• Ortaçağ Batı Uygarlığı

Ortaçağ Batı Uygarlığı

  • 235,00 TL
  • 164,50 TL


  • Stok Durumu: Stokta var
  • 24 Saatte Kargoda

Yirmiden fazla dile çevrilen bu kitap, Ortaçağ’ın ruhunu keşfetmek isteyenler için yol gösterici bir rehber niteliğinde. Annales Okulu’nun ünlü temsilcisi Jacques Le Goff, burada derin bir zihniyet okumasına girişir.  Sözü edilen dönem, tümüyle bir “karanlıklar çağı” mıdır?  Le Goff, zamanın ve mekânın gerçek boyutlarından eksiltilemeyeceğini tarihyazımındaki ustalığıyla kanıtlar. Ortaçağ, keşişleri, ruhbanları, savaşçıları, köylüleri, zanaatkârları ile bir yandan yaşam mücadelesi verirken öte yanda köy, şato ve kentler çevresinde bir araya gelmeyi başarmış, dünyevî koşulların ürettiği bilince ortak olmuş, makineyi, saati, üniversiteyi ve ulusları keşfetmiştir: “Sivri tonozdan ticari senetlere ve diyalektiğe kadar buluşlar yapılır, teknik alanda ilerlemeler kaydedilir, güncel konjonktürde süreğen açlık ve hastalıkların belirleyiciliği ya da tasarlayabilecekleri tüm ufukları karartan gelecek endişesinin ağırlığına karşın, 13. yüzyılda güzel bir Ortaçağ’dan söz etmemizi sağlayan bir dengeye kavuşur...

Güzelliğin anlamı ortaya çıkar; saraylı aşkı, belirli bir lüks zevki, bilgilenme isteği öncelikle ilk İtalyan Rönesansı’nda yayılmaya başlar, daha sonra aslında karanlık bir çağ değil, Roma İmparatorluğu’nun kalıntıları üzerinde yeni bir uygarlığın doğması için bir olgunlaşma zamanı olarak niteleyebileceğimiz Ortaçağ’ın son yüzyılında büyük başarı kazanır. Bu olgunlaşma sürecinde yüzyıllar boyu Antikçağ mirasını koruyup geliştiren Arap uygarlığının katkısı ve önce Haçlı Seferleri zamanında oluşan kara ve deniz ağıyla gelişen ilişkiler, daha sonra Bizans’ın Türklerin büyük baskısı karşısında gerilemesi ve ortadan kalkması sonucu Avrupa’nın bu zengin mirasa yeniden kavuşması göz ardı edilmemelidir.”

Gözleri gökyüzüne çevrili olsa da toprağı dönüştüren, sembollerle süslenen bir evrene “aklı” dâhil eden bu çağ, söz ve yazı arasında belirli bir denge kurmuş, cennet ile cehennem arasına arafı yerleştirmiştir. Ortaçağ, dipten gelen zaman ve mekânın hareketleri, yüzeyde görünen durgunluğu ve aradaki çelişkileri ile zamanın asli bir parçası, Batının çocukluğudur. Le Goff’un deyimiyle, “Uygarlıkların tarihinde, tıpkı bireylerde olduğu gibi çocukluk dönemi belirleyicidir.”


  • Yazar: Jacques Le Goff
  • Kitabın Başlığı: Ortaçağ Batı Uygarlığı
  • Orijinal Başlık: La Civilisation de I’Occident médiéval
  • Çeviren: Hanife Güven, Uğur Güven [Fransızca]
  • Yayına Hazırlayan: Taşkın Takış
  • Kapak Tasarımı: Mr. Z & Z
  • Dizi Bilgisi: Doğu Batı Yayınları - 130; Tarih Dizisi - 15
  • Basım Bilgileri: 4. Basım / Mayıs 2021
  • Sayfa Sayısı: 454
  • ISBN: 978-605-5063-73-3
  • Kapak Resmi: Konrad von Würzburg (Codex Manesse’den bir illüstrasyon, 1300’ler)
  • Boyutları: 13,5 x 21

 

Türkçe Baskıya Önsöz

Çevirmenlerin Önsözü

Giriş

 

Antik Dünyadan Ortaçağ Hıristiyanlık Dünyasına

 

I. Bölüm
Barbarların Yerleşmesi (5.-7. Yüzyıllar)

Roma İmparatorluğu’nda Bunalım

Romalılar ve Barbarlar

İstilalar ve Batı’nın Yeni Haritası

Erken Ortaçağ’da Batı: Yeni Yapılanma

Sonuç: Antikçağ’dan Ortaçağ’a: Süreklilik mi Kopma mı?

 

II. Bölüm
Germenlerin Örgütlenme Girişimi (8. ve 10. Yüzyıllar)

Karolenjler Döneminde Batı4

9.-10. Yüzyıllarda Bunalım: Yeni İstilacılar

Karolenj Dünyasında Bunalım: İç Sorunlar

Otto’ların Roma’yı Yeniden Kurma Çabaları

10. Yüzyıl Rönesansı

Sonuç: Ortaçağ’da Atılım –Dış Dünyanın Çekiciliği mi Gelişme mi?

 

III. Bölüm
Hıristiyanlık Dünyasının Oluşumu (11. ve 13. Yüzyıllar)

Hıristiyanlık Dünyasının Yükselişi: Yapıların Yükselişi, Tarım ve Nüfusun Gelişmesi

Hıristiyanlık Dünyasının Genişlemesi: Kuzeyde ve Güneyde Hıristiyanlaştırma Hareketleri, İspanya’nın Geri Alınması, Haçlı Seferleri

Kentin Yeniden Doğuşu

Ticari Gelişme

Düşünsel ve Sanatsal Atılım

Hıristiyanlığın Gelişiminde Kilise ve Din

Batı Feodal Düzeni

Siyasal Sorunlar: Papalık ve İmparatorluk

Siyasal Sorunlar: Devletler

Sonuç: Ortaçağ’da Mekânın Düzenlenmesi: Kent mi Devlet mi?

 

IV. Bölüm
Hıristiyanlık Dünyasında Bunalım (14. ve 15. Yüzyıllar)

Ortaçağ Yayılmacılığının Sonu

14. Yüzyıl Bunalımı

Bunalımın Anlamı: Genel Bir Durgunluk mu İlerlemenin Koşulu mu?

 

Ortaçağ Uygarlığı

 

Doğuş

Putperest Kültür ve Hıristiyan Düşüncesi

Bilgi Kırıntıları

Gerileme ve Uyum Sağlama

Uygarlık Adaları: Kentler, Hanedanlar, Manastırlar

Ortaçağ’ın “Kurucuları”

Karolenj Rönesansı

 

I. Bölüm
Ortaçağ’da Mekân ve Zaman (10.-13. Yüzyıllar)

Düzlükler ve Ormanlar

Ortaçağ’da Hareketlilik: Yollar

Doğa ve Evren

Hıristiyanlık Dünyası ve Bizans: Bölücüler

Hıristiyan Dünyası ve İslâm: Kâfirler

Hıristiyanlık Dünyası ve Putperestler: Hıristiyanlaştırma Hareketi

Hıristiyanlık Dünyası ve Moğol Efsanesi

Hıristiyanlık Dünyasında Dışa Açılma

Öbür Dünya: Tanrı

Öbür Dünya: Şeytan

Gök ve Yer Arasında: Melekler

Zaman, Sonsuzluk, Tarih

Zamana Karşı İlgisizlik mi İlgi mi?

Toplumsal Zaman: Doğal Zaman mı Kırsal Zaman mı?

Toplumsal Zaman: Senyörlüğün Zamanı

Toplumsal Zaman: Din ve Kilise’nin Zamanı

Dünyadan Kaçış

Binyıl Düşü: Deccal ve Altın Çağ

 

II. Bölüm
Maddi Yaşam (10.-13. Yüzyıllar)

“Ortaçağ Buluşları”

Ortaçağ’da Makineleşmenin Zayıflığı

Ağaç ve Demir

Kırsal Teknikler

Enerji Kaynakları

Gemiler

Teknikte İlerlemeler

Geçim Ekonomisi

Ekonomik Zihniyetler

Uçurumun Kenarında Bir Dünya: Açlık Dönemleri

Fizyolojik Yoksunluklar ve Salgınlar

Tükenme ve Güvensizlik

Ortaçağ Konjonktüründe Ekonomik Büyüme

Doğal Ekonomi ve Para Ekonomisi

Ekonomik Büyüme: Toplumsal Yansımalar

 

III. Bölüm
Hıristiyan Toplumu (10-13. Yüzyıllar)

Üç Zümreli Toplum

Üç Kesimli Toplumdan Tabakalar Toplumuna

İki Başlı Toplum: Papa ve İmparator

Bölünmüş Toplum: Babil Kulesi

Birey ve Birlik

Aile Birliği

Kadın ve Çocuk

Senyörlük

Köy Birlikleri ve Kent Birlikleri

Kent ve Kent Toplumu

Sınıf Çatışması: Kent Toplumu ve Feodal Toplum

Kırsal Kesimde Sınıf Çatışmaları

Kentte Sınıf Çatışmaları

Sınıf Çatışmasında Kadın

Sınıf İçi Rekabet

Sınıf Çatışmasında Kilise ve Krallık

Toplumlar Arası Birlikler: Dinsel Gruplar ve Yaş Grupları

Toplumsal Merkezler: Kilise, Şato, Değirmen, Taverna

Sapkınlıklar ve Sınıf Çatışması

Dışlananlar: Sapkınlar, Cüzzamlılar, Yahudiler, Cadılar, Oğlancılar, Sakatlar, Yabancılar, Sınıfsızlar

 

IV. Bölüm
Zihniyetler, Duyarlılıklar, Tutumlar (10-13. Yüzyıllar)

Güvensizlik Duygusu

Eskilere Başvurma: Otoriteler

Tanrısal Müdahale: Mucize ve Sınavlar

Simgesel Zihniyet ve Duyarlılık

Somutun Soyutlanması ve Anlamı: Renk ve Işık, Güzellik ve Güç

Kaçışlar ve Düşler

Gerçekliğe ve Akılcılığa Doğru Gelişme

Skolastik Anlayış

İçselleştirme ve Ahlâkçılık

Saraylı Aşkı, Modern Aşk

Doğanın Kutsallığını Yitirmesi

İkiyüzlülük ve Yalan

Görüntü Uygarlığı: Besin ve Beslenme Lüksü, Beden ve Jest

Giysi ve Giyim Lüksü

Konut ve Konutta Gösteriş

Bir Oyun Uygarlığı

 

Kaynakça

Dizin

 

Türkçe Baskıya Önsöz

 

Büyük Arthaud Koleksiyonu’nun değişik uygarlıklara ayırdığı dizinin üçüncü kitabı olarak ilk kez 1964 yılında yayımlanan ve bugün Türk okurlarına sunulan Jacques Le Goff’un Ortaçağ Batı Uygarlığı kitabı büyük ilgi uyandıracaktır. Kimi kez bilimin ve bilimsel uygulamalardaki ilerlemenin denetlenememesi nedeniyle hedeflerini sınırlamakta zorlanan, önü açık bir geleceğin hazırlayıcısı ve öncüsü olarak günümüz Avrupası, etkisi altında kaldığı güncel ve kısa vadeli görüşlerden ivedilikle sıyrılarak geleceğini kurmak durumundadır.

