• Felsefeye Giriş (Cilt 1-2)

Felsefeye Giriş (Cilt 1-2)

  • 340,00 TL
  • 238,00 TL


  • Stok Durumu: Stokta var
  • 24 Saatte Kargoda

Türkiye’de ilk ve kapsamlı Felsefeye Giriş kitaplarından birinin Hilmi Ziya Ülken’e ait olması, eserin bütünlüğü ve konuların ele alınış tarzı düşünüldüğünde tutarlı bir gerekçeye yaslanır. Öncelikle Ülken, felsefeyi sosyal bilimlerin bir alt dalı olarak görmemiş, felsefi bir bakış açısıyla bilimleri kuşatan bir yaklaşım geliştirmiştir. Diğer bir özellik, birbirinden farklı düşünce ve ekolleri incelerken felsefe ve bilimin çok yönlülüğünü belirli bir etkileşim ve neden-sonuç ilişkisi içinde yorumlamıştır. Tarihsel olarak Antik Yunan’dan modern felsefeye, Doğu kültürlerinin düşünsel birikimini de dâhil ederek, birbiriyle kaynaşan ufukların zengin mirasını günümüze taşımıştır. Fenomenolojik betimleme diyebileceğimiz bir yöntemle kavramların öz ve bütünlüklerini, içerik ve bağlamlarını korumuştur. Her düşüncenin başka bir düşünceyi çağıran; yaratıcılığa ve özgür bir zihne kapı aralayan bir üstünlüğü vardır. Aristoteles, Hume, Kant ve Descartes gibi rasyonel çizgide ilerleyen isimler felsefe tarihine kritik katkılarda bulunurken Platon, Augustinus, Pascal, Bergson ve Heidegger gibi düşünürler de ince duyuş ve sezgileriyle okurda bambaşka bir felsefi ve estetik tavır yaratır. Kuşkusuz bu tarz düşünme alışkanlığının Türkiye’de yeşermesinde, Ülken’in düşünce tarihimizin en renkli simalarından biri olmasının büyük payı vardır.

Daha önce iki cilt halinde yayımlanan eser, bu yeni basımda tek ciltte toplandı. Kitap felsefenin doğuşu, felsefenin ana konuları ve yöntemi, mantık problemi, bilgi ve varlık kuramları ile başlar. Felsefenin matematik düşünce, fizik ve biyoloji ile ilişkisi üzerinde ayrıntılarıyla durulur. Bunun yanında sosyoloji, tarih, psikoloji ve din konularının felsefe ile ilişkisi birçok yönüyle değerlendirilir.


  • Yazar: Hilmi Ziya Ülken
  • Kitabın Başlığı: Felsefeye Giriş
  • Yayına Hazırlayan: Gülseren Ülken
  • Kapak Tasarımı: Harun Ak
  • Dizi Bilgisi: Doğu Batı Yayınları - 370; Felsefe Dizisi - 100
  • Basım Bilgileri: 1. Basım: Ekim 2022
  • Sayfa Sayısı: 592
  • ISBN: 978-625-8123-25-8
  • Boyutları: 15,5 x 23,5

I. Cilt
Doğa Bilimleri, Felsefe ve Metodolojisi


Önsöz


I. Düşünce ve Hakikat Problemi

Felsefe, Hikmet ve Din

“Primitif” Düşünce

Mitos Düşüncesi

Akli Düşünce

Tarihsel Düşünce

Rölatif Bilgi ve İnanma


II. Felsefi Düşüncenin Türleri

Felsefi Düşüncenin Hedefi

Bilim Felsefesi ve Bilimsel Felsefe

Felsefe Yollarının Çokluğu

Edebî Felsefe ve “Tefelsüf”

Tek Bilime Dayanan Düşünce

Ansiklopedik Düşünce

Felsefe Tarihi Yolu ile Düşünce

Kişisel Tecrübeye Dayanan Düşünce

İçe Katlanma (Réflexion) Yolu ile Düşünce

Spekülatif Düşünce Yolu


III. Felsefenin Konusu

Felsefenin İlk Tanımları

Bilgi Kuramı

Mantıkçı Felsefe

Yeni Mantık ve Gerçek

Zihin Hakikatleri ve Varlık

Yeni Metafizik Görüş

Bilme, Düşünme ve İnanma


IV. Felsefe Konusunda İlk Araştırmalar

Felsefi Bilginin Uyanışı

Metafiziğe Hücum ve Sofistler

Bilincin Uyanışı

Yeni Metafizik Araştırması

Mantıkla Metafiziğin Birleşmesi

Bilginin Tahlilinden Doğan Problemler

Bilgi Tahlilinde Dış Âlem Problemi

Yeni Metafizikler


V. Mantık Problemi

Mantık Nasıl Doğdu?

Stoa ve Demokritos Mantıkları

Aristoteles Mantığı

Porphyrios Mantığı

İslâm Mantıkçıları

Modern Felsefede Mantık

Yeni Mantık (Logistique)

Birkaç Değerli Mantık

Hegel Diyalektiği ve İhtimaliyet

Mantık, Psikoloji ve Bilgi Kuramı

İdeal Varlık Olarak Mantık


VI. Matematik Bilimler

Matematik Akıl Yürütme

Matematiğin İlkeleri

Matematik Sezgi ve Formalizm

Eukleidesçi Olmayan Geometriler

Matematik Bilimlerin Konusu

Sonsuz Problemi

Antinomiler


VII. Fiziksel Bilimler

Fiziksel Bilimlerin Doğuşu

Gözlem ve Deney

Deneyin Metotları

Tümevarım (Induction)

İhtimalci Açıklama

Determinizm ve Açıklanması

Fiziksel Bilimlerde Sürekli Genişleme


VIII. Biyolojik Bilimler

Canlı Varlıklara Ait Bilgiler

Hayat Problemi

Biyolojide Gayelilik ve Finalizm Fikri

Biyolojide Dinamizm ve İhtimaliyet

Biyolojide Deney Metodu

Biyolojiye Özgü Metotlar

Matematik İfade ve Doğrulama

Biyolojinin Büyük Kuramları



II. Cilt
Sosyoloji, Tarih, Psikoloji ve Din


Önsöz


I. İnsan Bilimleri

Doğa Bilimi Görüşünden İnsan Bilimlerine Geçiş

Doğa Bilimi Görüşünün Yayılmasına Karşı Mukavemetler

Rickert’a Göre Tarih Mantığı

Tarihî Bilimler ve Kültür Bilimleri


II. Tarih

Tarihin Tarihi

Öznel Tarih Görüşü

Nesnel Tarih Görüşü

Tarihte Hürriyet ve Zorunluluk

Tarihin Kategorileri


III. Sosyal Bilimler ve Sosyoloji

Bilimler Karşısında Sosyoloji

Toplumsal Sistemleştirme Gayretleri

Sosyolojiye Karşı Mukavemetler: Birey-Toplum

Sosyolojinin Çeşitli Sentez Denemeleri

Bugünkü Sosyoloji


IV. Psikoloji ve Ruhsal Bilimler

Psikoloji Akımlarında Çatışmalar

Yeni Psikolojinin Yolları

Natüralist Psikoloji Akımları

Natüralist Psikolojinin Başarısızlıkları

İnsancı Psikoloji (Açıklama ve Anlama)

Bugünkü Psikolojinin Başlıca Yolları


V. Doğa

İlk ve Ortaçağ’da Tabiatçılık

Yeniçağ’da Tabiatçılık

Tabiatçılık Görüşünün Yeni Hamleleri (Mekanizm ve Enerjitizm)

Doğacılığın Son Şekilleri: Akılcılık ve Determinizm

Diyalektik Materyalizm, İstihalecilik, Evrimcilik

Darwincilik ve Sosyal Darwincilik

Doğacılığın Sarsılması


VI. Makine ve Gayelik

Suni İnsan Fikri Nereden Geliyor?

Homeostat İnsanın Yerini Tutabilir mi?

Makine ve Gayelilik

Hayatın Gayeliliği


VII. İnsan ve Çevresi

Felsefi Antropolojinin Felsefedeki Yeri

Yunan ve İbrani İnsan Telakkisi

Natüralist İnsan Telakkisi

Çöküntü Halinde Anlaşılan İnsan Telakkisi

Nietzsche’nin İnsan Görüşü

İçgüdü, Hafıza ve Zekâ

İnsanla Hayvan Arasında Farklar

Kişi ve Fikir Yaratma Olarak İnsan


VIII. Manevi Değerler - I (Sanat)

Değerler Mertebelenmesi ve Sanat

Yunan Sanat Felsefesi

Modern Çağda Akılcı Sanat Görüşleri

Modern İrrasyonalist Sanat Görüşleri

Sanatın Mahiyeti ve Sanatların Sınıflanması


IX. Manevi Değerler - II (
Ahlâk)

Ahlâk Problemi Ampirik Olarak Konulabilir mi?

Ahlâki Varlık Sahası

Yunan Ahlâk Kuramları

Natüralist Ahlâk Kuramları

Ahlâki Fiilin Mutlaklığı


X. Manevi Değerler - III (Din)

Din Probleminin Kuruluşu

İnanmanın Mahiyeti ve Dereceleri

Dinde İrrasyonalizmin Yeri

İlk ve Ortaçağ’da Varlığı İspat Denemeleri

Yeniçağ’da Tanrıyı İspat Denemeleri

Kant’ta Yeni Din Felsefesi

Öznelci Din Felsefesi

Natüralist Din Felsefeleri

Sosyolojik Din Kuramları

Dogmatik ve Natüralist Kuramların Mukayesesi

Dinî Hakikatte Virtüel Sezgi

Dinde Kategorik ve Koşullu Emir Ayrılışı


XI. Sonuç


Sözlük

Dizin

Önsöz

 

İnsan kendisi, âlem ve âlemin ötesi hakkında düşünmeye başladığından beri felsefe vardır. Bu düşüncenin varlık derecelerinden her birinde ayrı metot ve ölçülerle derinleşmesi, pratik ihtiyaçlarımıza kadar inmesi bilimleri doğurduğu için, felsefe ve bilimler birbirlerinin gelişmesine karşılıklı yardım etmişlerdir. Felsefe bilimlerin müşterek kaynağını teşkil ettiği için, bilimlerin gelişmesi de felsefi düşünceye daima yeni veriler getirmekten geri kalmamıştır. Böyle olduğu halde, gene de felsefe ve bilimler arasında çatışma, hele son yüzyıllarda, göze çarpmaktadır. Bu çatışma yalnız felsefeyle bilim arasında değil, akılla iman, âlemle âlemin ötesi, sonlu ile sonsuz, hasılı nitelik bakımından birbirine irca (indirgenmez) edilemez görünen bütün sahalar arasında vardır. Bilim çoktan beri kendi sağlamlığını ve nesnelliğini, hükümlerine bütün insanların katılmasında bulmakta, felsefeyi de çatışık görüşlere ulaştığı için boşuna bir zihin işleyişi saymakta idi. Halbuki felsefenin çatışan görüşleri, aslında bilimin emeklediği devre ait verilerden doğmuş olduğu gibi, bugün de gene teknik sahadaki büyük başarıları ile gururlanan bilimin verilerine dayanmaktadır. Mesela unsurların birleşmesi ile mi bütüne varılmaktadır; yoksa bütün parçalar üstünde, onlara indirgenemez yeni bir şey midir? Bütün âlem mekanizm ile mi açıklamalı, yoksa orada her şey gayelere göre mi düzenlenmiştir? Bu sorular felsefeyi olduğu kadar ve aynı önemde bilimleri de meşgul etmektedir. Onlar karşısında yalnız psikoloji ve biyoloji değil, bizzat madde bilimleri de alâkasız kalamıyorlar. Hele bugün, katılık ve müspetlik bakımından bütün bilgilere örnek vazifesini görmek iddiasında olan fizikte cisimcikle dalganın, sürekli ile süreksizin, determinizm ile indeterminizmin ne kadar iç içe geçtiklerini, bilimin pratik sahasına nüfuz eden bitmez tükenmez tartışmalar doğurduklarını gördükten sonra, Descartes biliminin ideali olan mekanizm ve determinizm şeklindeki açık ve seçik görüşe katılmanın güçlüğü daha çok kendini belirtmektedir.

İnsan zihni pratik sahanın biraz üstünde bu fikir çatışmaları ile karşılaştığından beri onu halletmek için büyük gayretler sarf etmiştir ve etmektedir. Aristoteles’ten gelen felsefe, çelişkileri çözme gayreti gibi anlaşıldıkça, mantığın bütün problemlerini çözecek kudretine elbette güvenilecekti. Böyle bir anlayış içinde aklın halledemediği hiçbir problem olmaması lazım gelir. Fakat modern felsefe ve bilim içinde de canlanan bu görüş, eskiden ve bugün kavranmaz Varlık’ın mukavemetlerine uğramıştır. Acaba bu çatışık problemler zihnin icadı mıdır? Eğer böyle ise, onları akıl yürütmelerle halledebilmeli değil miyiz? Aksi halde, varlığın akılla nüfuz edilmez mahiyetine başka yollardan yaklaşmak gerekmez mi? Bu düşünce insanları eskiden beri mistisizme, akılda bulamadığı cevabı imanda aramaya sevk etmiştir. Bilme yerine geçen bir inanma ile insan yetinecek midir? Mademki bu çatışmalar bütün varlık derecelerinde meydana çıkıyor, öyleyse nasıl olur da her sahaya nüfuz eden ve bilginin yerini alan inanmaya dayanabiliriz? Aklın bu çıkmazları aşmak için başka bir mantığı, zıtları kuşatan, terkip eden bir mantığı yok mudur? Bu düşünceler mantığın kendi temellerini sarsarak, mahiyetine aykırı bir yola girmesine kadar varabilirdi. Halbuki bilim daima aynı kaidelere göre, aynı mantıksal düşünce içinde gelişmiyor mu? Zaten bilgiler de mantıksal sistemleşme meziyeti ile övünmüyor mu? Bu takdirde, alternatifin şıklarından biri veya öteki lehine sistemleşen, bir değil birkaç bilimin olması gerekmez mi? Nitekim felsefede bitmez tükenmez tartışma konusu olan bu çatışık yolların bilime her zaman, dün de bugün de nüfuz etmiş olduğunu görmemeye imkân yoktur. Mantıkçı buna şöyle cevap verebilir: bu çelişik manzaralar zihnin icadı olan dedüktif-farazi sistemlerdir. Onları farazi olarak kabul ettiğimiz zaman, bütün hüküm yürütmelerimiz doğru, gerçeğe uygun olacaktır. Çünkü bunlardan pratik neticeler elde ediyoruz.

Fakat tamamen zıt ilkelerden hareket eden bir bilimin de hüküm yürütmeleri pratik neticelere uygun ise buna ne demeli? Onlar mevhum* (fictif) ve farazi sistemler olsaydı, zıtlardan her birinin aynı derecede gerçeğe uygun olmasına imkân olur muydu? Mesele şurada ki, finalizm kadar mekanizm, unsurculuk kadar bütüncülük, determinizm kadar ihtimalcilik, bircilik kadar çokçuluk, hattâ maddecilik kadar hayatçılık aynı gerçeği açıklamaya yarıyor. Öyle ise bu görüşlerden hiçbiri hayal ürünü olamaz. Onları zihnin icadı saymaya imkân yoktur. Fakat gene onların çelişik ve çatışık olmaları bahanesi ile de kendilerinden vazgeçilemez. Hasılı, varlığa nüfuz için yaptığımız her hamlede mantığımıza mukavemet eden yeni engellerle, aklın kavrayamadığı yeni mahiyetlerle karşılaşırız. Bununla beraber, bu mahiyetler bizim için mutlak surette bilinemez sahası olarak kalacak mıdır? Zannetmiyoruz. Çünkü insan zihninin binlerce yıldan beri yaptığı şey, bu zıtlıklar üstündeki bütünlüğün manzaralarından birine yaklaşmak ve yalnız onu sistemleştirmek üzere hakikatin bir manzarasını elde etmektir. Ancak hakikatin hiçbir manzarasına, ötekiler “yokmuş gibi” bakmadıkça, yaklaşmaya imkân olmadığını gördükten sonradır ki, insan düşüncesinin zıt kuramlar üzerindeki başarılı ve ilerleyici med ve cezrini anlamak kabil olur.

Bu Felsefeye Giriş kitabında ana problem etrafında toplanan bütün bilim ve felsefe konularına temas etmeye çalıştık. Problemleri ve doktrinleri felsefe ve bilimin tarihî gelişmesi içinde birbirine bağlı olarak ele aldık. Birinci kısımda felsefenin doğuşu, mantık problemi, bilgi ve varlık kuramları, matematik düşünce, fiziksel ve biyolojik bilimler üzerinde durduk. İkinci kısımda insan bilimleri, tarih ve tarihsel düşünce, sosyal bilimler, psikolojik bilimlerden doğan problemler, nihayet bilimlerin sahasını aşan ve felsefenin asıl konusunu teşkil eden doğa, insan, âlem ve Tanrı meseleleri üzerinde duracağız.

Bu kitabın matematik ve doğa bilimlerine ait bahislerinde kısmen Simon Daval ve Bernard Guillemain’in Philosophie des Sciences adlı eserlerinden bazı şekil ve açıklamalar alınmıştır.

 

15.02.1963
Hilmi Ziya Ülken

 

Önsöz

 

Geçen yıl birinci cildini yayımlamış olduğumuz Felsefeye Giriş’in bu yıl ikinci cildini veriyoruz. Felsefe problemleri ve doktrinlerini bilimlerin gelişmesi içerisinde meydana çıkışlarına göre ele aldığımız için, birinci kitap doğa bilimlerine, ikincisi manevi bilimlere ayrılmış bulunuyor. Fakat bu ciltte bilimlerden sonra felsefenin daha genel problemlerini, doğa, insan ve değerleri ele aldık. Değerler arasında da sanat, ahlâk ve din değerleri üzerinde durduk. Maksadımız bir felsefe sistemi vermekten ziyade, ona hazırlık olduğu için, her problem içerisinde kendi görüşümüzden önce, doktrinlerin hal şekillerini tarihî bir sıra içinde kısaca vermeye çalıştık.

Böylece Felsefeye Giriş, bir mantık ve bilimler felsefesi kadrosunda aynı zamanda felsefe tarihi açısından kısa bir metafizik ve ahlâk, yani genellikle felsefi bilgilere giriş olmak gayesini gütmektedir. Bunun için de çoğu kere alışıldığı gibi, bu konulardan her birine ayrı bir fasıl ayırma yolunu tutmadık. Çünkü onlar bilimlerin gelişmesi sırasında birbirine bağlı olarak meydana çıkmaktadırlar.

Kitapta terimlerin mümkün olduğu kadar Türkçesi üzerinde durduk. Fakat bütün nesiller bu terimlere alışkın olmadıkları için bazen eskilerini ve Fransızca asıllarını da zikretmeye lüzum gördük. Bu ihtiyaç, hele karşılığı henüz bulunamamış veya fikir çevresinin karar verememiş olduğu kelimeler için büsbütün kendini hissettirmekteydi.

Hilmi Ziya Ülken Ankara, 1958

 

Hilmi Ziya Ülken

İstanbul’da, 1901 yılında doğdu. Babası Mehmet Ziya Ülken kimyager doktordu. Anne tarafı Kazan’ın tanınmış müderrislerinden Kerim Hazret’e uzanır. İlk bilgileri aile dostu İbn-ül Emin Mahmut Kemal Bey’in sohbetlerinden alır. İlk­öğrenimini “Tefeyyüz” mektebinde; ortaöğrenimini İstanbul Sultanîsi’nde tamamladı. Gençlik yıllarında ateşli bir Anadoluculuk taraftarıdır. 1919’da Reşat Kayı ile Anadolu dergisini çıkarır. Anadolu’nun Bugünkü Vazifeleri birçok eseri arasında ilkidir. 1921’de Mülkiye Mektebi’nden mezun oldu. Ardından İstanbul Edebiyat Fakültesi Beşeri Coğrafya Kürsüsü asistanlığına tayin edildi. Diğer bölümlerin derslerini takip ederek felsefe bölümünden ahlâk sosyoloji ve felsefe tarihi sertifikaları aldı. Çeşitli liselerde tarih, felsefe, psikoloji ve coğrafya dersleri verdi. Umumi İçtimaiyyat ve Türk Tefekkür Tarihi kitaplarıyla ilgi çeken Ülken, 1933 yılında Berlin Üniversitesi Devlet Kütüphanesi’ne gönderildi. Türkiye’ye dönüşünden hemen sonra, Edebiyat Fakültesi Türk Tefekkür Tarihi doçentliğine atandı, 1936’da İçtimaî Doktrinler Tarihi öğretim üyesi oldu. 1940’ta von Aster’in isteğiyle felsefe profesörlüğüne, 1944’te İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü Sanat Tarihi profesörlüğüne getirildi. 1957’de ordinaryüs profesör oldu. Yaşamının her safhası doymak bilmeyen bir iştihayla kitap ve kütüphaneler arasında geçti. Yüzlerce makale yazdı, kitaplar hazırladı, çeviriler yaptı. Fransızca ve Türkçe kitap eleştirileri kaleme aldı. Dergiler yayımladı. Sabahattin Eyüboğlu ve Celalettin Ezine ile uzun zaman beraber çıkardıkları hümanist karakterdeki İnsan dergisi entelektüel kesimde ses getirdi. Hemen hemen ilgi göstermediği alan yoktu. Başta İslâm felsefesi, Türk tefekkür tarihi, doktrinler tarihi, sosyoloji, sistematik felsefe, bilim felsefesi, mantık, sanat ve estetik derslerini okuttu, binlerce öğrenci yetiştirdi. Tüm bunların yanında o, tekdüze bir akademisyen profilinin dışındaydı. Sanatçı duyarlılığıyla Posta Yolu, Şeytanla Konuşmalar, Yarım Adam adlı romanlarını yazdı. Şiirle ilgilendi. Resimler çizdi. 1918-1920’lerde kara kalem; 1940-1945 yılları arasında yağlı boya ve 1967-1970 yıllarında kompozisyon çalışmaları yaptı. Hat sanatıyla uğraştı ve müzik bilgisi son derece genişti. Hilmi Ziya Ülken, 5 Haziran 1974’te yaşamını yitirmiştir.

İndirimli Setler

Hilmi Ziya Ülken Dizisi

İndirimli Fiyat: 1.896,30 TL 2.107,00 TL

Kazanç: 210,70 TL

Mevcut Seçenekler: