeli Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nde öğretim üyesi olarak çalışmakta ve lisans ve lisansüstü düzeyde Siyasal Düşünceler Tarihi, Klasik ve Modern Siyaset Kuramı, Çağdaş Siyasal İdeolojiler ve Türk Siyasal Hayatı gibi dersler vermektedir. Değişik kitap ve dergilerde ideoloji, bilim, demokrasi, modernlik, küreselleşme, emperyalizm, savaş ve barış konularını işleyen makaleleri ve çevirileri yayımlanmıştır.