Ustalarına ve öncüllerine göndermeler yaparak, onlara olan saygısını ifade eden Jacques Le Goff, genelde siyasal, askerî ve diplomatik bir sistem içinde sıkışmış olan geçmiş zamanın dar çerçevelerini kırmaktadır; bu sistemi bilmek, ulusları ­başka tür bölünmelere hazırlamak ve buna göre ayırmak ­demektir. Ön planda yer alan kral ve şövalye, piskopos ve rahip gibi ­önemli kişilerin gerisinde, bir toplumun, daha doğrusu sözcüğün tam anlamıyla bir uygarlığın, yani sayısız insanın, özellikle ­kırsal kesim insanının ortak gerçekliği göz önüne serilmektedir. Çoğu kez ezilen, kimi zaman da canından bezdirilen ve dünyanın her yerinde komşu köyün sakini ile benzerlik gösteren bu insanlar, 11.-13. yüzyıllar arasında en güzel yıllarını yaşayan tüm Ortaçağ Batısı’na adını veren Hıristiyanlık dünyasının gölgesinde sessizce yaşamını sürdürmektedirler.

Güven veren, gönülleri fetheden ama aynı zamanda hassas bir konuma sahip olan Kilisenin varlığı temel olgudur. Feodalitenin parçalanmasından sonra, bu parçalanmanın yavaş yavaş ve zorluklarla yeniden düzenlenmesiyle doğan ilk krallıkların kurulmasıyla dünyevi otorite krallara geçer. Manevi otorite ise vicdanlar üzerinde nüfuzunu artıran ve sürekli bir biçimde, yegâne rakipleri olarak belirlediği Bizans bölücülerini, İslâm kâfirlerini ve kendi içindeki putperestleri İncil’in yoluna sokmayı ve Hıristiyanlaştırmayı hedefleyen Kilisenin elinde kalır. Böylelikle Kilise öncelikle Avrupa’da, sonra Akdeniz’in Yakın Doğu kesiminde etki alanını genişletirken, Bizans yeni kurulan Osmanlı baskısı altında gerilemeye başlar. 1453’ten sonra Batı Roma’ya indirgenmiş Avrupa ile eski Doğu Roma toprakları üzerinde kurulan Osmanlı İmparatorluğu arasında gerçekleşen bölüşüm tamamlanır. Bu yeni Avrupa kendi politik ve dinsel iç bunalımlarını büyük zorluklarla aşacaktır.

Ama Jacques Le Goff’un göz önüne serdiği Avrupa, ne din­sel kadroların gelişme ya da çalkantılarına ne de ­kralların çekişmelerine indirgenebilir. Sonradan Fernand Braudel’in ifa­de ettiği gibi güncel kalıpların içinde sıkışıp kalarak uzun süre ken­disini süsleyen çok parlak kimi renklerini yitirir hiç kuşkusuz, ama maddi yaşam ve zihniyet düzeyinde yeni renklere kavuşur. Bunlar yazarın dile getirdiğinden çok daha ­iyimser bir açıdan ele alınmalıdır. Sivri tonozdan ticari senetlere ve diyalektiğe kadar buluşlar yapılır, teknik alanda ­ilerlemeler kaydedilir, güncel konjonktürde süreğen açlık ve hastalıkların belirleyiciliği ya da tasarlayabilecekleri tüm ufukları karartan gele­cek endişesinin ağırlığına karşın, 13. yüzyılda güzel bir Ortaçağ’dan söz etmemizi sağlayan bir dengeye kavuşur. Batıl inançlar ve Ahir zaman kaygıları sürmekte, şeytan ­meleklerle çatışmaktadır. Kurtlar, silâhlı çeteler korku salmaktadır. Bununla birlikte güzelliğin anlamı ortaya çıkar; saraylı aşkı, belirli bir lüks zevki, bilgilenme isteği öncelikle ilk İtalyan Rönesan­sı’nda yayılmaya başlar, daha sonra aslında karanlık bir çağ değil, Roma İmparatorluğu’nun kalıntıları üzerinde yeni bir uygarlığın doğması için bir olgunlaşma zamanı olarak niteleyebileceğimiz Ortaçağ’ın son yüzyılında büyük başarı kazanır. Bu olgunlaşma sürecinde yüzyıllar boyu Antikçağ mirasını koruyup geliştiren Arap uygarlığının katkısı ve önce Haçlı Seferleri zamanında oluşan kara ve deniz ağıyla gelişen ilişkiler, daha sonra Bizans’ın Türklerin büyük baskısı karşısında gerilemesi ve ortadan kalkması sonucu Avrupa’nın bu zengin mirasa yeni­den kavuşması göz ardı edilmemelidir.

Yeni bir anlayışla yazılmış bu tarihte Türk okuru için tek ilgi odağı bu ilişki olamaz. Ortaçağ Avrupası ve daha sonra Modern Çağ Avrupası’nda büyük mekânların her birinin kendine özgü kültürel ritmi olsa da işleyiş aynıdır. Avrupa ­örneği başka yerler için de geçerlidir. Her ulus yakın geçmişinin bir ­ânında Ortaçağı ile özdeşleşir. Katedraller ve Saint-Louis Fransası’nın karşısında Fatih Sultan Mehmet’e kadar olan ­Osmanlı padişahları yer alır. Ve aslında bir yanda daha çok zenginlik ve parlaklık, öte yanda daha yoksulluk ve sertlikle teknik düzey, toplumsal örgütlenme ilkeleri, politik yetki hiyerarşisi, her şey, hattâ tacirlerin kozmopolit yollarının yönlendirdiği toprağa bağlı bir toplumun çeşitlilik ve hareketlilik yeteneği ve gene bunca duyulmamış korku arasında ölüm korkusunun önemsiz yeri bile benzerlik gösterir. Uluslar arasında gözle görünür belirgin farklılıkların ortaya çıkması ve günümüz teknolojik devriminin bunları gidermesi için hem Avrupa’da hem de Osmanlı İmparatorluğu’nda 19. ve 20. yüzyıldaki siyasal ve teknik devrimler ile hızlı nüfus artışı gibi önemli kırılmaları beklemek gerekecektir. Tüm uygarlıklarda duraklamalar, gerilimler, dirençler vardır. Ama tümü de aynı açılım ve gelişim gücüne sahiptir. Bu da önce maddi dünyaya, güncel şeyler dünyasına, sonra da manevi dünyaya yani bilgi ve bilinç dünyasına ­egemen olmakla mümkündür. Kuşkusuz Osmanlı dünyası 10. ve 11. yüzyıl atılımını ve 18. yüzyıl Aydınlanmasını Batı ­dünyasından sonra yaşamış ve kendi iç değişimlerini gerçekleştirdikten sonra bugünkü çağdaş Türkiye’ye dönüşmüştür. Ve gene kuşkusuz çerçeveleri oldukça eski bir maddi dünyada çağdaşlığa ulaşmış olan bu ülke, kendi geçmişinden pek farklı olmayan Avrupa’nın geçmişini tıpkı kendi geçmişi gibi öğrenmek, bilmek ve ona sahip çıkmak zorundadır. Türkiye Avrupa’nın yanında, Avrupa ile birlikte yer almayı sağlayacak tüm zihinsel güce sahiptir.

 

Prof. Dr. Jean-Pierre BOIS

Nantes Üniversitesi Öğretim Üyesi

Atlantik Dünyası Tarihi Araştırma Merkezi (CRHMA) Müdürü

Çevirmenlerin Önsözü

 

Jacques Le Goff’un Ortaçağ Batı Uygarlığı adıyla Türkçeye çevirdiğimiz bu kitap ilk kez Arthaud Yayınları’ndan 1964 yılında La Civilisation de l’Occident médiéval adıyla çıktı. Oldukça zengin görsel malzeme (fotoğraf, kroki vb.) ve bir sözlükçe içeren kitap o tarihten bugüne pek çok tarih çalışmasına, hattâ ansiklopediye kaynaklık etmiştir. Çeviride 1982 Flammarion baskısı esas alınmakla birlikte, özellikle kimi kısaltma ve eksiltmelerde gözlemlenen kopukluklar için ilk baskıya da başvurulmuştur.

Alanın zenginliği ve çok boyutluluğu nedeniyle neredeyse her sözcüğü yüzyılların birikimini yansıtan kitabın bu zenginliğini daraltmamak kaygısı ile özgün metne, yazarın üslubuna elden geldiğince sadık kalınmış, dipnot ya da açıklama yoluna gidilmemiş, yazarın yarattığı gizemi keşfetmek ya da ilginç bulduğu ayrıntıları araştırmak zevki okura bırakılmıştır. Kitabın ilk baskısındaki görsel malzeme ve sözlükçenin bu baskıya alınmamış olması bu tavırda belirleyici olmuştur. Özgün metnin sonunda verilmiş olan küçük ara başlıklar, ilgili bölümlere yerleştirilerek okura kendi okuma önceliklerini belirleme kolaylığı sağlanmıştır. Metinde italik yazılıp, Fransızca açıklanmış Latince sözcük, deyim vb. aynen korunmuştur. Kaynak dil okuru için anlam sorunu yaratmadığından açıklanmamış olan kimi Latince sözcük ve deyimlerin anlamı ise metin içinde ilk kullanıldığı yerde parantez içinde verilmiş, kişi ve yer adlarında ise genel olarak özgün yazım yeğlenmiştir.

 

H. Güven - U. Güven
İzmir, 1999

Jacques Le Goff (1924-2014)

1924’te Toulon’da doğdu. Sorbonne, Prag, Oxford, Roma Üniversitelerinde eğitim gördü. Hocaları arasında Charles­ Edmond Perrin, George Duby, Maurice Lombard ve Henri Pirenne gibi ünlü isimler yer alır. Le Goff, zihniyetler tarihi, tarihsel antropoloji, maddi uygarlık ve halk kültürü alanında Ortaçağ dönemine ilişkin yaptığı muazzam çalışmalarıyla Annales Okulu’nun dünya çapındaki sınırlarını genişletmiştir. 1972 yılında Fernand Braudel’in ardından, École des hautes études en sciences sociales’in başına geçti.

Jacques le Goff “Ortaçağ”da gerçekleştirilen başarılara ve değişime dikkatleri çekerek “Ortaçağ” ismine ve kronolojisine karşı haklı itirazlarda bulundu. Bunu yaparken özellikle 12. yüzyıl Rönesans hareketini örnek gösterir. Le Goff, Ortaçağ konusunda oluşan kamplaşmada bu dönemin önemini küçümseyen veya abartan taraflara karşı eşit mesafede durdu. Ortaçağ’ın kendine özgü bir medeniyet olduğunu ve onun Greko-­Roman antikitesi ile modern dünyadan ayrı değerlendirilmesi gerektiğini savundu. Eserleri arasında, Les Intellectuels au Moyen Âge(1957), Pour un autre Moyen Âge(1979), l’Apogée de la chrétienté (1982), l’Usurier et le Purgatoire(1986) Saint Louis(1996), Saint François d’Assise(1999) ve L’Europe est-elle née au Moyen Âge?(2003) sayılabilir.

İndirimli Setler

Annales Dizisi

Tarih Üzerine Yazılar

Tarih Üzerine Yazılar

%30
Fernand Braudel

147,00 TL 210,00 TL

+
+
+
+
Feodal Toplum

Feodal Toplum

%30
Marc Bloch

199,50 TL 285,00 TL

+

İndirimli Fiyat: 740,25 TL 822,50 TL

Kazanç: 82,25 TL

Mevcut Seçenekler: