• İslâm Felsefesi: Eski Yunan’dan Çağdaş Düşünceye Doğru

İslâm Felsefesi: Eski Yunan’dan Çağdaş Düşünceye Doğru

  • 380,00 TL
  • 266,00 TL


  • Stok Durumu: Stokta var
  • 24 Saatte Kargoda

İslâm felsefesinin özgün tarafına nüfuz etmek ne zaman mümkündür? İslâm felsefesini sadece Meşşaîlik olarak adlandırılan okul ile, yani El-Kindî, Fârâbî, İbn Sînâ, İbn Rüşd gibi filozoflar ve onların felsefi mülâhazaları etrafında dönen tartışma ve yorumlar ile sınırlı tutmak doğru mudur?

H. Ziya Ülken, “İslâm felsefesinin kaynakları ve etkileri ile birlikte Batı düşüncesinin bir halkası gibi ele almak ve ‘filo­zoflar’ diye sınırlanmış kadroyu mümkün olduğu kadar aşmak”tan bahsederken, alanında artık bir klasik olan bu ufuk açıcı kitabında esas olarak çok daha geniş bir çerçeve çiziyor ve düşünce tarihimizin imkânlarına ve keşfedilmeyi bekleyen gerçek potansiyeline işaret ediyordu.

İslâm felsefesinin kaynağında özellikle Harran’da Yakubî ve Nesturî manastırlarında Süryaniceden Arapçaya çevri­len Yunan klasiklerinin ve dolayısıyla Yunan felsefesinin etkisi çok büyüktü. Gene eski Hint ve İran düşüncelerinin de rolü vardı. Bu felsefe “Akdeniz geleneğinin bir halkası” olarak değerlendirilirse en büyük etkiyi Ortaçağ Batı felse­fesi üzerinde yapmıştır.

Peki, eksiksiz bir İslâm felsefesi tarihi yazmak için sadece Yunan felsefesi ile Avrupa felsefesi arasındaki bu köprü görevi üzerinde mi durulacaktır? Yoksa Ülken’in vurgu­ladığı gibi kelam, fıkıh ve tasavvuf alanlarında çok önemli eserler vermiş İslâm düşünürlerinin çalışmalarında felsefi olan kısımlarının modern metotlarla ve farklı açılardan ele alınıp, özellikle filolojik incelemelerin yapılmasıyla mı ancak gerçek bir İslâm felsefesi ve düşüncesi tarihine ulaşı­lacaktır?

İmam Âzam, İbn Arabî, Sadreddin Konevî, Molla Câmî, İmam Rabbânî, Molla Sadra, İbn Seb’in, Cürcânî, Fahreddin Râzî, Taftazânî, Sirâceddin Urmevî, Molla Fenârî, Kemalpaşazâde vb. gibi İslâm düşünürlerinin eserlerinin in­celenmesi, monografilerinin ve kitaplarının yayımlanmasıyla İslâm felsefesinin özgün tarafına nüfuz etmenin müm­kün olacağının ısrarla üzerinde duran H. Ziya Ülken’in de­yişiyle henüz bir eşikte bulunuyoruz.


  • Yazar: Hilmi Ziya Ülken
  • Kitabın Başlığı: İslâm Felsefesi: Eski Yunan’dan Çağdaş Düşünceye Doğru
  • Yayına Hazırlayan: Gülseren Ülken
  • Kapak Tasarımı: Mr. Z & Z
  • Tasarım Uygulama: Aziz Tuna
  • Dizi Bilgisi: Doğu Batı Yayınları - 125; Felsefe- 37
  • Basım Bilgileri: 8. Basım / Eylül 2020 [1-4. Basım / Türkiye İş Bankası Yayınları, 1967; 5. Basım / Ülken Yayınları, 1998; 6. Basım / Doğu Batı Yayınları, 2015]
  • Sayfa Sayısı: 390
  • ISBN: 978-605-5063-60-3
  • Boyutları: 15,5 x 23,5

