• Frankfurt Okulu

Frankfurt Okulu

  • 460,00 TL
  • 322,00 TL


  • Stok Durumu: Stokta var
  • 24 Saatte Kargoda

Frankfurt Okulu, Batı düşünce tarihinin en bunalımlı yıllarında bir kırılma ânına rastlar. Bir grup entelektüel, kapitalizm ve faşizm için alternatif sayılabilecek dünya görüşlerini “Frankfurt Okulu” çatısı altında bir araya toplamışlardı. Adorno, Horkheimer, Benjamin, Marcuse, Fromm –müteakiben Habermas– ve bu çevrenin diğer mensupları, geçmişin katı ve geleceğin umutsuz göründüğü bir zaman dilimi arasında sıkışmışlardı. Ama yine de Batı düşüncesini yeniden yorumlayabilecek kayda değer yapıtları onlar ortaya koymuştu. Aydınlanmanın Diyalektiği, Negatif Diyalektik, Pasajlar, Tek Boyutlu İnsan, Us ve Devrim, Minima Moralia gibi yapıtlar Frankfurt Okulu’nun “opus magnum”larıdır.

Frankfurt Okulu üyeleri bir yandan “Kapitalizmi konuşmuyorsanız faşizm konusunda da sessiz kalmalısınız” derken, diğer yandan dogmatik pozitivizme, bilimciliğe ve ortodoks Marksizme karşı çıkıyorlardı. Bu karşı çıkışın altında ise Batı düşünce geleneğince mütemadiyen tahrip edilmiş “özne”nin güçlü isyanı vardı.

Frankfurt Okulu düşünürleri, Marx, Hegel ve Weber okumalarından estetik ve sanatsal görüşlere, ideoloji tariflerinden, popüler kültür ve medya eleştirilerine kadar birçok alanda etkili olabilmiş en verimli, en gözde ve aynı zamanda trajedi sesinin doruklara yükseldiği okullardan biridir.

Alanının en seçkin isimleri tarafından oluşan bu kitap Frankfurt Okulu’na nüfuz eden en kapsamlı, derinlikli makaleleri bir araya getiriyor.


  • Editör: H. Emre Bağce
  • Kitabın Başlığı: Frankfurt Okulu
  • Yazarlar: Göran Therborn, Thomas McCarthy, Seyla Benhabib, Martin Jay, Douglas Kellner, Willem van Reijen, David Held, Fred R. Dallmayr, Rolf Tiedemann, Lucien Goldmann, Robert B. Pippin, Douglas Kellner, David Held, Larry Simon, H.T.Wilson, Martin Jay, W. V. Blomster
  • Çevirenler: Salih Akkanat, H. Emre Bağce, Güven Bakırezer, Kahraman Bozkurt, Fatih Demir, Esin H. Dinçer Demet Songurtekin, Armağan Öztürk
  • Kapak Tasarımı: 3tasarım
  • Dizi Bilgisi: Doğu Batı Yayınları - 15; Sosyoloji Dizisi - 6
  • Basım Bilgileri: 7. Basım: Mayıs 2024 [1. Basım / Ocak 2006]
  • Sayfa Sayısı: 539
  • ISBN: 978-605-2133-14-9
  • Kapak Resmi: J. Habermas, T. Adorno, W. Benjamin (soldan sağa)
  • Boyutları: 15,5 x 23,5

 

Sunuş


FRANKFURT OKULU VE ELEŞTİREL KURAM

Frankfurt Okulu
     Göran Therborn

Eleştirel Kuram ve Felsefe ile İlişkisi Üzerine
    Thomas McCarthy

Modernlik ve Eleştirel Kuramın Çıkmazları
    Seyla Benhabib

Frankfurt Okulu’nun Karl Mannheim ve Bilgi Sosyolojisi Eleştirisi
    Martin Jay

Frankfurt Okulu’nu Yeniden Değerlendirmek: Martin Jay’in Diyalektik İmgelem’inin Eleştirisi
    Douglas Kellner


ADORNO & HORKHEIMER

Aydınlanmanın Diyalektiği’ni Alegori Olarak Okumak
    Willem van Reijen

Horkheimer’in Eleştirel Kuram Çözümlemesi: Epistemoloji ve Yöntem
    David Held

Fenomenoloji ve Eleştirel Kuram: Adorno
    Fred R. Dallmayr


BENJAMIN

Tarihsel Materyalizm veya Siyasal Mesihçilik? “Tarih Kavramı Üzerine” Tezlerin Bir Yorumu
    Rolf Tiedemann


MARCUSE

Marcuse’yi Anlamak
    Lucien Goldmann

Hegel ve Tarihsellik Üzerine: Marcuse
    Robert B. Pippin


FROMM

Erich Fromm, Feminizm ve Frankfurt Okulu
    Douglas Kellner


HABERMAS

Habermas’ın Geç Kapitalizme dair Kriz Kuramı
    David Held & Larry Simon

Eleştirel Kuramın Sosyal Bilimler Eleştirisi: Adorno’dan Habermas’a Değişen Bir Sorunsaldan Kesitler
    H. T. Wilson


ANTİSEMİTİZM

Yahudiler ve Frankfurt Okulu: Eleştirel Kuramın Antisemitizm Çözümlemesi
    Martin Jay


MÜZİK

Müzik Sosyolojisi: Adorno ve Ötesi
    W. V. Blomster


Yazarlar Hakkında

Sunuş

 

“Frankfurt Okulu” veya resmî adıyla Frankfurt Toplumsal Araştırmalar Enstitüsü 1923 yılında Frankfurt Üniversitesi’ndeki bir grup entelektüel/akademisyen tarafından kuruldu. Okul’un finansmanı, doktora tezini Karl Korsch’un yönetiminde sosyalizmin uygulanmasında karşılaşılan pratik sorunlar üzerine hazırlayan Félix Weil tarafından sağlandı. Weil, Marksizmdeki farklı eğilimleri bir araya getirmek amacıyla 1922 yılında bir sempozyum düzenlemiş ve bu sempozyuma György Lukács, Karl Korsch, Karl August Wittfogel, Friedrich Pollock gibi isimler katılmıştı. Sempozyum sırasında, ele alınan konuları sistematik bir biçimde incelemek amacıyla bir enstitü kurma fikri ortaya çıkmıştı; Enstitü binasını Weil inşa ettirmiş, Frankfurt Üniversitesi ve Eğitim Bakanlığı ile yapılan görüşmeler sonucunda Enstitü’ye yasal bir kimlik kazandırılmış ve Enstitü’nün ilk yöneticiliğini Carl Grünberg üstlenmiştir.

Frankfurt Toplumsal Araştırmalar Enstitüsü’nün 1923’ten 1970’ le­re uzanan tarihinde hem Enstitü’nün hem de üyelerinin ilgi alanlarında farklılaşmalar olmuştur; bu nedenle Frankfurt Okulu’nu anlamlandırmak için farklı dönemlemeler yapılmaktadır. Frankfurt Okulu’nun, Carl Grünberg’in yönetimi altında, kurulduğu ilk dönemlerdeki amacı disiplinlerarası incelemelerle birlikte işçi hareketi üzerine toplumsal ve tarihsel araştırmalar yapmaktı. Dolayısıyla Frankfurt Okulu Marx’ın düşüncelerini gözden geçirmeyi, yeniden yorumlamayı ve kendilerini kapitalizm eleştirisine adayan muhalif Marksistleri bir araya toplamayı amaçlıyordu; çünkü özellikle I. Dünya Savaşı sonrasında Batı Avrupa’da işçi sınıfı hareketlerinin başarısızlığa uğraması Marx’ın ihmal ettiği toplumsal koşulları yeniden ele alma ve açıklama ihtiyacını doğurmuştu. İlk yıllarda György Lukács, Karl Korsch gibi isimler Enstitü çalışmalarına katılmış olmalarına karşın, parti çalışmalarından dolayı Enstitü’de aktif bir görev üstlenmemişlerdir. Benzer şekilde Richard Sorge, David Ryazanov da Enstitü ile ilişkisi bulunan kişiler arasında yer alıyorlardı, ancak zamanla parti çalışmalarına daha fazla ağırlık vererek Enstitü’den uzaklaşmışlardır. Carl Grünberg’in ölümü üzerine 1928’de müdürlüğü kısa bir süre Friedrich Pollock üstlendi. Daha sonra ise Pollock’un yakın çalışma arkadaşı Max Horkheimer 1930-1958 yılları arasında Enstitü müdürlüğünü yürüttü. Horkheimer’in 1958’de emekli olması üzerine ise Theodor Adorno on yılı aşkın bir süre Ens­titü’nün yöneticiliğinde bulundu. Horkheimer döneminde Enstitü’nün çalışma sahasında gözle görülür bir farklılık oldu; özellikle kapitalist toplumun gelişiminin kültürel boyutları üzerine yoğun ça­lışmalar yapılmaya ve rasyonellik üzerinde durulmaya başlandı. Dolayısıyla Frankfurt Okulu’nun en parlak ve kurumsal dönemini Horkheimer yönetiminde geçirdiğini söylemek yanlış olmasa gerektir.

Frankfurt Okulu’nun önemli uğraklarından biri 1930’lu yılların başında gerçekleşti. Frankfurt Üniversitesi’nde faaliyet gösteren Psikanaliz Enstitüsü’nden bir grup psikanalizci 1931-1932 yıllarında Frankfurt Toplumsal Araştırmalar Enstitüsü’ne katıldı ya da ortak çalışmalarda bulunmaya başladı. Bu kişiler arasında Franz Borkenau, Erich Fromm, Wilhelm Reich, Karl Landauer ve Heinrich Meng gibi isimler yer alıyordu. Bu dönemden sonra Frankfurt Okulu çalışmalarında esas olarak Hegelci Marksizmi ve Freud’un psikanalizini sentezleyen birçok girişim gözlendi; kapitalizm ve cinsel özgürlük konuları üzerinde özellikle duruldu. Örneğin Wilhelm Reich toplumsal psikoloji üzerinde durarak cinsel özgürleşim temasını derinleştirdi; Erich Fromm ise sosyalist bir hümanizmin açılımını yaptı. Douglas Kellner’in bu derleme içinde yer alan “Erich Fromm, Feminizm ve Frankfurt Okulu” başlıklı makalesinde vurgulandığı gibi, Erich Fromm’un çalışmaları Frankfurt Okulu ile çağdaş feminist hareket ve kuram arasındaki bağlantıların kurulmasına bir zemin hazırladı. Frankfurt Okulu’yla ilişkili diğer kişiler arasından örneğin Kurt Lewin, grup dinamikleri ve toplumsal eylem kuramının, Adolph Löwe ise politik ekonominin gelişmesine katkı sağladı. Fransız gazeteci ve sosyolog Raymond Aron da aralıklarla Enstitü ile ilişiklerini sürdürenler arasındaydı. Leo Löwenthal, edebiyat sosyolojisi alanında Enstitü’nün ilk günlerinden itibaren çalışmalara katılanlar arasındaydı. Frankfurt Okulu’nun şekillenmesinde en etkili isimler gene de Horkheimer ile birlikte Herbert Marcuse ve Theodor Adorno idi. Okul ile ilişkisini sürdüren diğer bir önemli isim ise Walter Benjamin’di. Marcuse, Frankfurt Okulu’nun 1960’larda siyasal eylemlere destek veren tek üyesi olarak dikkat çekecekti. Benjamin ve Adorno ise edebiyat, sanat ve kitle kültürü çalışmaları ile dikkat çekmişler ve 1960’lar ile birlikte bu alanlara yönelik ilginin artmasında önemli rol oynamışlardı.

Frankfurt Okulu’nun ve Eleştirel Kuram’ın 1930’lu yıllardaki ikinci uğrağı ekonomik, teknolojik ve kültürel açıdan ileri bir ülke olan Almanya’da Nazizmin yükselmesiydi. 1936 yılında Enstitü’ye katılan Franz Neumann özellikle Enstitü’nün faşizm ve Alman Nasyonal Sosyalizm çözümlemesinin ve eleştirisinin gelişiminde belirleyici olmuştu; Enstitü faşizmin yükselişi karşısında Marx’ın göz ardı ettiği toplumsal koşulları yeniden ele alma ve açıklama ihtiyacı hissetmişti. Bu nedenle, Frankfurt Okulu üyeleri Marx’ın bıraktığı boşlukları doldurmak için diğer okullara ve düşünürlere yöneldiler. Özellikle Max Weber ve Freud’dan geniş ölçüde yararlanıldı. Frankfurt Okulu’nun, kuramın eleştirel boyutunu vurgulaması gerçeklik tartışmalarına yeniden dönmelerine yol açtı; yadsıma ve çelişkilere yoğunlaşmaları Kant’ın eleştirel felsefesine ve onun Alman idealizmindeki takipçilerine, esas olarak da Hegel’e dönmelerine neden oldu. Böylece pozitivizmin, kaba materyalizmin ve fenomenolojinin sınırları aşılmaya çalışıldı. Marx’ın 1930’larda ilk defa yayımlanan Ekonomik-Felsefi Elyazmaları ortodoks Marksist anlayışa karşı özellikle eleştirel Marksizmi savunmalarında Frankfurt Okulu’na ciddi bir destek sağladı.

Frankfurt Okulu’nun başat tartışmalarından biri kuramın niteliği üzerine yoğunlaştı ve geleneksel pozitivist anlayışa karşı eleştirel kuram kavramını geliştirdiler. Horkheimer’in “Geleneksel ve Eleştirel Kuram” başlıklı makalesi, Frankfurt Okulu’nun eleştirel kuram formülasyonunu ortaya koydu ve ilerleyen yıllarda kuramla ilgili tartışmalar derinleşerek sürdü. Eleştirel kuram terimi birkaç amaca hizmet ediyordu; öncelikle eleştirel nitelemesinin kullanılması Frankfurt Okulu’na siyasal açıdan “Marksist” etiketinden korunma olanağı sağladı. Bunun dışında, özellikle eleştirel terimi aracılığıyla kuramın genelde pozitivist ya da geleneksel bilimsel düşüncenin dışında hattâ onun karşısında bir işlevinin olduğu vurgulanmaya çalışıldı. Frankfurt Okulu böylece “eleştirinin” belli bir siyasal düşünüme işaret ettiği Kant’ın “eleştirel felsefesi”ne ve böylece eleştiri ile ahlâki özerklik arasındaki bağlantıya vurgu yaptı. Eleştirel kuram dogmatik pozitivizme, bilimcilik ve dogmatik bilimsel sosyalizme karşı eleştirel yaklaşım yoluyla kendi içinde bir amaç olarak görülen özneye işaret etti; özneye hak ettiği değeri yeniden kazandırmayı amaçladı. Böylece Marksizmi bir tür pozitif bilim olarak kavrayan ortodoks sol ve sosyal demokratlara karşı Karl Marx’ın kuram ve devrimci eylem arasındaki birliği amaçladığı öne sürüldü. Bu tartışmaların etkisiyle örneğin Jürgen Habermas, 1960’larda epistemolojik tartışmaları yeni bir düzeye taşıdı; eleştirel bilgiyi, doğayı denetlemeyi ve değiştirmeyi amaçlayan doğa bilimlerinden ve esas olarak da anlamayı merkeze alan insani-toplumsal bilimlerden ayrıştırdı ve kendi üzerine düşünüm ve özgürleşimi amaçlayan yeni bir bilgi kategorisi geliştirdi. Böylece Frankfurt Okulu kendi ideoloji çözümlemesinde pozitivizm, fenomenoloji, varoluşçuluk, pragmatizm ve Marksizmin doğrudan veya kimi zaman dolaylı bir eleştirisine girişti; diyalektiği somut bir yöntem olarak formüle etmeye çalıştı. Materyalizm ve idealizm üzerine yapılan tartışmaları yeniden ele aldı.

Frankfurt Okulu faşizmin yükselişine paralel olarak, öncelikle ki­şilik, aile ve otorite yapılarına ve estetik ve kitle kültürüne eğildi. İlk projelerinden biri Otorite ve Aile Üzerine İncelemeler başlığını taşıyordu. Bu projenin bulgularına dayanılarak kapitalizmin eleştirel ve devrimci bilinci yok ettiği ileri sürüldü ve toplumsal tahakkümün kendini nasıl yeniden ürettiği veya sürdürdüğü açıklanmaya çalışıldı. Frankfurt Okulu’na göre otoriter kişilik yoluyla ideoloji faşizme destek sağlıyor ve geniş toplum kesimlerinde, işçi sınıfı da dâhil olmak üzere özellikle orta ve alt sınıflarda faşizmin kabul görmesine fırsat sağlıyordu.

II. Dünya Savaşı yıllarının Frankfurt Okulu üzerinde derin etkileri olmuştur. Savaş yılları Okul üyelerinin kuram ve eylemle ilgili düşüncelerinde radikal değişikliklere ve Enstitü üyeleri arasında parçalanmalara ve uzaklaşmalara yol açtı. Hitler’in Almanya’da iktidara gelişiyle birlikte Enstitü kapatılmış ve üyelerinin birçoğu farklı güzergâhlar izleyerek New York’ta toplanmış, Enstitü, Columbia Üniversitesi’nde yeniden faaliyete başlamıştır. Savaştan sonra ise Enstitü tekrar Frankfurt’a dönmüştür. Adorno ve Horkheimer tarafından savaş yıllarında yazılan ve 1947’de yayımlanan Aydınlanmanın Diyalektiği, Frankfurt Okulu’nun temel tartışma noktalarını açığa koymuştur.

Frankfurt Okulu’nun başyapıtlarından olan Aydınlanmanın Diyalektiği ile birlikte Horkheimer ve Adorno’nun vurgusu kapitalizm eleştirisinden genel olarak Batı uygarlığı eleştirisine doğru kaymaya başlamıştır. Bu çalışmada, aklın doğadan özgürleşimini vurgulayan modern Aydınlanma ve ilerleme düşüncesinin ve pratiğinin dünyayı, insanı, doğayı bir nesneler dizisine ve tahakkümünün aygıtları olan bir alana dönüştürdüğü tartışılmıştır. Araçsal rasyonelliğin yükselişi Frankfurt Okulu düşünürlerine göre hiçbir biçimde gerçek özgürlüğü artırmadı, tam tersine köle-efendi ilişkisindeki diyalektikten dolayı insanın doğa üzerindeki efendiliği giderek insanın doğayla bağlantısını yitirmesine ve toplumsal ve özneler arası ilişkileri de yöneten doğal nesnelliğin buyrukları tarafından köleleştirilmesiyle sonuçlandı. Adorno ve Horkheimer, aydınlanmacı aklın karşılaştığı krizin çözümü olarak aklın terk edilmesini ve özellikle düşüncenin mistik görüşlere sürüklenmesini önermediler. Rasyonelliğin bir türü, yani araçsal rasyonellik tahakküme yol açmıştı, o halde Weber’in etkisi altında derinlemesine araçsal rasyonelliğin eleştirisini yaparak bir çıkış yolu bulmaya çalışıldı. Bu doğrultuda, diyalektiğin kendisinin de başlı başına bir çözüm üretmediği, tam aksine olumlayıcı bir diyalektiğin bu tahakküme hizmet ettiği ileri sürüldü. Dolayısıyla savaş sonrası dönemde Frankfurt Okulu’nun merkezî kavramlarından biri olan, Adorno’nun bir yapıtının da başlığını oluşturan “negatif diyalektik” düşüncesini geliştirdiler. Frankfurt düşünürlerine göre, savaş sonrasında baskı mekanizmaları ve biçimleri değişmiştir. Üstelik işçi sınıfı kapitalizmin yadsınmasının bir parçası olarak da görülmez artık. Böyle olunca Frankfurt Okulu üyeleri diyalektiği radikal bir olumsuzluk yönteminin içine yerleştirmeyi benimsediler. Marcuse’nin Tek Boyutlu İnsan’ı ve Adorno’nun Negatif Diyalektik yapıtları bu çabayı temsil eder. Marcuse, kapitalizmdeki emek sürecindeki yapısal değişikliklere vurgu yapar ve bilimsel yöntembilimin içsel niteliklerini, Horkheimer ve Adorno ise eleştirel kuramın temellerini yeniden ele alırlar. Özellikle Adorno’nun Negatif Diyalektik’i aklın totalleşmesinin bir eleştirisini ortaya koyar; düşüncenin kendi dışındaki her şeyi tahakkümün bir parçası haline getirmesinden kaçınmak için negatif boyut, eleştirel boyutta öne sürülür ve eleştiri nihayetinde eleştirdiği şeyin yerine yeni bir şey önermeyi de reddeder. Böylece her türlü özdeşlik düşüncesine karşı farklılaşma ve farklılıkların korunması vurgulanır. Eleştirel kuramın bu konuda önerebileceği ve güvenebileceği tek varlık birey olarak karşımıza çıkar. Öyleyse bu vurgu dolayısıyla eleştirel kuram ve postmodernlik arasındaki köprüler de daha fazla açığa çıkmıştır denebilir.

Frankfurt Okulu, kuruluş döneminde Marksist kurama kuşkuyla yaklaşmış, hattâ ilerleyen yıllarda Marksizmden kopmuştur; bunda Sovyetler Birliği’ndeki Stalin yönetiminin büyük etkisi olmuştur. Her ne kadar giderek burjuva ideolojisi içine çekilmişse de ortodoks Marksizm eleştirileri ile Marksizmin kendini yeniden gözden geçirmesine ciddi katkı sağlamıştır. Dolayısıyla Frankfurt Okulu özellikle Marcuse aracılığıyla Yeni Solun ortaya çıkışını ve gelişmesini derinden etkilemiştir. Frankfurt Okulu’nun özellikle popüler kültürle ilgili çalışmaları çağdaş tartışmaları derinden etkilemiştir. Medya-siyaset ve iletişim-ideoloji tartışmalarında günümüze ciddi bir miras bırakmıştır.

Savaş sonrası dönemin genç kuşak temsilcileri ve günümüzde eleştirel kuram çizgisini sürdüren akademisyenler Frankfurt Okulu’nun özellikle kuram-eylem ilişkisi bağlamında karşılaştığı sorunları ve negatif diyalektikten kaynaklanan neredeyse eylemsizlik durumunu aşmaya çalışmışlardır. Örneğin Habermas İletişimsel Eylem Kuramı’nda Frankfurt Okulu’nun temel savlarını ve eleştirilerini dikkate almış ve onun kimi zayıflıklarını gidermeye çalışmıştır: Rasyonellik, insan-özne, demokratik sosyalizm, diyalektik yöntem yeniden ele alınarak işlenmiş ve araçsal rasyonelliğe karşı süreci ve iletişimi esas alan bir model geliştirilmeye çalışılmıştır. Habermas’ın incelemelerinde özerk birey ve özne, eylem içindeki özne olarak ele alınır ve eylemin ve sürecin kendisi vurgulanarak Frankfurt Okulu’nun tartışmaları bir adım ileriye taşınmaya çalışılır. Ayrıca bahsi geçen isimler yanında, yeni kuşak Frankfurt Okulu temsilcileri arasında Oskar Negt, Claus Offe, Ulrich Preuss, Axel Honneth, Alfred Sohn-Rethel, Susan Buck-Morss, Ben Agger, Stephen Bronner, John S. Dryzek, Seyla Benhabib, Steven Best ve Douglas Kellner gibi isimleri saymamız mümkündür. Yeni kuşak kuramcılar eleştirel kuramı, daha çok demokrasi kuramı, feminizm, çokkültürlülük, ekoloji ve iletişim gibi farklı alanlara uyarlama ve tahakkümden arınmış, özgürlükçü bir yaşam alanının inşasına uygulama amacı gütmektedirler.

*

Frankfurt Okulu’nun özellikle Horkheimer ve Adorno’nun felsefi tartışmalarında fragmanlarla ilerlemeleri bir anlamda nesnellik ve tarafsızlık iddiasındaki pozitivist bilim anlayışına ve akademizme karşı ciddi bir duruş olarak değerlendirilebilir. Yazılarında sık sık benzetmelere, mecazlara başvurmaları ve özdeyişlere yer vermeleri anlaşılması güç felsefi tartışmalarını anlaşılır kılmaktadır. Bu tutumları ayrıca bilgi ve erdemi/bilgeliği özdeşleştiren klasik geleneği izlediklerini gösteriyor. Frankfurt Okulu’nun ortaya koyduğu savlar belki bugün çok daha geçerli ve önemli. Horkheimer tarafından ifade edilen bir söz bugün de aynı ölçüde ufuk açıcı ve günümüzdeki birçok tartışmanın eksikliğine işaret ediyor. Horkheimer, faşizmi eleştiren ancak kapitalizmle faşizm arasındaki ilişkileri kurmayan ya da buna yaklaşmayan kişilere, “kapitalizmi konuşmuyorsanız faşizm konusunda da sessiz kalmalısınız” uyarısında bulunmuştu. Aynı denklemi bugün birçok konuda yinelemek mümkün, hattâ zorunludur. Kapitalizmin küreselleşme adı altında yumuşatılmaya çalışılan kasıp kavurucu evresinde, uluslararası terör, militarizm ve anti-demokratik eğilimlerin güçlenmesi arasında farklı ve zıt bağlamlarda ilişkiler kurulmaya çalışılıyor. Hâkim bakış açısı uluslararası terörün neden ve sonuçlarını birlikte ele almaktan ziyade sadece sonuçlarını tartışan bir yöntem ve tutum benimsiyor; 11 Eylül literatürü bunun en belirgin örneğini oluşturuyor. Sanki uluslararası terör kendiliğin­den oluyormuş gibi, idealist bir tutumla tüm dünyada iktidarlar “terör”e lânet okuyorlar ve kınıyorlar. Onu kendi başına, kendinden kaynaklanan bir belâ olarak görüp ona savaş açıyorlar; ancak onun bir sonuç olduğu ve küresel düzeydeki sömürü ve eşitsizliklerle, tahakkümle ilişkisinin olduğu gözlerden uzak tutuluyor. Böyle olunca da terör, şiddet, sömürü, tahakküm, savaş kısır bir döngü içinde birbirini sürekli yeniden üretiyor ve sürdürüyor. Frankfurt Okulu üyelerinin eleştirel yaklaşımları bu tür onlarca soruyu ve sorunu yeniden değerlendirmek ve bu tür ideolojik bakış açılarını aşabilmek için sağlam bir temel sunmaktadır.

Frankfurt Okulu’nu okumak, modernlik olarak adlandırdığımız son beş yüz yıllık süreçle hesaplaşmak anlamına gelmektedir; dolayısıyla Frankfurt Okulu bilim, ideoloji, yöntembilim, felsefe, teoloji, metafizik, tarih, iktisat, siyaset, sanat, edebiyat, estetik gibi çok farklı alanları kapsayan ve derin sorgulamalar yapmamıza olanak sağlayan bir çerçeve sunuyor. Bu derlemede yer alan makaleler de Frankfurt Okulu’nu ve eleştirel kuramı tanımaya, çözümlemeye yönelik entelektüel ve kuramsal bir katkı sağlamayı amaçlıyor.

*

Erich Fromm, Herbert Marcuse, Walter Benjamin, Max Horkheimer, Theodor W. Adorno, Jürgen Habermas ve Frankfurt Okulu’nun diğer temsilcileriyle ilgili literatürün Türkiye’de giderek geliştiği gözlenmektedir. Örneğin Frankfurt Okulu’nun en önemli iki temsilcisi ve yöneticisi Horkheimer ve Adorno ile ilgili literatür kısaca gözden geçirildiğinde Frankfurt Okulu’nun son on yılda Türkiye’de artan oranda bir ilgiyle karşılaştığı söylenebilir: Max Horkheimer, Akıl Tutulması (çev. Orhan Koçak, Metis Yay., 1986); Theodor W. Adorno, Eleştiri: Toplum Üzerine Yazılar (çev. M. Yılmaz Öner, Belge Yay., 1990); Max Horkheimer ve Theodor W. Adorno, Aydınlanmanın Diyalektiği (çev. Oğuz Özügül, Kabalcı Yay., 2 cilt, 1995, 1996); Theodor W. Adorno, Minima Moralia (çev. Orhan Koçak, Ahmet Doğukan, Metis Yay., 1998); Theodor W. Adorno, Otoriteryan Kişilik Üzerine: Niteliksel İdeoloji İncelemeleri (çev. Doğan Şahiner, Om Yay, 2003); Theodor W. Adorno, Walter Benjamin Üzerine (çev., Dilman Muradoğlu, Yapı Kredi Yay., 2004); Theodor W. Adorno, Edebiyat Yazıları (çev. Orhan Koçak, Sabir Yücesoy, Metis Yay., 2004); Max Horkheimer, Geleneksel ve Eleştirel Kuram (çev. Mustafa Tüzel, Yapı Kredi Yay., 2005). Ayrıca Frankfurt Okulu üzerine ikincil kaynaklarda, telif ve çeviri çalışmalarda da ciddi bir artış göze çarpmaktadır: Martin Jay, Diyalektik İmgelem: Frankfurt Okulu ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü Tarihi 1923-1950 (çev. Ünsal Oskay, Ara Yay., 1989); Tom Bottomore, Frankfurt Okulu (çev. Ahmet Çiğdem, Ara Yay., 1990); Besim F. Dellaloğlu, Frankfurt Okulu’nda Sanat ve Toplum (Bağlam Yay., 1995); Eugene Lunn, Marksizm ve Modernizm: Lukács, Brecht, Benjamin ve Adorno Üzerine Bir Tarihsel İnceleme (çev. Yavuz Alogan, Alan Yay., 1995); Phil Slater, Frankfurt Okulu (çev. Ahmet Özden, Kabalcı Yay., 1998); Willem van Reijen, Adorno: Bir Giriş (çev. Mustafa Cemal, Belge Yay., 1999); Ömer Naci Soykan, Müziksel Dünya Ütopyasında Adorno ile Bir Yolculuk (Bulut Yay., 2000); Sezgin Kızılçelik, Frankfurt Okulu (Anı Yay., 2000); Martin Jay, Adorno (çev. Ünsal Oskay, Der Yay., 2001); Raymond Geuss, Eleştirel Teori: Habermas ve Frankfurt Okulu, (çev. Ferda Keskin, Ayrıntı Yay., 2002); Beybin Kejanlıoğlu, Frankfurt Okulu’nun Eleştirel Bir Uğrağı: İletişim ve Medya (Bilim ve Sanat Yay., 2005).

Frankfurt Okulu ve eleştirel kuram literatürüne katkı amacı güden bu derlemede yer alan makaleler günümüzün en önemli düşün insanları ve akademisyenleri arasında yer alan kişilerin kaleme aldıkları metinler arasından seçildi. Frankfurt Okulu’nu, eleştirel kuramı ve böylece Horkheimer, Adorno, Marcuse, Benjamin, Fromm ve Habermas’ın düşüncelerini farklı bağlamlarda ayrıntılı olarak ele alan yapıtları sunmaya çalıştık. Umuyoruz ki, buradaki tartışmalar eleştirel kuramın ve Frankfurt Okulu düşüncesinin bütünlük içinde ele alınmasına, özellikle de Türkiye bağlamında daha ileri düzeyde yeni tartışmalara katkı sağlar. Kaynak tespiti sırasında birçok dergi ve kitap gözden geçirildi, tarandı. Bu arada özellikle David Held’in Introduction to Critical Theory: Horkheimer to Habermas (1980); Seyla Benhabib, Wolfgang Bonss ve John McCole’ün derlediği On Max Horkheimer: New Perspectives (1993); David C. Hoy ve Thomas McCarthy’nin derlediği Critical Theory (1994); J. M. Bernstein’ın derlediği The Frankfurt School: Critical Assessments (1994) başlıklı çalışmalar bu derlemenin hazırlanmasında yol gösterici oldu.

Bu derlemenin hazırlanması sırasında bazı zorluklarla da karşılaştığımızı belirtmemiz gerekir: Makaleler farklı kişilerce yazılmış olduğundan elbette her bir yazarın üslubunda ve kullandığı terim ve kavramlarda farklılıklar bulunuyordu. Öte yandan bu metinler farklı çevirmenler tarafından çevrildiği için derlemenin genelinde üslup ve dil-terim uyumunu sağlamak gerekiyordu. Editörün aynı zamanda çevirilerin büyük bir kısmını gerçekleştirmesiyle, dil ve terim uyumunun önemli ölçüde sağlandığını belirtmeliyim. Ayrıca, genelde çevirilerde karşılaşılan bir sorun da çevirmenin okuyucuyu dikkate almaksızın kendi dilini yaratması ve kullanmasıdır; bizler bunu pozitivist bir tutum olarak gördüğümüzden, elden geldiğince çevirilerde anlaşılır bir dil kullanmaya çalıştık ve kavramların mümkün mertebe en uygun Türkçe karşılıklarını kullanmaya özen gösterdik.

Bu çeviri-derlemenin hazırlanması sırasında Doğu Batı Yayınları genel yayın yönetmeni Taşkın Takış bizlerden hiçbir yardımını esirgemedi. Bunun için Taşkın Takış’a ve tüm Doğu Batı çalışanlarına içten teşekkürlerimi sunuyorum. Ayrıca bu derlemeye çevirileriyle katkı sağlayan Güven Bakırezer’e, Salih Akkanat’a, Demet Songurtekin’e, Armağan Öztürk’e, Kahraman Bozkurt’a, Esin H. Dinçer’e ve Fatih Demir’e; bazı metinleri bilgisayar ortamına aktarmakta bana yardımcı olan Abdulkadir Alkan’a teşekkür ediyorum. Elbette eşim Canan Bağce’nin desteği olmasaydı hâlâ bu projeyi tamamlamak için uğraşıyor olacaktım.

Kitabın hazırlanmasında büyük özen göstermiş olmamıza karşın, sonucun kusursuz olduğu iddiasında değilim. Kendileriyle ilgili her türlü eksiklik ve hatanın sorumluluğunu yazar ve çevirmenlerin üstlenmesi doğal görülebilir; ancak editör olarak daha fazla sorumluluğun bana ait olduğunu kabul etmeliyim. Eleştiri ve önerilerle, bu çalışmanın daha fazla gelişeceğini umuyor ve okuyucuya yararlı olmasını diliyorum.

 

H. Emre Bağce
Ocak 2006

Seyla Benhabib

İstanbul’da doğan Benhabib, Amerikan Kız Koleji’nde okudu. ABD’de Brandeis Üniversitesi’nde felsefe eğitimi gördü; master ve doktorasını Yale Üniversitesi’nde Felsefe dalında aldı (1977). Cambridge Üniversitesi’nde ve 1993-2000 yıllarında Harvard Üniversitesi’nde profesör olarak görev yaptı. 1991-1993 yılları arasında new School Araştırma Merkezi’ni yönetti. 2000 yazında Baruch de Spinoza Profesörü olarak Amsterdam Üniversitesi’nde bulundu. Halen Yale Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi ve Felsefe Profesörü olarak görev yapıyor ve Ahlâk, Siyaset ve Ekonomi Programı’nın Yöneticiliğini yürütüyor. Türkçeye de çevrilmiş olan yapıtları arasında Critique, Norm and Utopia: A Study of the Foundations of Critical Theory (1986) [Eleştiri, Norm ve Ütopya: Eleştirel Teorinin Temellerine Dair Bir İnceleme, Çev, İsmet Tekerek, İletişim Yay., 2005]; Situating the Self: Gender, Community and Postmodernism in Contemporary Ethics (1992) [Modernizm, Evrensellik ve Birey: Çağdaş Ahlâk Felsefesine Katkılar, Çev. Mehmet Küçük, Ayrıntı Yay., 1999]; The Reluctant Modernism of Hannah Arendt (1996); Feminist Contentions: A Philosophical Exchange (Judith Butler, Nancy Fraser ve Drucilla Cornel ile birlikte) (1996); Transformation of Citizenship: Dilemmas of the Nation-State in the Era of Globalization (2000); The Claims of Culture: Equality and Diversity in the Global Era (2002). Benhabib, birçok derlemenin de editörlüğünü yapmıştır. Bunlar arasında Feminism as Critique: Essays on the Politics of Gender in Late-Capitalist Societies (Drucilla Cornell ile birlikte) (1987); On Max Horkheimer: New Perspectives (Wolfgang Bonss ve John McCole ile birlikte) (1993); The Philosophical Discourses of Modernity (Maurizio Passerin d’Entreves ile birlikte) (1996); Democracy and Difference: Changing Boundaries of the Political (1996) [Demokrasi ve Farklılık: Siyasal Düzenin Sınırlarının Tartışmaya Açılması, Çev. Cem Gürsel, Zeynep Gürata, Demokrasi Kitaplığı, 1999] yer almaktadır.

Wesley V. Blomster

Müzikbilimci. Colorado Üniversitesi’nde çalışmıştır; emekli profesör. Müzikle ilgili çalışmaları ve diğer yayınları arasında Anne G. Mitchell ile birlikte Theodor Adorno’dan Philosophy of Modern Music (New York: The Seabury Press, 1973) yaptığı çeviri yer almaktadır.

Fred R. Dallmayr

1928’de Almanya’nın Ulm kentinde doğdu. Münih Üniversitesi’nden mezun oldu. Belçika ve İtalya’da yüksek öğrenime devam etti. Doktorasını 1955 yılında Münih Üniversitesi’nden Hukuk dalında aldı. Southern Illinois Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi masterı yaptı (1956); Duke Üniversitesi’nden Siyaset Bilimi doktorası aldı (1960). Notre Dame Üniversitesi’nde, Siyaset Bilimi ve Felsefe Bölümlerinde profesör olarak görev yapan Dallmayr çağdaş Avrupa düşüncesi üzerine uzman bir siyaset kuramcı. Son zamanlarda karşılaştırmalı felsefe, özellikle Batı-dışı siyaset felsefesi (İslâm, Hinduizm, Buddhizm ve Konfüçyüscülük), kültürlerarası diyalog ve küresel insan haklarıyla ilgileniyor. Çok sayıda makalesinin yanında 14 kitabı bulunmaktadır. En son çalışmaları arasında, Beyond Orientalism: Essays on Cross-cultural Encounter (1996); Alternative Visions: Paths in The Global Village (1998); Achieving Our World: Toward A Global and Plural Democracy (2001); Dialogue Among Civilizations: Some Exemplary Voices (2002); G. W. F. Hegel: Modernity and Politics, (2002); Peace Talks-Who Will Listen? (2004); ve Small Wonder: Against Some Self-Images of the Age yer almaktadır.

Lucien Goldmann

1913 yılında Romanya’da doğdu. Bükreş Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Viyana’da felsefe okudu. 1934’ten sonra Paris ve Sorbonne Üniversiteleri’nde edebiyat eğitimi gördü. Sorbonne’da edebiyat doktoru oldu (1956) ve profesör olarak görev yaptı: Edebiyat ve felsefe sosyolojisi dersleri verdi; sosyoloji üzerine çalışmalar yaptı. 1970’de Paris’te öldü. Lukács’ın öğrencisi olan Goldmann ikinci kuşak Batı Marksizmi kuramcılarının en etkili kişileri arasında yer aldı. Yapısalcı düşünüşe bağlı meslektaşları arasındaki yaygın anlayışın aksine, Goldmann insanlığın geleceğinin değişmez tarih yasalarıyla belirlendiği biçimindeki bilimsel Marksizm savını eleştirmiş; sosyalist hümanizmin ve özgürlükçü siyasetin savunuculuğunu yapmıştır. Lucien Goldmann’ın bazı yapıtları Türkçeye de çevrilmiştir. Le Dieu Caché (1955); Introduction à la Philosophie de Kant (1967) [Kant Felsefesine Giriş, Çev. Afşar Timuçin, 1983]; Sciences Humaines et Philosophie (1966) [İnsan Bilimleri ve Felsefe, Afşar Timuçin ve Füsun Aynuksa, 1998]; Recherches Dialectiques (1959) [Diyalektik Araştırmalar, Afşar Timuçin ve Mehmet Sert, 1976]; The Philosophy of the Enlightenment: The Christian Burgess and the Enlightenment [Aydınlanma Felsefesi, Çev. Emre Arslan, 1999]; Pour une sociologie du roman (1964) [Roman Sosyolojisi, çev., Ayberk Erkay, 2005] başlıca yapıtları arasında yer almaktadır.

David Held

1951’de İngiltere’de doğdu; İngiltere, Fransa, Almanya ve ABD’de eğitim gördü. Birçok defa ABD, Avustralya, Kanada ve İspanya gibi ülkelerde farklı üniversitelerde dersler verdi. Son yıllarda demokrasi sorunu, uluslararası adalet ve küreselleşme konularında dünyanın değişik yerlerinde konferanslar verdi. Held, İngiltere’deki Polity Press’in kurucuları arasında yer alıyor ve ana çalışma ilgileri ulus-ötesi ve uluslararası düzeyde demokrasi, küreselleşme ve küresel yönetişim. Siyasal çözümlemelerde güçlü bir şekilde siyaset kuramı ve ampirik araştırma birliğini vurguluyor. Halen İngiltere’de London School of Economics’te Siyaset Bilimi profesörü olarak görev yapıyor. Eserleri arasında Introduction to Critical Theory: Horkheimer to Habermas (1980); Models of Democracy, (1987); Political Theory and the Modern State (1989); Democracy and the Global Order: From the Modern State to Cosmopolitan Governance, (1995); Global Transformations: Politics, Economics and Culture, (1999) bulunuyor. Editörlüğünü yaptığı eserler arasında ise Habermas: Critical Debates, ( J. Thompson ile birlikte) (1982); Classes, Power and Conflict: Classical and Contemporary Debates, (A. Giddens ile birlikte); (1982); States and Societies, (1983); New Forms of Democracy, (C. Pollitt ile birlikte) (1986), Social Theory of Modern Societies, ( J. Thompson ile birlikte), (1989), Political Theory Today, (1991), Modernity and its Futures, (S. Hall ve A. McGrew ile birlikte) (1992); Prospects for Democracy: North, South, East, West (1993), Cosmopolitan Democracy: An Agenda for a New World Order, (D. Archibugi ile birlikte) (1995) [Kozmopolit Demokrasi: Yeni Dünya Düzeni İçin Bir Gündem, Çev. Neşe Nur Domaniç, Ütopya Kitabevi Yayınları, 2000]; Re-imagining Political Community, (D. Archibugi ve M. Köhler ile birlikte) (1998); The Global Transformations Reader, (A. McGrew ile birlikte) (2000); Derlemeleri arasında Taming Globalization: Frontiers of Governance (M.Koenig-Archibugi ile birlikte) (2003), The Global Transformations Reader: An Introduction to the Globalization Debate (2003) bulunuyor.

Martin Jay

1944’te New York’ta doğdu. Union College’den mezun oldu (1965); London School of Economics’te master ve Harvard Üniversitesi’nde doktora yaptı (1971). Halen California Üniversitesi’nde, Tarih profesörü olarak çalışan Jay, Avrupa entelektüel tarihi, görsel kültür ve eleştirel kuram üzerine dersler veriyor. Avrupa ve Amerikan düşünce tarihi ve Frankfurt Okulu üzerine yaptığı çalışmalarıyla tanınıyor. Jay’in iki eseri Türkçeye çevrilmiştir. The Dialectical Imagination: A History of the Frankfurt School and the Institute of Social Research, 1923-50 (1973) [Diyalektik İmgelem, Çev. Ünsal Oskay, Ara, İstanbul, 1989]; Marxism and Totality: The Adventures of a Concept from Lukács to Habermas, (1984); Adorno (1984) [Adorno; çev., Ünsal Oskay, Der Yayınları, İstanbul 2001]; Permanent Exiles: Essays on the Intellectual Migration from Germany to America (1985); Force Fields: Between Intellectual History and Cultural Criticism (1993); Downcast Eyes: The Denigration of Vision in Twentieth-Century French Thought (1993); Cultural Semantics: Keywords of the Age (1998); Refractions of Violence (2003).

Douglas Kellner

Doktorasını Columbia Üniversitesi Felsefe bölümünden aldı. Halen, Los Angeles California Üniversitesi’nde (uCLA) George F. Kneller Eğitim Felsefesi Kürsüsü başkanı olarak görev yapıyor. Kendisini yeni kuşak eleştirel kuramcı olarak tanımlayan Profesör Kellner, Frankfurt Okulu ve eleştirel kuram üzerine yazdığı birçok makalenin yanında, toplumsal kuram, siyaset, tarih ve kültür üzerine çok sayıda kitap yazmıştır. Bu yapıtlarının arasında Camera Politica: The Politics and Ideology of Contemporary Hollywood Film (Michael Ryan ile birlikte); Critical Theory, Marxism, and Modernity; Jean Baudrillard: From Marxism to Postmodernism and Beyond; Postmodern Theory: Critical Interrogations (Steven Best ile birlikte); Television and the Crisis of Democracy; ve The Persian Gulf TV War, Media Culture, and The Postmodern Turn (Steven Best ile birlikte) yer almaktadır.

Thomas Mccarthy

Doktorasını Notre Dame Üniversitesi’nden aldı. Halen ABD’de Northwestern Üniversitesi Felsefe Bölümünde profesör olarak görev yapıyor. Başlıca araştırma alanları toplumsal ve siyasal felsefe, Alman felsefesi ve eleştirel kuram. Yakın zamanlarda ırk, gelişme ve küresel adalet bağlamında toplumsal ve siyaset kuramıyla ilgilenmektedir. Başlıca yapıtları arasında The Critical Theory of Jurgen Habermas (1978); Ideals and Illusions: On Re-construction and Deconstruction in Contemporary Critical Theory (1991); Critical Theory: Great Debates in Philosophy (1994) (David Hoy ile birlikte); ve The Rights of Publicity and Privacy (2 cilt) (2000) yer almaktadır. Editörlüğünü yaptığı çalışmalar arasında, Understanding and Social Inquiry (1977) (Fred R. Dallmayr ile birlikte); After Philosophy: End or Transformation? (1986) (K. Baynes ve J. Bohman ile birlikte); Zwischenbetrachtungen im Prozess der Aufklärung (1989) (A. Honneth, C. Offe ve A. Wellmer ile birlikte) bulunuyor; Bu kitapların dışında The Philosophical Forum, cilt. XIII, no. 1 (Güz, 1981) Kant’s Critique of Pure Reason sayısının ve The European Journal of Philosophy, cilt. 7, no. 2 (Ağustos, 1999) Hegel and His Legacy sayısının editörlüğünü yapmıştır. McCarthy, ayrıca, Studies in Contemporary German Social Thought başlığı ile yayımlanan dizi kitapların genel yayın yönetmenliğini yapmaktadır. McCarthy, Jürgen Habermas’ın Legitimation Crisis (1975) ve The Theory of Communicative Action, cilt 2: Lifeword and System: A Critique of Functionalist Reason (1985) başlıklı yapıtlarını da İngilizceye çevirmiştir.

Robert B. Pippin

1948’de doğdu. Trinity College’den mezun oldu. Master (1972) ve doktorasını (1974) Pennsylvania Devlet Üniversitesi’nden, felsefe dalında aldı. Pennsylvania Devlet Üniversitesi’nde (1970-74); New College’da (1974-75); California Üniversitesi’nde ve Humboldt Üniversitesi’nde (Berlin) bulundu. Halen Chicago Üniversitesi Felsefe Bölümünde profesör; aynı üniversitede Toplumsal Düşünce Komitesi başkanı olarak çalışıyor. Pippin’in uzmanlık alanı Kant, Alman idealizmi, Hegel, Nietzsche, 19. ve 20. yüzyıl Avrupa felsefesi, eleştirel kuram, kadim felsefe, ahlâkbilim, siyaset felsefesi; ilgilendiği alanlar ise felsefe ve edebiyat, modern felsefe tarihi, epistemoloji ve metafiziksel sorunlar ve estetik. Eserlerinden bazıları: Kant’s Theory of Form: An Essay on the `Critique of Pure Reason’ (1982); Marcuse: Critical Theory and The Promise of Utopia (der., R. Pippin, A. Feenberg, C. We-bel) (1988); Modernism as a Philosophical Problem: On the Dissatisfactions of European High Culture (1991); Idealism as Modernism: Hegelian Variations (1997); Moral und Moderne: Die Welt von Henry James (2004); Hegel on Ethics and Politics (der., Robert Pippin ve Otfried Höffe) (2004); The Persistence of Subjectivity: On the Kantian Aftermath (2005).

Willem van Reijen

Hollanda Utrecht Üniversitesi Felsefe Fakültesi Öğretim Üyesi. Eleştirel kuram, modernlik ve demokrasi konularıyla ilgilenmektedir. Özellikle Walter Benjamin, Max Horkheimer, Theodor Adorno ve Jürgen Habermas üzerine hazırladığı ve biri Türkçeye çevrilmiş olan eserleri ve derlemeleri arasında Adorno zur Einführung (1980) [Adorno: Bir Giriş; Çev. Mustafa Cemal, 1999]; Benjamin zur Einführung (Burghart Schmidt ile birlikte) (1983); Philosophie als Kritik: Einführung in die Kritische Theorie (1986); Vierzig Jahre Flaschenpost: Dialektik der Aufklärung 1947-1987 (Gunzelin Schmid noerr Fischer ile birlikte) (1987); Horkheimer zur Einführung (1987); Walter Benjamin, (1991); Allegorie und Melancholie (norbert Bolz ile birlikte) (1992); Modernisierung (Hans van der Loo ile birlikte) (1992); Bürgergesellschaft, Recht und Demokratie (Bert van den Brink ile birlikte) (1995); Habermas zur Einführung (Detlef Horster ile birlikte) (1995); Ruinen des Denkens (norbert Bolz ile birlikte) (1996); Die authentische Kritik der Moderne (1998); Aufenthalte und Passagen (Herman van Doorn ile birlikte) (2001) yer almaktadır.

Göran Therborn

Doktorasını Lund Üniversitesi’nde Sosyoloji dalında aldı (1974). 1981-87 yılları arasında Nijmegen Katolik Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi profesörü, 1987-2003 yıllarında Göteborg Üniversitesi’nde Sosyoloji profesörü olarak çalıştı. 1996’da Budapeşte’de Sosyal Politika Avrupa Kürsüsü’nde ve Manchester ve Wisconsin Üniversiteleri’nde Araştırmalar yaptı. uCLA, Sorbonne ve Latin Amerika’daki birçok üniversitede aralıklarla dersler verdi. Halen İsveç Toplumsal Bilimler’de İleri İncelemeler Kolokyumu başkanı ve Uppsala Üniversitesi’nde Sosyoloji Profesörü. Therborn’un 1970’lerden itibaren bir dizi Marksist kuramsal çalışmaları yayımlanmıştır. Bunların arasında Science, Class and Society (1976); What Does the Ruling Class Do, When It Rules? (1978), ve The Ideology of Power and the Power of Ideology (1980) yer almaktadır. Bu çalışmalarını geniş bir aralıktaki toplumsal-siyasal tarih ve siyaset sosyolojisi ile ilgili çalışmaları takip etmiş ve OECD ülkelerinde ve Latin Amerika’da demokrasi tarihi, İsveç toplumsal dönüşümü ve Sosyal Demokrasisi; ve karşılaştırmalı kamu politikası üzerine yoğunlaşmıştır ki, bunların sonucu olarak birçok dile çevrilen Why Some Peoples are More Unemployed Than Others (1986) başlıklı kitabı ortaya çıkmıştır. 1990’ların başından bu yana Therborn karşılaştırmalı modernlikler, Avrupa ve küreselleşme süreciyle ilgilenmektedir. Bu doğrultuda, European Modernity and Beyond (1995); Modernities and Globalizations (1999), African Families in a Global Context (2004), ve Asia and Europe in Globalization (2005) başlıklı antolojilerin editörlüğünü yapmıştır. Between Sex and Power: Family in the World 1900-2000 başlıklı kitabı 2004 yılında basılmış ve Inequalities of the World başlıklı antolojisi ise basım aşamasındadır.

Rolf Tiedemann

Adorno’nun 1959-1965 yılları arasında asistanlığını yapmıştır. Frankfurt’taki Adorno Archive’in kurucusu ve eski yöneticisidir. Adorno’nun, Beethoven: The Philosophy of Music (2002); Can One Live after Auschwitz? A Philosophical Reader (2003); Kant’s ‘Critique of Pure Reason’ (2001); Metaphysics: Concept and Problems (2001) yapıtlarının ve Walter Benjamin’in Gesammelte Schriften yapıtlarının editörlüğünü üstlenmiştir. Tiedemann’ın kitapları arasında Dialektik im Stillstand (1983); Studien zur Philosophie Walter Benjamins (1973); ve Mystik und Aufklärung (2002) bulunmaktadır.

H. T. Wilson

Tufts Üniversitesi’nden mezun oldu; master ve doktorasını Rutgers Üniversitesi’nden aldı. 1967 yılından bu yana York Üniversitesi’nde (Kanada), Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nde çalışıyor ve 1969’dan beri Osgood’ta kamu ve idare hukuku alanlarında dersler veriyor. Profesör Wilson politik ekonomi, eleştirel kuram, kurumsal meşruluk, kamusal yüksek öğrenim politikası, idare hukuku, cinsiyet politikası, yurttaşlık ve temsil, zaman-uzam üzerine toplumsal kuramlar konularıyla ilgileniyor. Bu alanlarda çok sayıda kitabı, makalesi ve derlemesi bulunuyor. En son yayımlanan kitabı The Vocation of Reason: Studies in Critical Theory and Social Science in the Age of Max Weber (2004) başlığını taşıyor. Halen kamusal siyasa yapımına yönelik kozmopolit ve evrenselci yaklaşımlar arasındaki farklılıklar üzerine çalışmalarını sürdürüyor.


Editör H. Emre Bağce

1995 yılında Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. 1995-2001 yılları arasında Cumhuriyet Üniversitesi’nde Kamu Yönetimi Bölümü Siyaset ve Sosyal Bilimler Anabilim Dalı’nda araştırma görevlisi olarak çalıştı. 1997 yılında yüksek lisans tezini tamamladı. 1997-2001 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve uluslararası İlişkiler Bölümü’nde doktora çalışmalarını sürdürdü; Prof. Dr. Taha Parla’nın danışmanlığında doktora tezini tamamladı. 2001 yılından bu yana Kocaeli Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nde öğretim üyesi olarak çalışmakta ve lisans ve lisansüstü düzeyde Siyasal Düşünceler Tarihi, Klasik ve Modern Siyaset Kuramı, Çağdaş Siyasal İdeolojiler ve Türk Siyasal Hayatı gibi dersler vermektedir. Değişik kitap ve dergilerde ideoloji, bilim, demokrasi, modernlik, küreselleşme, emperyalizm, savaş ve barış konularını işleyen makaleleri ve çevirileri yayımlanmıştır.