• Günün Sosyolojisine Giriş

Günün Sosyolojisine Giriş

  • 170,00 TL
  • 119,00 TL


  • Stok Durumu: Stokta var
  • 24 Saatte Kargoda

İlk basımı 1962’de yapılan Günün Sosyolojisine Giriş, Türkiye’de sosyolojik birikimi ve mirası göstermesi açısından klasik bir eser sayılmalıdır. Bu çalışma sosyolojinin bugün kazandığı şekli ve güncel gelişmeleri yansıtmaktan öte, sistematik anlamda modern sosyolojiye nasıl bir başlangıç yapılabileceğinin imkânlarını aramaktadır.

Sosyolojinin yöntemi, yapı ve değişme olarak topluluk durumları bilimsel açıdan işlenmektedir. Kitabın özellikle birinci basımının önsözü, sosyolojinin doğup gelişmesini ve çağdaş topluluk karşısındaki bir bilim olarak görevini özlü bir biçimde dile getiriyor: Sosyolojinin, insanlığın modern toplumsal düzen çağında karşılaştığı çeşitli güçlüklerle sıkı sıkıya bağlı olarak doğmuş ve bu durumuyla orantılı bir şekilde gelişmiş bir bilim olduğu bilinen bir hadisedir. Bir bilim olarak sosyolojinin kuruluş yıllarında Saint-Simon ve Auguste Comte gibi isimler tarafından Fransa’da başlayan toplumsal olayların bağlı olduğu yasaları arama girişimi veya 1848 Devrimi sonrasında Almanya’da başlayan Lorenz von Stein, Karl Marx ve W. H. Riehl gibi sistemcilerin yapmak istedikleri de, zamanın toplumsal zorluklarının sebeplerine nüfuz etmek ve çözüm yollarını aramak amacını gütmektedir. Birbirine zıt iki kaynaktan beslenerek gelişen bu akımların güttükleri amaç ve hedef bakımından birleşmekte olmaları dikkate değer bir önem taşımaktadır.


  • Yazar: Tahir Çağatay
  • Kitabın Başlığı: Günün Sosyolojisine Giriş
  • Yayına Hazırlayanlar: M. Rami Ayas - Fügen N. Başarın
  • Kapak Tasarımı: Harun Ak
  • Kapak Resmi: Kazimir Maleviç, "Rest. Society in Top Hats", 1908.
  • Dizi Bilgisi: Doğu Batı Yayınları - 297; Sosyoloji Dizisi - 44
  • Basım Bilgileri: 4. Basım, Mart 2021 / 1. Basım, Ankara Üniversitesi Yayınları, 1962.
  • Sayfa Sayısı: 261
  • ISBN: 978-625-7030-57-1
  • Boyutları: 15,5 x 23,5

İlkin

İkinci Basıma Geçerken

Önsöz


I. Toplumsal Düşünüşün Gelişme Aşamaları

II. Sosyoloji Ayrı ve Bağımsız Bir Bilim Oluyor

III. İnsan Toplumsal Varlıktır

IV. Toplumsal Yapı Örnekleri

1. Otorite ve İtaat

2. Toplumsal Kurallar ve Değerler

V. Toplumsal Hareketlilik

1. Dikey Hareketlilik

2. Yatay Hareketlilik

3. Toplum ve Kültür Yaşayışı Alanında Değişmeler

4. Teknolojik ve Ekonomik Örgütlerde Değişmeler

5. Toplumsal Anlaşmazlıklar ve Rekabet

VI. Zümreleşme Olgusu ve Zümre (Küme, Topluluk)

1. Kitle

2. Tabaka ve Sınıf

3. Aile

4. Halk ve Millet

5. Devlet

6. Siyasî/Siyasal Partiler

7. Dinî Cemaatler

8. İktisadî Zümreler

9. Dernekler

10. İskân Zümreleri

     Köy

     Kent (Şehir)

     Büyük Kentin Toplumsal ve Kültürel Sorunları

     Kent ve Köy İlişkileri

VII. Kurumlar

Eğitim ve Öğretimde Yenilik Toplumsal Zorunluluktur

Kamuoyu

Basının Toplumsal Önemi

Sinemanın Toplumsal Önemi

Radyo ve Televizyonun Toplumsal Önemi

VIII. Ekler

1. Zümreleşme

2. Çağdaş Toplumsal Düzenin Etkisi Altında Aile Sorunu

3. Halk Topluluğu

4. Devlet

5. Eğitim ve Öğretim

6. Kamuoyu Araçları Sorunu


Kaynakça

Dizin

İlkin

 

Günün Sosyolojisine Giriş, hiç kuşkusuz, Türkiye’deki kuramsal sosyolojinin birkaç doruğundan biridir. Her toplumbilimcinin ya da toplumbilimine ilgi duyan her kişinin kitaplığında yer alması gereken bir kitap. O, Profesör Dr. Tahir Çağatay’ın (27.03.1902-27.07.1984) Ordinarius Profesör Dr. Hans Freyer’den (31.07.1887-18.01.1969) çevirdiği ve eklerle zenginleştirdiği Sosyoloji Kuramları Tarihi’yle birlikte okunduğunda, okuyucusunu toplumbilimci kavrayışıyla daha bir donanımlı kılar, diyebiliriz.

Hocamızın bu eserinin ilk basımı 1962’de Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi yayını olarak çıktı. Genişletilmiş ikinci basımı gene Fakülte tarafından 1968’de yapıldı. Üçüncü basım Kültür ve Turizm Bakanlığı yayınları arasında yer aldı (1987). Bu satırların yazarı da kitabı, gerek Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde, gerekse Ankara Üniversitesi ve İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültelerinde öğrencilerine okutmuştu.

Tahir Şakirzâde/Tahir Şakir Çağatay Türkistan’da, bugünkü Özbekistan’ın başkenti olan Taşkent’te Şakir Razıkbay ile Hamrah Hanım’ın oğlu olarak 27.03.1902’de doğdu. İlk öğrenimini Mescid Yanı Mektebi’nde yaptıktan sonra, Rusça okutulan bütün derslerin yanısıra Türkçe’nin de okutulmakta olduğu “İki Dilli Hükümet Mektebi” dedikleri Rus okulunda öğrenimini sürdürdü. Orayı bitirdikten sonra da bir yıl Ufa kentindeki Medrese-i Âliye’ye devam etti ve 1917’ye doğru birkaç arkadaşıyla birlikte İstanbul’a gidebilmesi için Azerbaycan’a, Mehmet Emin Resulzâde’ye gönderildi. Şeki’de ve Bakü’deki Yüksek Eğitim Enstitüsü’nde öğrenimi sırasında sık sık ziyaret ettiği ve kendisine beybaba dediği, Türkiye’nin Azerbaycan Elçisi Memduh Şevket Esendal’ın, Avrupa’ya gitmesini öğütlemesiyle, 1922’de bazı gençler Avrupa’ya burslu olarak yükseköğrenime gönderilirken kendi imkânı ile Almanya’ya gitme iznini elde edebildi.18-19 Kasım 1922’de Berlin’e gitti. İlkin Üniversite’ye bağlı, Yabancılara Almanca Öğretim Kursları’nda altı aylık öğrenimden sonra Berlin Üniversitesi’ne kaydını yaptırdı. Ertesi yıl sağlık nedeniyle güneye, Heidelberg’e giderek öğrenimini Heidelberg Üniversitesi Felsefe Fakültesi Ekonomi ve Sosyoloji Bölümü’nde sürdürdü. Berlin Üniversitesi’nde Geheimrat Schumacher, Werner Sombart, Bernhard, Dessoir, Dietze gibi profesörlerin; Heidelberg Üniversitesi’nde ise, Max Weber’in kardeşi Alfred Weber, Heinrich Rickert, Karl Jaspers, Carl Brinkmann, Karl Mannheim, Emil Lederer, Geheimrat Thoma, W. Andreas, Profesör Georg Jellinek’in oğlu Profesör Jellinek vb. gibi felsefe, sosyoloji, ekonomi, hukuk, tarih ve Staatslehre (political science/siyaset bilimi) alanlarında ünlü ve yetkin Alman bilim insanlarının öğrencisi oldu; lisansüstü öğrenimini de Heidelberg Üniversitesi’nde sürdürerek Alfred Weber’in yönetimi ve Emil Lederer’in danışmanlığında doktora tezini hazırlayıp verdi. Tez, şu başlıkla yayımlanmıştır: Tahir Schakirzade, GRUNDZUGE DER NOMADENWIRTSCHAFT. Betrachtung des Wirtschaftsleben der sibirisch-centralasiatischen Nomodenvölker. INAUGURAL= DISSERTATION zur Erlangung der philosophischen Doktorwürde einer hohen philosophischen Fakultät der Ruprecht-Karls_Universtät zu Heidelberg, J. Kruse und Söhne Bruchsal, 1931. (Ayrıntılı bilgi için Bkz: Prof. Dr. Mehmet Rami Ayas,” Bir Gerçeklik Bilimi Olarak Sosyoloji ve Tahir Çağatay”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: XXXIII, Ankara 1992, s. 11-41)

Prof. Dr. Emil Lederer’in Nazi Rejimi’nce Almanya’dan ayrılmak zorunda bırakılıp Amerika Birleşik Devletleri’ne gitmesinden sonra, Dr. Tahir Çağatay da 1931’de Heidelberg’den Berlin’e taşındı ve bu kez Alman bursuyla Berlin Üniversitesi’nde yükseköğrenim gördü; 1939’a dek Berlin Üniversitesi’nde çalıştı. 1929’da Mustafa Çokay ve Dr. Abdulvahap Oktay beylerle Heidelberg’de yayınlamaya başladıkları Yaş Türkistan dergisinin yayımını 1939’a değin Berlin’de sürdürdü. Amerika’daki hocasının davetine icabet etmeyerek, belki geçmiş yıllarda Türkiye’den gelen öğrenci müfettişlerinin ve yükseköğretim yetkililerinin, “Niye Türkiye’ye gelmiyorsunuz? Sizin yeriniz Türk üniversiteleri” sitemlerinin de etkisi ile Türkiye’de kendi insanlarına yararlı olmak için, 1 Eylül 1939’da II. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla 1939 Aralık ayının ilk günlerinde eşi Dr. Saadet İshaki Çağatay’la birlikte Ankara’ya geldi. Ne var ki, Türkiye’de umduklarını bulamadılar. Yıllarca ömrünü Heidelberg ve Berlin Üniversitelerinde geçirmiş olan kendisi Tarım Bakanlığı’nda bir müşavirliğe; eşi, Berlin Üniversitesi Felsefe Fakültesi’nde ana bilim dalı olarak Türk-Arap-Fars Filolojisi, yan dal olarak da Slavistik ve Felsefe okuyup 20 Mayıs 1932’de lisans diplomasını aldıktan sonra ünlü Türkolog Prof. Dr. Wilhelm Bang-Kaup’un danışmanlığında Türkoloji doktorası yapan Saadet İshaki Çağatay da, 15 Aralık 1939’da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türkoloji bölümüne asistanlık başvurusu kabul görmeyerek, Fakülte kütüphanesine memur olarak atandı.

Dr. Tahir Çağatay, Tarım Bakanlığı’nda görevdeyken bazı çeviriler yaptı; önemli bir araştırma olan, Medeniyet Gelişmesinde Sosyal-Ekonomik Faktör Olarak Su Problemi’ni yazdı (1948-1950). Oldukça hacimli olan bu eser, bu satırların yazarınca, Settar Demirci ve Fügen Nilüfer Başarın’ın yardımlarıyla hazırlanmış ve yayınlanması dileğiyle Ayaz Tahir Türkistan İdil Ural Vakfı’na sunulmuştur.

Dr. Tahir Çağatay, Türkiye’ye gelişlerinden yaklaşık on yıl sonra Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü Sosyoloji Kürsüsü’nde zorunlu bir ihtiyaç olduğundan, Sosyoloji Öğretim Görevlisi olarak 26.05.1949’da ders vermeye başladı. Kapitalist İçtimai Nizam ve Bugünkü Durumu adını taşıyan habilitasyon teziyle 16.11.1953’de Üniversite Doçenti unvanını aldı; 23.03.1963’de Günün Sosyolojisine Giriş Profesörlük takdim tezi ile de Profesörlüğe yükseltildi ve 19.07.1972’de emekli oluncaya dek Sosyoloji Bölümü Başkanlığı’nı sürdürdü.

Söze başlarken denildiği üzere, Günün Sosyolojisine Giriş, toplumbilimi’nin ana yolunda Türkçe yazılanlar arasında bir doruktur; Türkiye’de halâ Türk Sosyolojisi’ne bu çapta bir katkıda bulunulmadığı söylenebilir. Kitap, bu kez, bir bakıma Çağatay lehçesi sinmiş, bir bakıma da eskimiş dilini günümüz Türkiye Türkçesine dönüştüren bir anlatımla okuyuculara sunuluyor.

Ev ortamında Aysel Ayas’ın yakın ilgisi, desteği; Fügen Nilüfer Başarın’ın titiz yardımcılığıyla bilgisayarda yazılarak hazırlandı. Taşkın Takış’ın güç beğenir yayımcılığı ile de okuyucularına sunulmaktadır. Onlara içten teşekkürlerim ve eserin yararlı olabilmesi umuduyla.

 

M. Rami Ayas
İzmir, 24.12.2018

 

İkinci Basıma Geçerken

 

İlk basımı 1962’de yapılmış olan bu kitabın mevcudunun çok çabuk tükenmiş olduğu bilindiği halde ve öğrencilerin ısrarlı taleplerine rağmen ikinci basım için acele etmemeyi tercih etmiştik. Bu bekletmenin çeşitli âmilleri arasında en mühim yeri, eserin derinliğine ve genişliğine işlenmek suretiyle esaslı bir değişikliğe tâbi tutulması düşüncesi işgal etmekte idi. Bugünkü ictimaî hayat ve faaliyetin teknik, ekonomi ve kültür alanlarında vuku bulmakta olan sür’atli değişmeler, bu çeşit faaliyet alanlarında gelişme ve değişmelerin karşılıklı etkileri ile cemiyet bünyesi ve zümreleşme olaylarında görülen değişiklikleri lâyıkıyle takip ve izah edebilmek için, bu meselelerle uğraşan bütün ilim kollarının ve o cümleden sosyolojinin de vasıta ve ölçülerini bu gelişmelere ayak uydurabilecek şekilde ayarlamak zaruretinde olduğu kabul edilmelidir.

İşte bu düşünceler bizi, günün sosyoloji problemleriyle uğraşması gereken bu eserin, tıpkı bir kaynayan tencereyi andıran bugünkü ictimaî hayat şartlarını az çok izaha yarar bir durumda bulunması gerektiği görüşüne götürmüştür. Düşünülen bu tasarıyı uygulayabilmek için, kitabın hemen bütün kısımlarının derinliğine ve genişliğine yeni baştan işlenmesi gerekiyordu. Oldukça bol zaman ve enerji talep eden bu işle, elde edilen imkânlar dâhilinde uğraşırken, araya giren öğretim işlerinin genişlemesi ve sağlık meseleleri gibi ciddî engellemelerle gecikme biraz da uzamış oldu. Bu hal karşısında kita­bın bir an evvel yeniden basılması üzerinde çoktan beri devam edegelmekte olan öğrenci talepleri kesâfetini artırdı. Bu hâdise tabiatıyla bir müellifle bir hocayı zihnen çatışma durumuna sürükledi. Eseri tasarlanan şekilde ele alarak yeni baştan işleme ile öğrencilerin dersleri lâyıkıyla takip edebilmek için bir an evvel kitaba kavuşmak dileği arasında bir tercih yapmak durumunda kalınca, öğrencilerin haklı talebine uymak ciheti ağır bastı. Tabiatıyla sırf bir pedagojik ve didaktik zaruret olarak varılan bu karar, bir araştırıcı müellif olarak tasarladığımız değişiklikleri yapmaktan vazgeçmiş olmamız mânâsına da gelmeyecektir. Günümüzün dinamik cemiyet hayatı meseleleriyle uğraşmak dileğinde olan bu eserin, değişen ve gelişen hayat hâdiselerini izleyen bir değişme sosyolojisi olması yolunu aramaya ve bunun için gerekli uğraşmaları imkân dâhilinde devam ettirmeye çalışacağız. Zaten, gelişen ve değişen ictimaî hayat hâdiseleriyle ilgili bir çalışmanın başka türlü olması da mümkün değildir.

Bu suretle yeni basıma geçerken, elde edilen imkânlardan mümkün mertebe faydalanmış olmak üzere kitabın bazı kısımları için zarurî bulduğumuz kısa notları kitabın sonuna eklemeyi bilhassa öğretim bakımından faydalı bulduk. Tabiatıyla bu notların, ait oldukları bahisler için tasarladığımız değişiklikleri vermemekle beraber bu kısımlara dair görüşlerimizin anlaşılmasında bir parça kolaylık sağlayacağında şüphe yoktur.

Şunu da itiraf edeyim ki, ikinci basımın yaratacağı teknik çalışma külfeti, bilhassa sağlık durumum bakımından beni düşündürüyordu. Bu durum karşısında birkaç genç talebemin samimî ve kararlı yardım vaadleri, karara varmak hususunda cesaretimi artıran en mühim âmil olmuştur. İşe başladıktan sonra, doğrusu benim için sürpriz denebilecek bir durumla karşılaştım. Yeni basım ile ilgili hemen hemen bütün külfeti, eski talebelerimden ve bugün İlâhiyat Fakültesi’nde Din Sosyolojisi asistanı M. Rami Ayas ile kendi asistanım Şevki Güler’in, bana murakabe ve yönetimden başka hiçbir külfet bırakmayacak şekilde benimseyivermeleri beni son derece mütehassis etmiştir. Bu iki talebem ve genç meslektaşıma burada teşekkür etmeyi zevkli bir borç telâkki ediyorum.

1968

 

Önsöz

 

Sosyolojinin, insanlığın modern ictimaî nizam çağında karşılaştığı çeşitli güçlüklerle sıkıdan sıkıya bağlı olarak doğmuş ve bu durumuyla mütenasip bir şekilde gelişmiş bir ilim olduğu bilinen bir hâdisedir. Geçen asrın ilk on yıllarında Saint-Simon ve Auguste Comte gibi fikir adamları tarafından Fransa’da başlayan ictimaî hâdiselerin bağlı olduğu tabii kanunları arama teşebbüsü veya 1848 İhtilâli’ni müteakip Almanya’da başlayan Lorenz von Stein, Karl Marx ve W. H. Riehl gibi sistemcilerin yapmak istedikleri de zamanlarında beliren ictimaî zorlukların sebeplerine nüfuz etmek ve çözüm yollarını aramak gayesini gütmektedir. Birbirine zıd iki kaynaktan beslenerek gelişen bu cereyanların güttükleri gaye ve hedef bakımından birleşmekte olmaları dikkate değer bir önem taşımaktadır.

İctimaî hayatın kaynaşan buhranlı devresi bir parça yatışır gibi olunca, sosyoloji, aktüel hayat sahnesinde karşılaşılan zorlukları gidermek gibi amelî hedeflerden uzaklaşarak tamamiyle nazarî mahiyeti olan bir ilim olma istikametini tutmuştur. Son girdiği bu mecrâda oldukça mühim gelişmeler kaydeden sosyoloji ekzakt ilimler arasında yer alma hakkını kolayca kazanmıştır.

Bu gelişmenin bugünkü durumunda, modern ictimaî nizamın yaratığı olan cemiyet ve kültür bünyesinde yeni yeni ârızalar belirmeye başlamıştır. Gittikçe genişleyip derinleşen bu zorluklar, sosyolojiyi, yeni baştan aktüel ictimaî hayat hâdiseleri üzerinde fazlaca durmaya sürüklemiştir. Bugünün sosyolojisi kendisine tekaddüm eden devrenin sırf nazarî sahada çalışan bir ilim olmak tandansı yanına, günün ictimaî hayatî meseleleriyle uğraşan bir çeşni eklemek zarureti duymuştur. Vâkıa bu istikametteki gelişme, bazı bakımlardan, sosyolojiyi oldukça mübalâğalı bir şekilde aktüel meselelere inhisar ettirmek yolunu tutanların çıkmasına sebep olmuştur. Fakat son zamanlarda oldukça mûtedil bir cereyan olarak her iki cepheyi muayyen ayarlamaya tâbi kılmak suretiyle her birine gelişme ve karşılıklı dayanışma imkânı veren bir yol belirmiş ve ön planı işgal etmiş bulunmaktadır.

Gerçekten de bugünün dünyası, oldukça karışık ictimaî zorluklar içinde çırpınmaktadır. Her tarafta az veya çok nisbette görülen bu hâdise, yeryüzünün bazı kısımlarında, muayyen sebepler altında oldukça had bir kaynaşma halini almış bulunmaktadır. Çoktan nüfuz ve tesiri altına girmiş olduğu modern ictimaî nizamın unsurlarını tamamıyla benimseyerek kendi bünyesine mâl etmek hamlesi içinde bulunan memleketimiz, bugün âdeta bir ictimaî kaynaşma laboratuarı halini arz etmektedir. İctimaî, iktisadî, harsî ve siyasî hayat sahnelerinin her birinde bir nevi yeni baştan kalıplanma ve teşkilâtlanma hâdisesi müşahede edilmektedir. İşte bu hâdiseler, memleketimiz için, bütün ictimaî meselelerimize oldukça sarih işlenmiş ve geliştirilmiş sosyolojik bilgi ve kültür ile yanaşılmasını zarurî kılmaktadır. Bu da oldukça büyük sayıda bu bilgi ve kültür sahasına âşina insanların bulunmasını gerektirmektedir.

Senelerden beri yapagelmekte olduğumuz tedrisatın verdiği görgü tecrübesinden de istifade ederek “Günün Sosyolojisine Giriş” adlı bu kitabı yayınlamak kararına vardık. Eser, bir sistem halinde tasarlanan “Sosyoloji”nin giriş kısmını teşkil etmektedir. Onun için yazılış ve tertiplenişinde ona göre bir yol takip edilmiştir. Ayarlamada bilhassa muayyen pedagojik ve didaktik mahiyetli faktörler rol oynamaktadır. Eserin mütâleasından kolayca istihraç olunabileceği gibi, burada temas edilen meselelerden hiçbirisinde yukarıda bahsedilen pedagojik ve didaktik ölçünün dışına çıkmamaya çalışılmıştır. Bütün temas edilen meselelerin burada bahis konusu edileninden daha ötesinin, bu girişle hazırlanan zemin üzerinde yapılacak müteakip kısımların işlenmelerine, yani sistemin müteakip kısımlarında yapılması düşünülen derinlemelere terkedilmesi uygun görülmüştür.

Meslek adamlarının eserin tetkikinde şurada burada müşahede edecekleri boşlukların büyük bir kısmı, yukarıda ısrarla belirtilmesine çalışılan pedagojik düşünce ile vuku bulmaktadır. Bu meselelerin genişliğine ve derinliğine işlenmesi, müteakip kısımlarda yapılması düşünülen derinlemelerde tekrar ele alınmak suretiyle yapılacaktır. Tabii olarak bununla, eserin, işaret edilenlerin dışında kusursuz olduğunu iddia etmekte olduğumuz da anlaşılmamalıdır.

Esas itibariyle bu eserin tam bir Günün Sosyolojisine Giriş mahiyetini kazanabilmesi için, aynı ölçülerde, hususî ve kültür sosyolojileri konularına dair ekleri ihtiva etmesi gerekiyordu. Bu kısımları da ayrı bir kitap halinde neşretmeyi maksada daha uygun bulduk.

Eserin temelinde herhangi bir daraltma yapmadan ­aktüel hayat meselelerine akıtılması yolunu tutmaya bizi sürükleyen ­âmillerin başında, ictimaî cephesi kuvvetli olan vazifelerle iştigal edecek olan münevverlerimize bu sahada kolaylıkla iş görebilmelerini ve vazifelerini daha iyi bir şekilde başarmalarını sağlamakta yardımcı olmak ümidi gelmektedir. Bu suretle sosyoloji bilgi ve kültürünün bugünkü hayat şartlarının gerektirdiği şekil ve sür’atte gelişip yayılmasına daha kısa yoldan hizmet etmiş olacağımızı da umuyoruz.

Bu eserin hazırlanmasında zarurî olan teknik işlerinin hemen tamamını yüklenmek suretiyle büyük yardımlarını görmüş olduğum talebem, asistanım ve iş arkadaşım Nihat Nirun’a burada en samimi teşekkürlerimi belirtmeyi zevkli bir vazife addediyorum.

 1962