Sunuş

Önsöz

İslâm Felsefesinin Kaynakları

Yunan’dan İslâm’a Geçiş

Doğa Felsefesi

Câbir ibn Hayyân

İslâm’da Aristoculuk (Meşşaî Okulu)

I. El-Kindî

     Yahya bin Adî

II. Fârâbî (870-950)

     Fârâbî Okulu

III. İbn Sînâ (980-1037)

     İbn Sînâ Okulu

Akılcı Din Felsefesi

I. Mutezile Filozofları

II. Meşşaî Felsefesiyle Kelâmın Çatışması Gazâlî (1058-1111)

III. Nasîrüddîn Tûsî

IV. Seyyid Şerif Cürcânî (1340-1413)

Endülüs’te Meşşaî Felsefesi

I. İbn Bâcce

II. İbn Rüşd (1126-1198)

İslâm Âleminde Yahudi Filozofları

I. İbn Cebirol (Avencebrol)

II. İbn Meymûn (1135-1204)

İşrâkîlik (Illuminisme)

Şahabeddin Sühreverdî (1153-1191)

İşrâkî Okulu

İbn Tufeyl

Bağımsız Filozoflar

Abdüllâtif Bağdâdî ve Kuşkuculuk (Muvaffak-üd-din Abdüllâtif, ö. 1231)

Ebu’l-Berekât Bağdâdî (1076-1166)

İbn Haldun (1332-1406)

Tasavvuf Felsefesi

I. Gazâlî’de Tasavvuf

II. Muhyiddin İbn Arabî (1165-1240)

III. Sadreddin Konevî ve Nasîr Tûsî ile Mektuplaşmaları

IV. Molla Câmî (1414-1492)

V. İmam Rabbânî (1563-1624)

VI. Sadreddin Şirâzî (1573-1640)

İslâm Âleminde Müspet Bilimler

İslâm Bilim ve Felsefesinin Batı’ya Etkisi

I. İlk Çeviriler

II. Fârâbî Etkisi

III. İbn Sînâ Etkisi

IV. İbn Rüşd Etkisinin Gelişmesi

V. İbn Rüşd vb. Etkileri

VI. İşrâkî Felsefesi ve İbn Haldun Etkileri

VII. Kelâmcılar ve Başlıca Gazâlî Etkisi

Sonuç

Teknik Terimler Cetveli

Özel Adlar Dizini

Başlıca Kaynaklar

Önsöz

 

Eksiksiz bir İslâm felsefesi tarihi yazmaya kalkmak, bugünkü şartlarda, cüretli bir iddia olur. Bir yandan İslâm düşünürlerinin bütün eserleri hakkında filolojik tetkiklerin yapılmamış olması, öte yandan henüz tartışma konusu olmada devam eden bazı sorular üzerinde monografilerin azlığı böyle bir teşebbüsü güçleştirmektedir. Bu yüzden, Batı dünyasında olduğu gibi İslâm dünyasında bu konuda manüel şeklinde yazılmış olan kitapların çoğunda bu yetmezlik görülmektedir. Son yıllarda bir yandan Arap ve Fars dilinde, bir yandan Batı dillerinde çıkmakta olan monografiler ve metin yayınları, büyük İslâm filozofları için yapılan anma törenleri dolayısıyla yapılan yayınlar, hiç değilse bazı noktalardaki boşlukları doldurma imkânını vermeye başladı. Bundan dolayı, bugün yüzyılımızın ilk yıllarına göre hayli ilerlemiş durumda bulunuyoruz ve filolojik araştırmalar ilerledikçe yenileri yapılmak üzere, bugünkü ihtiyaçlarımıza cevap verecek bir manüel yazılabilir.

