Günün Sosyolojisine Giriş
- 195,00 TL
-
136,50 TL
- Stok Durumu: Stokta var
- 24 Saatte Kargoda
İlk basımı 1962’de yapılan Günün Sosyolojisine Giriş, Türkiye’de sosyolojik birikimi ve mirası göstermesi açısından klasik bir eser sayılmalıdır. Bu çalışma sosyolojinin bugün kazandığı şekli ve güncel gelişmeleri yansıtmaktan öte, sistematik anlamda modern sosyolojiye nasıl bir başlangıç yapılabileceğinin imkânlarını aramaktadır.
Sosyolojinin yöntemi, yapı ve değişme olarak topluluk durumları bilimsel açıdan işlenmektedir. Kitabın özellikle birinci basımının önsözü, sosyolojinin doğup gelişmesini ve çağdaş topluluk karşısındaki bir bilim olarak görevini özlü bir biçimde dile getiriyor: Sosyolojinin, insanlığın modern toplumsal düzen çağında karşılaştığı çeşitli güçlüklerle sıkı sıkıya bağlı olarak doğmuş ve bu durumuyla orantılı bir şekilde gelişmiş bir bilim olduğu bilinen bir hadisedir. Bir bilim olarak sosyolojinin kuruluş yıllarında Saint-Simon ve Auguste Comte gibi isimler tarafından Fransa’da başlayan toplumsal olayların bağlı olduğu yasaları arama girişimi veya 1848 Devrimi sonrasında Almanya’da başlayan Lorenz von Stein, Karl Marx ve W. H. Riehl gibi sistemcilerin yapmak istedikleri de, zamanın toplumsal zorluklarının sebeplerine nüfuz etmek ve çözüm yollarını aramak amacını gütmektedir. Birbirine zıt iki kaynaktan beslenerek gelişen bu akımların güttükleri amaç ve hedef bakımından birleşmekte olmaları dikkate değer bir önem taşımaktadır.
- Yazar: Tahir Çağatay
- Kitabın Başlığı: Günün Sosyolojisine Giriş
- Yayına Hazırlayanlar: M. Rami Ayas - Fügen N. Başarın
- Kapak Tasarımı: Harun Ak
- Kapak Resmi: Kazimir Maleviç, "Rest. Society in Top Hats", 1908.
- Dizi Bilgisi: Doğu Batı Yayınları - 297; Sosyoloji Dizisi - 44
- Basım Bilgileri: 4. Basım, Mart 2021 / 1. Basım, Ankara Üniversitesi Yayınları, 1962.
- Sayfa Sayısı: 261
- ISBN: 978-625-7030-57-1
- Boyutları: 15,5 x 23,5
İlkin
İkinci Basıma Geçerken
Önsöz
I. Toplumsal Düşünüşün Gelişme Aşamaları
II. Sosyoloji Ayrı ve Bağımsız Bir Bilim Oluyor
III. İnsan Toplumsal Varlıktır
IV. Toplumsal Yapı Örnekleri
1. Otorite ve İtaat
2. Toplumsal Kurallar
ve Değerler
V. Toplumsal Hareketlilik
1. Dikey
Hareketlilik
2. Yatay
Hareketlilik
3. Toplum ve Kültür
Yaşayışı Alanında Değişmeler
4. Teknolojik ve
Ekonomik Örgütlerde Değişmeler
5. Toplumsal
Anlaşmazlıklar ve Rekabet
VI. Zümreleşme Olgusu ve Zümre (Küme, Topluluk)
1. Kitle
2. Tabaka ve Sınıf
3. Aile
4. Halk ve Millet
5. Devlet
6. Siyasî/Siyasal
Partiler
7. Dinî Cemaatler
8. İktisadî
Zümreler
9. Dernekler
10. İskân Zümreleri
Köy
Kent (Şehir)
Büyük Kentin Toplumsal
ve Kültürel Sorunları
Kent ve Köy
İlişkileri
VII. Kurumlar
Eğitim ve Öğretimde Yenilik Toplumsal Zorunluluktur
Kamuoyu
Basının Toplumsal Önemi
Sinemanın Toplumsal Önemi
Radyo ve Televizyonun Toplumsal Önemi
VIII. Ekler
1. Zümreleşme
2. Çağdaş Toplumsal
Düzenin Etkisi Altında Aile Sorunu
3. Halk Topluluğu
4. Devlet
5. Eğitim ve
Öğretim
6. Kamuoyu Araçları
Sorunu
Kaynakça
Dizin
İlkin
Günün Sosyolojisine Giriş, hiç kuşkusuz, Türkiye’deki kuramsal
sosyolojinin birkaç doruğundan biridir. Her toplumbilimcinin ya da
toplumbilimine ilgi duyan her kişinin kitaplığında yer alması gereken
bir kitap. O, Profesör Dr. Tahir Çağatay’ın (27.03.1902-27.07.1984) Ordinarius
Profesör Dr. Hans Freyer’den (31.07.1887-18.01.1969) çevirdiği ve eklerle
zenginleştirdiği Sosyoloji Kuramları Tarihi’yle birlikte okunduğunda,
okuyucusunu toplumbilimci kavrayışıyla daha bir donanımlı kılar, diyebiliriz.
Hocamızın bu eserinin ilk basımı 1962’de Ankara
Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi yayını olarak çıktı. Genişletilmiş
ikinci basımı gene Fakülte tarafından 1968’de yapıldı. Üçüncü basım Kültür ve
Turizm Bakanlığı yayınları arasında yer aldı (1987). Bu satırların yazarı da
kitabı, gerek Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde, gerekse Ankara Üniversitesi
ve İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültelerinde öğrencilerine
okutmuştu.
Tahir Şakirzâde/Tahir Şakir Çağatay
Türkistan’da, bugünkü Özbekistan’ın başkenti olan Taşkent’te Şakir Razıkbay ile
Hamrah Hanım’ın oğlu olarak 27.03.1902’de doğdu. İlk öğrenimini Mescid Yanı
Mektebi’nde yaptıktan sonra, Rusça okutulan bütün derslerin yanısıra Türkçe’nin
de okutulmakta olduğu “İki Dilli Hükümet Mektebi” dedikleri Rus okulunda
öğrenimini sürdürdü. Orayı bitirdikten sonra da bir yıl Ufa kentindeki
Medrese-i Âliye’ye devam etti ve 1917’ye doğru birkaç arkadaşıyla birlikte
İstanbul’a gidebilmesi için Azerbaycan’a, Mehmet Emin Resulzâde’ye gönderildi.
Şeki’de ve Bakü’deki Yüksek Eğitim Enstitüsü’nde öğrenimi sırasında sık sık
ziyaret ettiği ve kendisine beybaba dediği, Türkiye’nin Azerbaycan
Elçisi Memduh Şevket Esendal’ın, Avrupa’ya gitmesini öğütlemesiyle, 1922’de
bazı gençler Avrupa’ya burslu olarak yükseköğrenime gönderilirken kendi imkânı
ile Almanya’ya gitme iznini elde edebildi.18-19 Kasım 1922’de Berlin’e gitti.
İlkin Üniversite’ye bağlı, Yabancılara Almanca Öğretim Kursları’nda altı aylık
öğrenimden sonra Berlin Üniversitesi’ne kaydını yaptırdı. Ertesi yıl sağlık
nedeniyle güneye, Heidelberg’e giderek öğrenimini Heidelberg Üniversitesi
Felsefe Fakültesi Ekonomi ve Sosyoloji Bölümü’nde sürdürdü. Berlin
Üniversitesi’nde Geheimrat Schumacher, Werner Sombart, Bernhard, Dessoir, Dietze gibi profesörlerin; Heidelberg
Üniversitesi’nde ise, Max Weber’in kardeşi Alfred Weber, Heinrich Rickert, Karl Jaspers, Carl Brinkmann, Karl Mannheim, Emil Lederer, Geheimrat Thoma, W. Andreas, Profesör
Georg Jellinek’in oğlu Profesör Jellinek vb. gibi felsefe, sosyoloji, ekonomi,
hukuk, tarih ve Staatslehre (political science/siyaset bilimi) alanlarında ünlü
ve yetkin Alman bilim insanlarının öğrencisi oldu; lisansüstü öğrenimini de
Heidelberg Üniversitesi’nde sürdürerek Alfred Weber’in yönetimi ve Emil Lederer’in danışmanlığında doktora
tezini hazırlayıp verdi. Tez, şu başlıkla yayımlanmıştır: Tahir Schakirzade,
GRUNDZUGE DER NOMADENWIRTSCHAFT. Betrachtung des Wirtschaftsleben der
sibirisch-centralasiatischen Nomodenvölker. INAUGURAL= DISSERTATION zur
Erlangung der philosophischen Doktorwürde einer hohen philosophischen Fakultät
der Ruprecht-Karls_Universtät zu Heidelberg, J. Kruse und Söhne Bruchsal, 1931.
(Ayrıntılı bilgi için Bkz: Prof. Dr. Mehmet Rami Ayas,” Bir Gerçeklik Bilimi
Olarak Sosyoloji ve Tahir Çağatay”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Dergisi, Cilt: XXXIII, Ankara 1992, s. 11-41)
Prof. Dr. Emil Lederer’in Nazi Rejimi’nce
Almanya’dan ayrılmak zorunda bırakılıp Amerika Birleşik Devletleri’ne
gitmesinden sonra, Dr. Tahir Çağatay da 1931’de Heidelberg’den Berlin’e taşındı
ve bu kez Alman bursuyla Berlin Üniversitesi’nde yükseköğrenim gördü; 1939’a
dek Berlin Üniversitesi’nde çalıştı. 1929’da Mustafa Çokay ve Dr. Abdulvahap
Oktay beylerle Heidelberg’de yayınlamaya başladıkları Yaş Türkistan
dergisinin yayımını 1939’a değin Berlin’de sürdürdü. Amerika’daki hocasının
davetine icabet etmeyerek, belki geçmiş yıllarda Türkiye’den gelen öğrenci
müfettişlerinin ve yükseköğretim yetkililerinin, “Niye Türkiye’ye
gelmiyorsunuz? Sizin yeriniz Türk üniversiteleri” sitemlerinin de etkisi ile
Türkiye’de kendi insanlarına yararlı olmak için, 1 Eylül 1939’da II. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla 1939 Aralık ayının ilk
günlerinde eşi Dr. Saadet İshaki Çağatay’la birlikte Ankara’ya geldi. Ne var
ki, Türkiye’de umduklarını bulamadılar. Yıllarca ömrünü Heidelberg ve Berlin
Üniversitelerinde geçirmiş olan kendisi Tarım Bakanlığı’nda bir müşavirliğe;
eşi, Berlin Üniversitesi Felsefe Fakültesi’nde ana bilim dalı olarak Türk-Arap-Fars
Filolojisi, yan dal olarak da Slavistik ve Felsefe okuyup 20 Mayıs 1932’de
lisans diplomasını aldıktan sonra ünlü Türkolog Prof. Dr. Wilhelm Bang-Kaup’un
danışmanlığında Türkoloji doktorası yapan Saadet İshaki Çağatay da, 15 Aralık
1939’da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türkoloji bölümüne asistanlık başvurusu
kabul görmeyerek, Fakülte kütüphanesine memur olarak atandı.
Dr. Tahir Çağatay, Tarım Bakanlığı’nda
görevdeyken bazı çeviriler yaptı; önemli bir araştırma olan, Medeniyet
Gelişmesinde Sosyal-Ekonomik Faktör Olarak Su Problemi’ni yazdı
(1948-1950). Oldukça hacimli olan bu eser, bu satırların yazarınca, Settar
Demirci ve Fügen Nilüfer Başarın’ın yardımlarıyla hazırlanmış ve yayınlanması
dileğiyle Ayaz Tahir Türkistan İdil Ural Vakfı’na sunulmuştur.
Dr. Tahir Çağatay, Türkiye’ye gelişlerinden
yaklaşık on yıl sonra Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
Felsefe Bölümü Sosyoloji Kürsüsü’nde zorunlu bir ihtiyaç olduğundan, Sosyoloji
Öğretim Görevlisi olarak 26.05.1949’da ders vermeye başladı. Kapitalist
İçtimai Nizam ve Bugünkü Durumu adını taşıyan habilitasyon teziyle
16.11.1953’de Üniversite Doçenti unvanını aldı; 23.03.1963’de Günün
Sosyolojisine Giriş Profesörlük takdim tezi ile de Profesörlüğe yükseltildi
ve 19.07.1972’de emekli oluncaya dek Sosyoloji Bölümü Başkanlığı’nı sürdürdü.
Söze başlarken denildiği üzere, Günün
Sosyolojisine Giriş, toplumbilimi’nin ana yolunda Türkçe yazılanlar arasında bir
doruktur; Türkiye’de halâ Türk Sosyolojisi’ne bu çapta bir katkıda bulunulmadığı
söylenebilir. Kitap, bu kez, bir bakıma Çağatay lehçesi sinmiş, bir bakıma da
eskimiş dilini günümüz Türkiye Türkçesine dönüştüren bir anlatımla okuyuculara
sunuluyor.
Ev ortamında Aysel Ayas’ın yakın ilgisi, desteği; Fügen Nilüfer
Başarın’ın titiz yardımcılığıyla bilgisayarda yazılarak hazırlandı. Taşkın
Takış’ın güç beğenir yayımcılığı ile de okuyucularına sunulmaktadır. Onlara
içten teşekkürlerim ve eserin yararlı olabilmesi umuduyla.
M. Rami Ayas
İzmir, 24.12.2018
İkinci Basıma Geçerken
İlk basımı 1962’de yapılmış olan bu kitabın mevcudunun çok çabuk
tükenmiş olduğu bilindiği halde ve öğrencilerin ısrarlı taleplerine rağmen
ikinci basım için acele etmemeyi tercih etmiştik. Bu bekletmenin çeşitli
âmilleri arasında en mühim yeri, eserin derinliğine ve genişliğine işlenmek
suretiyle esaslı bir değişikliğe tâbi tutulması düşüncesi işgal etmekte idi.
Bugünkü ictimaî hayat ve faaliyetin teknik, ekonomi ve kültür alanlarında vuku
bulmakta olan sür’atli değişmeler, bu çeşit faaliyet alanlarında gelişme ve
değişmelerin karşılıklı etkileri ile cemiyet bünyesi ve zümreleşme olaylarında
görülen değişiklikleri lâyıkıyle takip ve izah edebilmek için, bu meselelerle
uğraşan bütün ilim kollarının ve o cümleden sosyolojinin de vasıta ve
ölçülerini bu gelişmelere ayak uydurabilecek şekilde ayarlamak zaruretinde
olduğu kabul edilmelidir.
İşte bu düşünceler bizi, günün sosyoloji
problemleriyle uğraşması gereken bu eserin, tıpkı bir kaynayan tencereyi
andıran bugünkü ictimaî hayat şartlarını az çok izaha yarar bir durumda
bulunması gerektiği görüşüne götürmüştür. Düşünülen bu tasarıyı uygulayabilmek
için, kitabın hemen bütün kısımlarının derinliğine ve genişliğine yeni baştan
işlenmesi gerekiyordu. Oldukça bol zaman ve enerji talep eden bu işle, elde
edilen imkânlar dâhilinde uğraşırken, araya giren öğretim işlerinin genişlemesi
ve sağlık meseleleri gibi ciddî engellemelerle gecikme biraz da uzamış oldu. Bu
hal karşısında kitabın bir an evvel yeniden basılması üzerinde çoktan beri
devam edegelmekte olan öğrenci talepleri kesâfetini artırdı. Bu hâdise
tabiatıyla bir müellifle bir hocayı zihnen çatışma durumuna sürükledi. Eseri
tasarlanan şekilde ele alarak yeni baştan işleme ile öğrencilerin dersleri
lâyıkıyla takip edebilmek için bir an evvel kitaba kavuşmak dileği arasında bir
tercih yapmak durumunda kalınca, öğrencilerin haklı talebine uymak ciheti ağır
bastı. Tabiatıyla sırf bir pedagojik ve didaktik zaruret olarak varılan bu
karar, bir araştırıcı müellif olarak tasarladığımız değişiklikleri yapmaktan vazgeçmiş
olmamız mânâsına da gelmeyecektir. Günümüzün dinamik cemiyet hayatı
meseleleriyle uğraşmak dileğinde olan bu eserin, değişen ve gelişen hayat
hâdiselerini izleyen bir değişme sosyolojisi olması yolunu aramaya ve bunun
için gerekli uğraşmaları imkân dâhilinde devam ettirmeye çalışacağız. Zaten,
gelişen ve değişen ictimaî hayat hâdiseleriyle ilgili bir çalışmanın başka
türlü olması da mümkün değildir.
Bu suretle yeni basıma geçerken, elde edilen
imkânlardan mümkün mertebe faydalanmış olmak üzere kitabın bazı kısımları için
zarurî bulduğumuz kısa notları kitabın sonuna eklemeyi bilhassa öğretim
bakımından faydalı bulduk. Tabiatıyla bu notların, ait oldukları bahisler için
tasarladığımız değişiklikleri vermemekle beraber bu kısımlara dair
görüşlerimizin anlaşılmasında bir parça kolaylık sağlayacağında şüphe yoktur.
Şunu da itiraf edeyim ki, ikinci basımın yaratacağı teknik çalışma
külfeti, bilhassa sağlık durumum bakımından beni düşündürüyordu. Bu durum
karşısında birkaç genç talebemin samimî ve kararlı yardım vaadleri, karara
varmak hususunda cesaretimi artıran en mühim âmil olmuştur. İşe başladıktan
sonra, doğrusu benim için sürpriz denebilecek bir durumla karşılaştım. Yeni
basım ile ilgili hemen hemen bütün külfeti, eski talebelerimden ve bugün
İlâhiyat Fakültesi’nde Din Sosyolojisi asistanı M. Rami Ayas ile kendi
asistanım Şevki Güler’in, bana murakabe ve yönetimden başka hiçbir külfet
bırakmayacak şekilde benimseyivermeleri beni son derece mütehassis etmiştir. Bu
iki talebem ve genç meslektaşıma burada teşekkür etmeyi zevkli bir borç telâkki
ediyorum.
1968
Önsöz
Sosyolojinin, insanlığın modern ictimaî nizam çağında karşılaştığı
çeşitli güçlüklerle sıkıdan sıkıya bağlı olarak doğmuş ve bu durumuyla
mütenasip bir şekilde gelişmiş bir ilim olduğu bilinen bir hâdisedir. Geçen
asrın ilk on yıllarında Saint-Simon ve Auguste Comte gibi fikir
adamları tarafından Fransa’da başlayan ictimaî hâdiselerin bağlı olduğu tabii
kanunları arama teşebbüsü veya 1848 İhtilâli’ni müteakip Almanya’da başlayan
Lorenz von Stein, Karl Marx ve W. H. Riehl gibi sistemcilerin yapmak
istedikleri de zamanlarında beliren ictimaî zorlukların sebeplerine nüfuz etmek
ve çözüm yollarını aramak gayesini gütmektedir. Birbirine zıd iki kaynaktan
beslenerek gelişen bu cereyanların güttükleri gaye ve hedef bakımından
birleşmekte olmaları dikkate değer bir önem taşımaktadır.
İctimaî hayatın kaynaşan buhranlı devresi bir
parça yatışır gibi olunca, sosyoloji, aktüel hayat sahnesinde karşılaşılan
zorlukları gidermek gibi amelî hedeflerden uzaklaşarak tamamiyle nazarî
mahiyeti olan bir ilim olma istikametini tutmuştur. Son girdiği bu mecrâda
oldukça mühim gelişmeler kaydeden sosyoloji ekzakt ilimler arasında yer alma
hakkını kolayca kazanmıştır.
Bu gelişmenin bugünkü durumunda, modern ictimaî
nizamın yaratığı olan cemiyet ve kültür bünyesinde yeni yeni ârızalar belirmeye
başlamıştır. Gittikçe genişleyip derinleşen bu zorluklar, sosyolojiyi, yeni
baştan aktüel ictimaî hayat hâdiseleri üzerinde fazlaca durmaya sürüklemiştir.
Bugünün sosyolojisi kendisine tekaddüm eden devrenin sırf nazarî sahada çalışan
bir ilim olmak tandansı yanına, günün ictimaî hayatî meseleleriyle uğraşan bir
çeşni eklemek zarureti duymuştur. Vâkıa bu istikametteki gelişme, bazı bakımlardan,
sosyolojiyi oldukça mübalâğalı bir şekilde aktüel meselelere inhisar ettirmek
yolunu tutanların çıkmasına sebep olmuştur. Fakat son zamanlarda oldukça
mûtedil bir cereyan olarak her iki cepheyi muayyen ayarlamaya tâbi kılmak
suretiyle her birine gelişme ve karşılıklı dayanışma imkânı veren bir yol
belirmiş ve ön planı işgal etmiş bulunmaktadır.
Gerçekten de bugünün dünyası, oldukça karışık
ictimaî zorluklar içinde çırpınmaktadır. Her tarafta az veya çok nisbette
görülen bu hâdise, yeryüzünün bazı kısımlarında, muayyen sebepler altında
oldukça had bir kaynaşma halini almış bulunmaktadır. Çoktan nüfuz ve tesiri
altına girmiş olduğu modern ictimaî nizamın unsurlarını tamamıyla benimseyerek
kendi bünyesine mâl etmek hamlesi içinde bulunan memleketimiz, bugün âdeta bir
ictimaî kaynaşma laboratuarı halini arz etmektedir. İctimaî, iktisadî, harsî ve
siyasî hayat sahnelerinin her birinde bir nevi yeni baştan kalıplanma ve
teşkilâtlanma hâdisesi müşahede edilmektedir. İşte bu hâdiseler, memleketimiz
için, bütün ictimaî meselelerimize oldukça sarih işlenmiş ve geliştirilmiş
sosyolojik bilgi ve kültür ile yanaşılmasını zarurî kılmaktadır. Bu da oldukça
büyük sayıda bu bilgi ve kültür sahasına âşina insanların bulunmasını
gerektirmektedir.
Senelerden beri yapagelmekte olduğumuz
tedrisatın verdiği görgü tecrübesinden de istifade ederek “Günün Sosyolojisine
Giriş” adlı bu kitabı yayınlamak kararına vardık. Eser, bir sistem halinde
tasarlanan “Sosyoloji”nin giriş kısmını teşkil etmektedir. Onun için yazılış ve
tertiplenişinde ona göre bir yol takip edilmiştir. Ayarlamada bilhassa muayyen
pedagojik ve didaktik mahiyetli faktörler rol oynamaktadır. Eserin
mütâleasından kolayca istihraç olunabileceği gibi, burada temas edilen
meselelerden hiçbirisinde yukarıda bahsedilen pedagojik ve didaktik ölçünün
dışına çıkmamaya çalışılmıştır. Bütün temas edilen meselelerin burada bahis
konusu edileninden daha ötesinin, bu girişle hazırlanan zemin üzerinde
yapılacak müteakip kısımların işlenmelerine, yani sistemin müteakip kısımlarında
yapılması düşünülen derinlemelere terkedilmesi uygun görülmüştür.
Meslek adamlarının eserin tetkikinde şurada
burada müşahede edecekleri boşlukların büyük bir kısmı, yukarıda ısrarla
belirtilmesine çalışılan pedagojik düşünce ile vuku bulmaktadır. Bu meselelerin
genişliğine ve derinliğine işlenmesi, müteakip kısımlarda yapılması düşünülen
derinlemelerde tekrar ele alınmak suretiyle yapılacaktır. Tabii olarak bununla,
eserin, işaret edilenlerin dışında kusursuz olduğunu iddia etmekte olduğumuz da
anlaşılmamalıdır.
Esas itibariyle bu eserin tam bir Günün
Sosyolojisine Giriş mahiyetini kazanabilmesi için, aynı ölçülerde, hususî ve
kültür sosyolojileri konularına dair ekleri ihtiva etmesi gerekiyordu. Bu
kısımları da ayrı bir kitap halinde neşretmeyi maksada daha uygun bulduk.
Eserin temelinde herhangi bir daraltma yapmadan
aktüel hayat meselelerine akıtılması yolunu tutmaya bizi sürükleyen âmillerin
başında, ictimaî cephesi kuvvetli olan vazifelerle iştigal edecek olan
münevverlerimize bu sahada kolaylıkla iş görebilmelerini ve vazifelerini daha
iyi bir şekilde başarmalarını sağlamakta yardımcı olmak ümidi gelmektedir. Bu
suretle sosyoloji bilgi ve kültürünün bugünkü hayat şartlarının gerektirdiği
şekil ve sür’atte gelişip yayılmasına daha kısa yoldan hizmet etmiş olacağımızı
da umuyoruz.
Bu eserin hazırlanmasında zarurî olan teknik işlerinin hemen
tamamını yüklenmek suretiyle büyük yardımlarını görmüş olduğum talebem,
asistanım ve iş arkadaşım Nihat Nirun’a burada en samimi teşekkürlerimi
belirtmeyi zevkli bir vazife addediyorum.
1962