• İnsanın Çaresizliği

İnsanın Çaresizliği

  • 230,00 TL
  • 161,00 TL


  • Stok Durumu: Stokta var
  • 24 Saatte Kargoda

Hayatımızın sahiden bir anlamı var mı yoksa –dostlar arasındaki avutucu söz ve küçük yaşam bilgeliklerini saymazsak– tamamen anlamdan mahrum bir sürecin içinde miyiz? Çaresizliğimizin ne kadar farkındayız? Ölüm denilen kaçınılmaz son bizim için kötü bir şey midir? Ölümsüzlük hayalleri insanlık adına bir ilerleme sayılabilir mi? Her türlü içinden çıkılmaz durum göz önüne getirildiğinde, ölümleri intiharla hızlandırmak daha mı iyi olur? İnsanın dünyaya gelişindeki temel çaresizlik durumunu gizleyen felsefe gelenekleri ve hattâ “açıklık ve netlik” konusunda övünen kimi analitik filozoflar hayatın anlamına dair bu temel sorular karşısında suskun kaldılar. Ağır sorular önlerine geldiğinde ya kaçamak yollara başvurdular ya da popüler ve kişisel gelişim yazarları gibi rahatlatıcı, iyimser cevaplar üretme eğiliminde oldular.

İnsanın Çaresizliği, okuyucularını daha açık ve net bir şekilde düşünmeye davet ediyor. David Benatar hayatlarımızın bir anlamı olsa da ne kadar önemsiz varlıklar olduğumuzu hatırlatıyor. Karamsarlık olarak adlandırılan süreç esasında gerçeğin bütününü görebilmektir. Benatar yaşamın geçiciliğini, mutlu görünen yaşamların kalitesinin fazlasıyla düşük olduğunu, insanın büyük acı ve hastalıkları karşısında evrenin kayıtsız tutumunu çözümlerken diğer taraftan aşama aşama ilerleyen kendi mantıksal ve özgün perspektifini okura sunuyor.


  • Yazar: David Benatar
  • Kitabın Başlığı: İnsanın Çaresizliği: Hayatın En Ağır Sorunları için Samimi Bir Kılavuz
  • İngilizce Özgün Metin: The Human Predicament: A Candid Guide to Life’s Biggest Questions
  • Çeviren: Cansu Özge Özmen [İngilizce]
  • Yayına Hazırlayanlar: Taşkın Takış - Ufuk Coşkun
  • Kapak Tasarımı: Harun Ak
  • Dizi Bilgisi: Doğu Batı Yayınları - 377; Felsefe Dizisi - 102
  • Basım Bilgileri: 2. Basım: Eylül 2024 (1. Basım: Kasım 2022)
  • Sayfa Sayısı: 247
  • ISBN: 978-625-8123-31-9
  • Boyutları: 13,5 x 21
  • Kapak Resmi: Giovanni Segantini, "Le Cattive Madri", 1894.

Türkçe Çeviriye Önsöz

Önsöz

Okur Rehberi

I. Giriş

     Hayata Dair Önemli Sorular

     Kötümsercilik ve İyimsercilik

     İnsanın Çaresizliği ve Hayvanın Çaresizliği

     Söylemek ya da Söylememek

II. Anlam

     Giriş

     Soruyu Anlamak

      (Kısmen) İyi Haber

          İnsanın Bakış Açısından Anlam

          Toplumun Bakış Açısından Anlam

          İnsanlığın Bakış Açısından Anlam

          Sonuç

III. Anlamsızlık

     Kötü Haber

     Tanrıcı Hamle

     Doğanın “Amaçları”

     Kıtlık Değeri

     Evrenin Bakış Açısını Reddetmek

     Dünyevi Anlama Odaklanmak

     Murdar Ciğer ve Arzulanmaya Değer Anlam Çeşitleri

     Sonuç

IV. Kalite

     Anlam ve Yaşam Kalitesi

     İnsanların Yaşam Kaliteleriyle İlgili Değerlendirmeleri Neden Güvenilir Değildir?

     Düşük Yaşam Kalitesi

     Hayatta İyiden Çok Kötü Olmasının Nedeni

     Seküler İyimserci Teodiseler

     Sonuç

V. Ölüm

     Giriş

     Ölüm Kötü müdür?

          Hazcılık ve Huzursuzluğu

          Mahrumiyet Savı

          Yok Oluş

          Ölüm, Ölen Kişi için Ne Zaman Kötüdür?

          Simetri Savı

          Epiküryenleri Ciddiye Almalı mıyız?

     Farklı Ölümler Ne Kadar Kötüdür?

     Ölümün Gölgesinde Yaşamak

VI. Ölümsüzlük

     Ölümsüzlük Sanrıları ve Fantezileri

     Murdar Ciğer

     Sonuç

VII. İntihar

     Giriş

     İntihara Dair Yaygın Savlara Cevaplar

          Cinayet Olarak İntihar

          Akıl Dışı Bir Eylem Olarak İntihar

          Doğal Olmayan Bir Eylem Olarak İntihar

          Korkakça Bir Eylem Olarak İntihar

          Başkalarının Çıkarları

          Ölümün Nihailiği

     İntihar Savunmasını Genişletmek

          Yaşam Kalitesinin Daha Güvenilir Bir Değerlendirmesi

          Hayatın Anlamsızlığı İntiharı Meşru Kılar mı?

          Bireyin Kontrolü Tekrar Kazanması

     Sonuç

VIII. Sonuç

     İnsanın Çaresizliğinin Bir Özeti

     Kötümsercilik ve İyimsercilik (Bir Kere Daha)

     İnsanın Çaresizliğine Cevap Vermek


Kaynakça

Dizin

Türkçe Çeviriye Önsöz

 

İnsanın çaresizliği, isminden de anlaşılacağı gibi, insan türünün her üyesini etkiliyor. Fakat çaresizliğimiz hakkındaki kitabım ilk yazıldığında sadece yazıldığı dil olan İngilizce bilenlere ulaşabiliyordu. O yüzden kitabı başka dillere çevirenlere çok minnettarım. Daha fazla sayıda insanın ortak kaderimizi anlamalarına yardımcı oluyorlar.

Türkçe basımı için özellikle Doç. Dr. Cansu Özge Özmen’e teşekkür ederim. Özmen, bu çevirisiyle, ikinci bir kitabımı Türkçe bilen okurlara ulaştırıyor. Daha önce, gene Doğu Batı Yayınları’ndan çıkan Keşke Hiç Olmasaydık’ı çevirmişti.

Özmen’in çalışmalarımı çevirme isteğini destekleyen, Doğu Batı Yayınları’nın kurucusu ve genel yayın yönetmeni Taşkın Takış’a bu kitabımı ve Keşke Hiç Olmasaydık’ı yayımladığı için minnettarım.

Doğu Batı Yayınları’nın editörü, Ufuk Coşkun’a da ­teşekkür etmek istiyorum. Özmen’in söylediğine göre çevirilerin geliştirilmesinde büyük bir rol oynadığı ve kitapların son haline gelmesine katkıda bulunduğu için.

Kitabın Türkçe çevirisine bu önsözü insanlığın kendini bu kitapta tartışılan asıl çaresizliğimizi çevreleyen farklı bir çaresizliğin –Covid-19 pandemisi– içinde bulduğu bir dönemde yazıyorum. Pandemi, toplumsal düzeyde normalde karşılaştığımızdan daha çok varoluşsal sorgulamaya yol açmış gibi görünüyor. Bunun nedenini anlamak güç değil. Özellikle, sıkı karantina dönemlerinde ve bazı ülkelerde ölüm oranları arttıkça, dünya bir kıyamet havasına bürünüyor. Birçok insan hızlı yayılan, ölümcül olabilen, görünmez bir virüs karşısında kendisini korunmasız hissediyor. Değişen koşulların, daha çok insanı insanlığın durumunu düşünmeye sevk etmesi şaşırtıcı değil.

Varoluşsal sorgulamaların artışı olumlu bir gelişmeyse de pandemi çaresizliğinin benim bu kitapta sunduğum insanın çaresizliğiyle aynı şey olduğunu düşünmek yanlış olur. Pandemi çaresizliği insanın çaresizliğinin bazı özelliklerinin sonuçlarından sadece biri. Asıl çaresizliğimiz doğmak, mücadele ve acıyla geçen, görece kısa hayatlar yaşamak ve ölmek –ve tüm bunların ne amaca hizmet ettiğinin belirsizliği. Pandemi, mücadelenin, acının ve ölümün artış gösterdiği bir dönem; fakat pandemiler gelir ve geçer. Aynı zamanda bu pandemi türümüzün geçmişinde yaşa­dığı ve büyük ihtimalle daha sonra da yaşayacağı pandemiler kadar kötü de değil. Pandeminin ortasında olmadıklarında da insanlar birçok şekilde mücadele ediyor, acı çekiyor ve ölüyor. Mevcut koşullar daha çok insanı onu sorgulamaya teşvik etse de çaresizliğimizin anlaşılması her dönemde değerli.

Cape Town
23 Eylül 2020

Önsöz


Doğarız, yaşarız, bu esnada acı çekeriz ve sonra da ölürüz –sonsuza kadar yok oluruz. Kozmik zaman ve mekânda varlığımız bir zerreden ibarettir. Bu kadar çok sayıda insanın “Bütün bunlar ne anlama geliyor” diye sorması şaşırtıcı değildir.

Bu kitapta, bu sorunun doğru yanıtının “nihai olarak hiçbir şey” olduğunu savunuyorum. Sınırlı derecede teselliye rağmen, insanlığın durumu gerçekten de hiçbirimizin kaçamayacağı korkunç bir çaresizliktir çünkü çaresizlik sadece hayatta değil, ölümde de içkindir.

Bu görüşün popüler bir görüş olmaması ve kayda değer derecede dirençle karşılaşması doğal. Bu yüzden, okurlarımdan (genel olarak ama tümüyle değil) iç karartıcı görüşüme dair savunduklarımı okurken açık görüşlü olmalarını rica ediyorum. Gerçekler çoğu zaman çirkindir. (Kısa süreli rahatlamalar için dipnotlarda zaman zaman yer alan esprilere bakınız.)

Bazı okurlar bu kitapla, başka iç karartıcı görüşleri –var olmanın ciddi bir zarar olduğunu ve insanları dünyaya getirmememiz gerektiği üreme karşıtı sonucu– savunduğum önceki kitabım (Keşke Hiç Olmasaydık) arasındaki bağlantıyı merak edebilirler. Bu sorunun yanıtının ilk bölümü şu: İnsanın Çaresizliği’nde yer alan bazı konulara Keşke Hiç Olmasaydık’ta değiniliyor fakat bu konular orada derinlemesine tartışılmıyor.

Öncekiyle bu kitap arasındaki önemli bir kesişme noktası ikisinin de insanın düşük yaşam kalitesine odaklanması. Bu konuyu Keşke Hiç Olmasaydık’ta ayrıntılı bir şekilde incelediğim için İnsanın Çaresizliği’nin tamamen dışında tutmayı düşündüm. Fakat yaşam kalitesi insanın çaresizliğinin o kadar büyük bir parçası ki, bu konunun incelenmesini ihmal etmek muazzam bir boşluk yaratacaktı. Bununla birlikte, savunduklarımı Keşke Hiç Olmasaydık’ta ilk defa sunduğumdan beri geliştirdim. Onları yenileyerek Debating Procreation’ın (Üreme Tartışması) 3. Bölümünde tekrar yazdım ve sonra İnsanın Çaresizliği’ne uygun hale getirerek ayrı bir bölüm olarak ekledim.

Keşke Hiç Doğmasaydık ve İnsanın Çaresizliği’nin konuları oldukça farklı ve İnsanın Çaresizliği’nde savunduklarım üreme karşıtı görüşe dayanmasa da o görüşü destekler nitelikte.

Bu kitapta yazdıklarım üzerinde uzun yıllardır çalışmama rağmen, kitabın taslağını Bethesda, Maryland’de Uluslararası Sağlık Enstitüsü’ndeki Biyoetik Bölümü’nde misafir araştırmacıyken yazdım.

– “Belirtilen görüşler sadece yazara aittir ve Klinik Merkezi, Ulusal Sağlık Enstitüsü ya da Sağlık ve Beşerî Hizmetler Bölümü’nün görüşlerini yansıtmamaktadır”. Bunu yazmakla yükümlüyüm fakat bunu yapmak bana biraz komik geliyor çünkü bu konuda kimsenin kafasının karışacağını düşünmüyorum.

Biyoetik Bölümü’ne de ziyaretimi finanse ettikleri ve beni ilham verici bir akademik dönem (2014-2015) boyunca ­misafir ettikleri için teşekkürlerimi sunmaktan zevk duyuyorum. Biyoetik Bölümü’nün bahar dönemindeki seminer ­konusu “ölüm”dü; kötü bir konu olsa da iyi bir tesadüftü. Seminerdeki tartışmalardan ve benzer bir konusu olan bir okuma ­grubundan faydalandım. USE’de kitabın iki bölümüyle ilgili müspet geribildirimler aldım. O bölümlerden birini George Washington Üniversitesi, Felsefe Bölümü’nde ve Cape Town Üniversitesi, Felsefe Bölümü’nde seminerlerde sundum. Bölümlerin birinden uyarladığım bir bildiri Syracuse, New York’ta Ölüm ve Ölmek Felsefesi Uluslararası Topluluğu’nun bir konferansında sunuldu.

Bana yardımcı olan yorumlar için bu forumlardaki katılımcılara minnettarım. Özellikle Joseph Millum ve David Wasserman’a bir bölüme verdikleri ayrıntılı geribildirim için; Travis Timmerman ve Frederick Kaufman’a ölüm ve ölmekle ilgili konferansta sunduğum bildiriye yaptıkları yazılı yorumlar için ve David DeGrazia ve Rivka Weinberg’e tüm taslağı okudukları ve yorum yaptıkları için teşekkür ederim.

Jessica du Toit dipnotlarımdan tüm kaynakçayı oluşturdu, alıntıları istenen biçime göre düzenledi ve bu esnada bazı hataları da titizlikle fark ederek düzeltti.

Cape Town Üniversitesi’ne de Ulusal Sağlık Enstitüsü’ndeki misafir pozisyonunu kabul ederek kitabı yazmamı sağlayan izni verdikleri için teşekkür borçluyum. Oxford Üniversitesi Yayınları’ndan Peter Ohlin’e de kitapla ilgilendiği ve bana yardımcı olan yorumları için minnettarım.

Son olarak, aileme ve arkadaşlarıma teşekkür ederim. Onlar da insanın çaresizliğini paylaşıyorlar fakat benim çaresizliğimi hafifletiyorlar. Bu kitap onlara adanmıştır.

Cape Town
14 Ağustos 2016

David Benatar

Güney Afrikalı David Benatar 1966’da doğmuştur. Cape Town Üniversitesi’nde felsefe profesörüdür. En ünlü eseri olan Keşke Hiç Olmasaydık: Var Olmanın Kötülüğü (2006) dışında bazı eserleri The Second Sexism: Discrimination Against Men and Boys (2012), David Wasserman ile beraber yazdığı Debating Procreation: Is it Wrong to Reproduce? (2015)’tir. Keşke Hiç Olmasaydık: Var Olmanın Kötülüğü, Benatar’ın Türkçeye çevrilen ilk eseridir. David Benatar, dünyaya gelmenin her zaman beraberinde ciddi bir zarar getirdiğine inanır. İnsanın hayatındaki “iyi şeyler”, hayatının nispeten iyi geçmesini sağlasa da, insan dünyaya gelmediği takdirde bu “iyi şeyler”den zaten mahrum kalmayacaktır. Yazar “üreme karşıtı” (antinatalist) görüşü savunur –çocuk yapmanın her zaman yanlış olduğunu– ve üreme karşıtı görüşle, fetüsün ahlâki statüsüyle ilgili olan kürtaj hakkı yanlısı görüşü birleştirerek kürtaj hakkında “ölüm yanlısı” (gebeliğin erken dönemlerinde) görüşten yanadır. Üreme karşıtlığı aynı zamanda insanlığın soyunun tükenmesini de getirecektir. Çoğu insan için içgüdülere ve sezgilere aykırı olsa da yazar, vardığı sonucu nüfusla ilgili birçok ahlâk kuramı açmazını çözümleyerek sunar. Aynı zamanda vegan olan Benatar, veganizm konusundaki tartışmalara da katkıda bulunmuştur. 

Cansu Özge Özmen 

1982 yılında İstanbul’da doğmuştur. 2004 yılında Bilkent Üniversitesi Amerikan Kültürü ve Edebiyatı Bölümü’nde lisans eğitimini tamamladıktan sonra, yüksek lisans derecesini Amerikan Çalışmaları alanında Heidelberg Üniversitesi’nden, doktora derecesini de Bremen Jacobs Üniversitesi’nden almıştır. Namık Kemal Üniversitesi, İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Kitabın yazarı gibi kendisi de bir vegandır ve tüm canlıların yaşam hakkını savunan, hayvan özgürlüğü aktivistleri arasındadır.