İslâm dünyasında “filozoflar” (el-felâsife) diye tanınanlar, asıl felsefenin yalnız küçük bir kısmını teşkil etmektedir. Kelâm, tasavvuf, hattâ fıkıh diye felsefeden ayrılmış olan düşünce disiplinleri içerisinde İbn Seb’în, Fahreddin Râzî, Seyyid Şerif, İbn Arabî, İmam A’zam, İmam Nesefî gibi felsefî düşünce dışında bırakılmaları doğru olmayacak ve filozof sayılacak olanlar çoktur. Hıristiyan Ortaçağı Yunan geleneğini devam ettirenlerle onlara hücum edenleri ayırmadığı (yani İslâm dünyasında olduğu gibi felsefe-kelâm ve tasavvuf ayırışı yapmadığı) için, Batı Ortaçağ felsefesi bütün halinde ve daha zengin içerikli olarak yazılmaktadır. Yunan geleneğine bağlı filozoflarla kelâmcıların çatışmış olması, ikincilerin felsefî düşünceye yabancı kaldığını göstermediği gibi, bunlardan bir kısmı da sonradan gene aynı filozofların etkisi ile sistemlerini geliştirmişlerdir. Bu görüşe dayanarak kitabımızın kadrosunu geniş tutmaya çalıştık. Bununla birlikte bu başlangıcın tam olduğunu da söyleyemeyiz. Mesela, ne Mu’tezile üzerinde yeteri kadar durulmuş ne Ebu’l-Maâlî, Teftazânî, Seyfeddin Âmidî, Sirâceddin Urmevî gibi filozof kelâmcılara ve sûfîliğe eğilim gösteren İbn Seb’în gibi büyük bir eleştirici düşünüre yer verilebilmiştir. Hele hukuk felsefesi konusuna hiç girilmemiştir. Bunun nedeni böyle bir manüelin bu kadar genişletilmeye elverişli olmaması olduğu kadar, bu konuların da ayrıca incelenmeye muhtaç olmalarıdır.

İslâm felsefesi tarihi el kitapları, birkaç istisnası bir yana, konusunu genellikle Çin ve Hint felsefeleri gibi ayrı bir bütün olarak ele alırdı. Oysa onun önce Helenistik kaynaklara ve Yunan-Hint etkilerini birleştiren İran kaynaklarına dayanarak doğduğu, sonra Arapçadan Latinceye geçmek suretiyle Batı Ortaçağı’nı etkilediği düşünülecek olursa, bu felsefeyi Akdeniz geleneğinin bir halkası gibi görme zorunda olduğumuz anlaşılır. Ortaçağ’ın büyük Hıristiyan filozofları bu etkiden faydalanarak ve onu eleştirerek sistemlerini kurmuşlardır. Fakat yeni tetkikler bu etkilerin modern düşünceye (mesela Pascal ve W. James’e) kadar uzandığını gösterdiği gibi, sosyoloji ve tarih felsefesinin önderi sayılan İbn Haldun da ancak son zamanlarda Batı’da geniş ölçüde ilgi çekmeye başlamıştır.

Kelâm, tasavvuf ve fıkıh konusunda akaid’e, seyrü sülûk’e, hukuk tatbikatına ait olan kısımla doğrudan doğruya felsefî olan kısmın ayrılması ve ikincilerin incelenmesi ilerledikçe, İslâm felsefesinin özgün tarafına nüfuz etmek mümkün olacaktır. Bu incelemelerin henüz eşiğinde bulunuyoruz. Bunun için de böyle bir manüel de yalnız İslâm felsefesini kaynakları ve etkileri ile birlikte Batı düşüncesinin bir halkası gibi ele almak ve “filozoflar” diye sınırlanmış kadroyu mümkün olduğu kadar aşmakla yetineceğiz.

H. Z. Ülken
10 Eylül 1967

Hilmi Ziya Ülken (1901-1974)

İstanbul’da, 1901 yılında doğdu. Babası Mehmet Ziya Ülken kimyager doktordu. Anne tarafı Kazan’ın tanınmış müderrislerinden Kerim Hazret’e uzanır. İlk bilgileri aile dostu İbn-ül Emin Mahmut Kemal Bey’in sohbetlerinden alır. Hilmi Ziya, ilk öğrenimini “Tefeyyüz” mektebinde; orta öğrenimini İstanbul Sultanî’sinde tamamladı. Daha Sultanî yıllarında, 1915’te, fikrî ve siyasî meselelere ilgi duyar. Turancıdır. Arkadaşlarıyla Turan Cemiyeti’ni kurar, şapirografla basılan bir mecmua çıkarır. 1918’de Mülkiye’ye girdikten sonra Turancılıkla beraber Osmanlıcılığın, İslamcılığın ve Batıcılığın mücerret ve hayali bulduğu dünyasından Anadoluculuğun müşahhas ve canlı gördüğü dünyasına yönelir. Elyazma olarak Anadolu dergisini Reşit Kayı ile 12 sayı çıkarır. (1918-1919) Bugün Anadoluculuğun kurucu metinleri olarak zikredilen Anadolu’nun Bugünkü Vazifeleri ve Anadolu’nun Hakiki Merkezi ilk eserleridir. 1921’de Mülkiye Mektebi’nden mezun oldu. Ardından İstanbul Edebiyat Fakültesi Beşeri Coğrafya Kürsüsü asistanlığına tayin edildi. Diğer bölümlerin derslerini takip ederek felsefe bölümünden âhlak-sosyoloji ve felsefe tarihi sertifikaları aldı. Çeşitli liselerde tarih, felsefe, psikoloji ve coğrafya dersleri verdi. Mükrimin Halil Yinanç, Mehmet Halit Bayrı ve Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu gibi isimlerle Anadolu Mecmuası’nı çıkardı. (1924-1925) Umumî İçtimaiyat ve Türk Tefekkür Tarihi kitaplarıyla ilgi çeken Ülken, 1933 yılında Atatürk tarafından araştırma yapmak üzere Berlin’e gönderildi. Türkiye’ye dönüşünden hemen sonra, Edebiyat Fakültesi Türk Tefekkür Tarihi doçentliğine atandı, 1936’da İçtimaî Doktrinler Tarihî öğretim üyesi oldu. 1940’da Von Aster’in isteğiyle Felsefe Profesörlüğüne, 1944’de İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü Sanat Tarihi Profesörlüğüne getirildi. 1957’de Ordinaryüs Profesör oldu. Yaşamının her safhası doymak bilmeyen bir iştihayla kitap ve kütüphanelerin arasında geçti. İkibinin üzerinde farklı konularda makaleler yazdı, kitaplar hazırladı, çeviriler yaptı. Fransızca ve Türkçe kitap eleştirileri kaleme aldı. Dergiler yayımladı. Sabahattin Eyuboğlu ve Celalettin Ezine ile uzun zaman beraber çıkardıkları hümanist karakterdeki İnsan dergisi entelektüel kesimde ses getirdi. Hemen hemen ilgi göstermediği alan yoktu. Başta İslâm felsefesi, Türk tefekkür tarihi, doktrinler tarihi, sosyoloji, sistematik felsefe, bilim felsefesi, mantık, sanat, estetik derslerini okuttu, binlerce öğrenci yetiştirdi. Tüm bunların yanında o, tekdüze bir akademisyen profilinin dışındaydı. Sanatçı duyarlığıyla Posta YoluŞeytanla KonuşmalarYarım Adam adlı romanlarını yazdı. Şiirle ilgilendi. Resimler çizdi. 1918-1920’lerde kara kalem; 1940-1945 yılları arasında yağlı boya ve 1967-1970 yıllarında kompozisyon çalışmaları yaptı. Hat sanatıyla uğraştı ve müzik bilgisi son derece genişti. Hilmi Ziya Ülken, 5 Haziran 1974’de yaşamını yitirmiştir.

İndirimli Setler

Hilmi Ziya Ülken Dizisi

İndirimli Fiyat: 1.896,30 TL 2.107,00 TL

Kazanç: 210,70 TL

Mevcut Seçenekler: