Tarih yapmak demek zamanla ilişki kurmak demektir. Dört yüzyıldan bu yana Batılı tarihyazımı şimdiki zamanı geçmişten ayıran bir kopukluk şeklinde tanımlanır. Yaşanmış geleneğe uzaktan bakarak bir bilgi nesnesine dönüştürme çabasını yazının alınyazısından ayırmak olanaksızdır. Tarihi yazmak demek bir geçmişi yönlendirmek, sınırlandırmak, olgulardan oluşan değişik malzemeleri bir düzene sokarak içinde yaşanan şimdiki zaman diliminde mantıklı bir açıklama yapmak, sözelden kurtulup, kurmacayı yadsımak demektir. Bir toplum için böyle bir şey yapmak açıklanması zor bir toplumsal yapı yerine denetim altına alınmış bir gelişmeye “razı olmak” demektir. Böylelikle, Machiavelli’den bu yana, tarihin, tarihi üreten politik iktidar tarafında yer aldığı görülür.
Michel de Certeau klasik yapıtında tarihyazımını belirleyen işlemlerin özelliklerini sıralamaktadır: Bir nesne üretmek, bir süre belirlemek, bir öykü tasarlamak.
Tarih bilgisi keza tarihten dışlananları da kapsar. Yazıyla dayanışma halinde olan tarih sözellikten kurtulup, ister ilk etnografik öykülerde yer alan vahşinin sesi ister 17. yüzyıl Fransası’ndaki ruhunu şeytana kaptırmış kadının sözleri olsun onu ötekine ait bir mekâna dönüştürür. Bilimsel bir niteliğe sahip olduğundaysa kurmacaya, başka bir deyişle kurmaca ve kuramı birbirine eklemlemeye çalışan Freudcu tarihyazımını –ve Freud’un Musa hakkındaki “romanını”– yeniden okuma girişiminde bulunan bir denemeye benzemeyi reddeder. Böyle bir şey yapmak tarihçinin bizzat yaptığı çalışmayı sorgulayan bir başka kavrayış modelini devreye sokmak demektir.
- Yazar: Michel de Certeau
- Kitabın Başlığı: Tarihyazımı
- Orijinal Başlık: L’écriture de l’historie
- Çeviren: Oğuz Adanır [Fransızca]
- Yayına Hazırlayan: Taşkın Takış
- Kapak Tasarımı: Harun Ak
- Dizi Bilgisi: Doğu Batı Yayınları - 263; Tarih - 35
- Basım Bilgileri: 1. Basım / Temmuz 2020
- Sayfa Sayısı: 503
- ISBN: 978-625-7030-15-1
- Kapak Resmi: Arbre de consanguinité (15. yüzyıl), BNF, Paris.
- Boyutları: 13,5 x 21
İkinci Basıma Önsöz
Yazma Biçimleri ve Tarihler
Birinci Kısım
Tarihyazımında Yer
Üretme Biçimleri
Birinci Bölüm: Tarih Nasıl
Yapılır?
Bir İpucu: Tarihte Dinî İdeolojinin Ele Alınış Biçimi
Toplumsal Yaşam ve Tarihsel Uygulamalar
Tarih, Söylem ve Gerçeklik
Bir Söylence Olarak Tarih
İkinci Bölüm: Tarih Nasıl
Yazılır?
Toplumsal Bir Yer
Bir Uygulama
Bir Tarihyazım Örneği
İkinci Kısım
Zaman Üretimi, Dinî Bir
Arkeoloji
Giriş: Yöntem Sorunları
Üçüncü Bölüm: Tersine
Çevrilen Bakış Açısı
Klasik Çağda Din Anlayışı
Tarihsel Yorumlama
Dördüncü Bölüm: Alışkanlıkları
Uygulama/Yaratma Usulü
(16. Yüzyılda) Kiliselerin Bölünmesinden “Devlet Çıkarına” Kadar Olan Aşama
Davranışlarda Görülen Politikleşme, Alışkanlıklarda Ortaya Çıkan Yeni Bir
Uygulama Usulü
“Mümin” Mantığı ya da Devlet Çıkarı ile Peygamberlik Arasında Kalan Bir Alternatif
Felsefi Etik: 18. Yüzyılda “Yasallık” ve “Yararlılık”
Dinî Gruba Özgü Yasalar ya da Sessizliğe Mahkûmiyet ve Dinî
Alışkanlıkların Yürütülmesi
Üçüncü Kısım
Yazılı ve Sözlü Anlam
Sistemleri
Beşinci Bölüm: Etnografya
Jean de Léry’den (1578) “Yazma Dersi”
Kopyalama Aracı Olarak Yazı
Ötekine Yönelik Bir Yorumbilim
Cinsellik Yüklenen Söz
Görülen ve/ya da İşitilen, Yani Göz ve Kulak
Altıncı Bölüm: Başkalaştırılan/Değiştirilen
Dilyetisi
Yasak Çiğneme ve Yasaklama
Değiştirilmiş Belgeler, Yani Ruhu Ele Geçirilen Kadınlara Ait
Metinler
“Ben, Ben Değil Bir Başkasıdır”: Dilin Şeyleri Çarpıtma Özelliği
Önce Anlamlandırılan Sonra da Anlamsızlaştırılan Bir Yer
Özel İsimler Çizelgesi ya da “Değiştirilen” Bir Toponimi
Yorumlama Denilen Yalan
Yedinci Bölüm: Değişik Bir
Tarihyazımı Örneği: Azizlerin Yaşamöyküsü
Tarih ve Toplumbilim
Azizlerin Yaşamöykülerinde Söylemin Yapısı
Kutsallığın Coğrafyası
Dördüncü Kısım
Freudcu Yazılar
Sekizinci Bölüm: Freud Tarihe Nasıl
Yaklaşıyor?
Freudcu “Aufklärung” Üretiminin Tarihi
Bir 17. Yüzyıl Tarihi
Açıklanabilen Geçmişten
Açıklanamayan Şimdiki Zamana
Tarih Çalışması Yapmak
Demek Gizlemek Demektir
Babanın Yerini Neler ya da
Kimler Alır?
Eylem ve Yasa
Dokuzuncu Bölüm: Tarihin
Kurmaca Boyutu
Parçalardan Oluşan Söylem
ya da Metinsel Gövde
Ötekinin Dilinde Yazmak ya
da Kurmaca Denilen Şey
Ölüm Geleneği ya da Yazı
Bir Şeyin Yerini Alan Bir
Başka Şey ya da “Özgünlük” Komedisi
Tarihin Romanı
Dizin
İkinci Basıma Önsöz
Kâşif Amerigo Vespucci deniz tarafından gelir. Ayakta, giyinik, zırhlı, haçlı
bir adam olarak Avrupa’ya özgü, anlamlı silahlara sahiptir. Arkasında bir cennete
ait hazineleri Batı’ya taşıyacak gemiler vardır. Karşısındaysa Amerika adlı yerli kadın. Bir hamak üstündeki bu kadın
çıplaktır. İsimlendirilemeyecek bir farklılık sergilemektedir. Egzotik bitkiler
ve hayvanların ortasında ayağa kalkmaya çalışır. Bu başlangıç sahnesidir. Sıra
sıra sütunlara benzeyen bu ağaçlardan oluşan eşik üzerindeki bir anlık
şaşkınlıktan sonra fatih ötekinin bedeni hakkında yazarak kendi tarihini
oluşturacaktır. Bu ayrıntılı bir şekilde anlatılmış bedene –armaya– benzeyecektir.
Bu bedeni çalışmalarının ve kurduğu hayallerin merkezine yerleştirecektir. Bunu
“Latin” Amerika olarak adlandıracaktır.
Bu erotik ve savaşı anımsatan imge neredeyse efsanevi bir değere sahiptir. Bu imge Batı’da yazıya yüklenen yeni bir işlevin başlangıç noktasını
temsil eder. Ressam Jan van der Straet’in oluşturduğu kompozisyon ilk kez Vespucci’nin apaçık bir şekilde farkına vardığı henüz haritalarda
yer almayan yeni topraklar karşısında düşülen şaşkınlığı göstermektedir.
Varlığından haberdar olunmayan beden kendisini keşfeden kişinin adıyla
anılacaktır (Amerigo). Oysa başlatılan süreçte bedenin bir iktidar
söylemiyle sömürgeleştirildiği görülür. Burada fatih olarak
nitelendirilebilecek şey yazıdır. Yeni Dünyayı, Batılıların duydukları
arzuları yansıtan beyaz (vahşi) bir sayfa olarak kullanacak olan fatih, ötekine
ait uzamı bir üretim sisteminin yaygınlaştırıldığı bir alana dönüştürecektir.
Nesne ve özne, yazma isteği ve üstüne yazılmış (veya yazılacak) bir
beden arasındaki bir kopukluktan yola çıkan yazı Batı tarihi diye bir şey
üretecektir. Tarihyazımı demek tarihsel bir uygulama olarak yazının
incelenmesi demektir.
Dört yüzyıldan bu yana her bilimsel girişimin
temel özellikleri arasında insan elinden çıkma özerk dilbilimsel (diller ve
“özgün” söylemler) ürünler sunmak varsa ve bunlar kendilerine benzemeyen
(metinsel kurala göre bizi çevreleyen dünyada gerçekleştirilen bir reform ya da
bir devrim) şeyleri ve bedenleri dönüştürebilmek gibi bir yeteneğe sahipse, tarihyazımının
“modern” bir yazım tarihine gönderdiği söylenebilir. Gerçeği söylemek
gerekirse bu kitap önce bu uygulamanın belirli aşamalarını anlatan bir dizi
inceleme şeklinde tasarlanmıştı. 16. yüzyılda yazının “vahşi”, “ilkel”,
“geleneksel” ya da “popüler” sözellik ile kurduğu ilişkinin “etnografik” sunumu
(bu kitabın üçüncü bölümü) kendinin ötekini oluşturmaktadır. 17. ve 18.
yüzyıllarda Hıristiyanlığa ait yazıların dönüştürülmesi, insana özgü bir tarih
oluşturmaya yarayan uygulamalara yönelik bir etik ve teknik sistem tarafından bir kenara atılmış “yeniden
canlandırmalar” ya da “batıl inançlardan” ibaret dinî bir evren açıklaması
(ikinci bölüm). 20. yüzyıl başında Freud’un yazılı uygulaması sayesinde baskı altında tutulan
ötekiliğin geri dönmesi (dördüncü bölüm). Son olarak bir toplumsal-ekonomik
üretim yeri, hâkim olunan bir konuya ait bilimsel kurallar ve bir öykü ya da
metnin oluşturulmasını birbirlerine eklemleyen güncel tarihyazımı denilen
“sanayi” sistemi (birinci bölüm). Bu incelemelere 18. yüzyıl sonunda sözel
lehçelerde dil düzeyinde görülen sürekli değişime karşılık yazıyla ifade edilen
akılcılık mücadelesi –“aydınlanmış”, devrimci ve Jakoben– eklenmiştir.
Çizgisel zaman adlı kurmacaya boyun eğen bu
zamandizinsel yeniden şekillendirme uygulamasına başvurmak yerine, bu
sorgulamanın ortaya çıkmasını sağlayan mevcut yerin nasıl oluştuğunu
göstermeyi yeğledik. Yazma işlemi ve Batılı yazım sürecinin işlevleri arasına
başka kuramsal ve uygulamaya yönelik olasılıklar sokan yöntemsel
farklılıkların (göstergebilgisel, psikanalitik vb.) çözümlenmesini sağlayan
alanın, malzemenin ve (“modern” tarihyazımına ait) yöntemlerin sahip olduğu özellikleri
gösterdik. Dolayısıyla ortaya her birinin kendine özgü kurallara boyun eğdiği
yöntemli araştırmalara dayanan parçalardan oluşan bu söylem, başka bir deyişle
bu sosyo-epistemolojik (birinci bölüm), tarihsel (ikinci bölüm),
göstergebilgisel (üçüncü bölüm), psikanalitik ve Freudcu (dördüncü bölüm)
yaklaşım çıktı. Her şeyi birbirine bağlayan kurmaca niteliğinde bir üstdili
yadsımak sınırlı bilimsel yöntemler arasındaki ilişkinin ortaya
çıkmasına izin vermek ve açıklamaya çalıştıkları “gerçek” hakkında nerede
yetersiz kaldıklarını göstermek demektir. Böyle bir şey yapmak bizi gerçeğe
“uygun” özellikler taşıdığına inandırmaya çalışan söyleme özgü zorunlu
dogmatikleştirici yanılsamadan kaçmak demektir – tarihyazımı çalışmasının
öncülleri arasına gizlenmiş bu felsefi yanılsamayı Schelling, muhteşem bir
şekilde saplantı düzeyine ulaşmış bir tutku olarak ifade etmektedir: “Gerçek
olgularla ilgili öykü bizim için kuramsal nitelikte bir şeydir.” O öykü insanı
yanıltır çünkü gerçek adına konuştuğunu iddia eder.
Tarihyazımı (yani “tarih” ve “yazı”) bu yazılış biçimiyle
bir paradoksa benzer, zira –neredeyse birbirine tamamen zıt– gerçek ve söylem
gibi iki karşıt terimi birbirleriyle ilişkilendirir. Tarihyazımının görevi bu
iki terimi birbirlerine eklemlemektir. Böyle bir ilişkinin kurulamayacağının
düşünüldüğü bir yerde tarihyazımı onları birbirlerine eklemlemiş gibi
davranır. Bu kitap söylemin gerçekle kurduğu ilişkinin ürünüdür. Yazı
ve tarih arasında nasıl bir bağ vardır? Bu bağ Yahudi-Hıristiyanlık dünyasına ait Kutsal Kitapların oluşturulmasında
temel bir işleve sahipti. Buradan yola çıkarak geçmişe özgü bu ilişki tipi ve
terimlerini dönüştüren modern tarihyazımının oluşturulmasında din
arkeolojisinin oynadığı rolden söz ederek o ilişkinin birileri tarafından imal
edildiğini ve bir okuma ya da yorumlama sürecinin sonunda ortaya çıkmadığını
söyleyebiliriz. Bu bakış açısı doğrultusunda tarihyazımı işleminin yeniden
incelenmesi bir yandan (“tarih yapımına” özgü yöntemler belli bir “tarih yapma”
biçimine gönderirken) ortaya politik bir sorunun çıkmasına yol açarken diğer
yandan özne sorunu (beden ve açıklayıcı söz), kurmaca tarafında bir baskı
altında tutma ya da “bilimsel” bir yazı kuralına uygun sessiz kalma sorununa
göndermektedir.
Michel de Certeau (1925-1986)
Fransız tarihçi, antropolog ve düşünür. 17 Mayıs 1925’te Chambéry’de doğdu.
Jean-Joseph Surin’in yazıları üzerine olan tezini verdikten sonra Sorbonne’da teoloji doktorasını tamamladı. Felsefe, klasik edebiyat, tarih ve ilahiyat eğitiminin ardından psikanaliz ve psikolojiye yöneldi. Özellikle 14. ve 18. yüzyılları kapsayan dönemde dinler tarihi üzerine çalıştı. 1950 yılında Cizvitlerin arasına katıldı. Avrupa ve Amerika’da çeşitli üniversitelerde dersler verdi. Çalışmalarında antropoloji, dilbilim ve psikanalizin yöntemlerini kullandı. Jacques Lacan ile birlikte l’École Freudienne de Paris’nin kurucularındandır. 1984 yılında EHESS’e yönetici olarak atandı. Michel de Certeau’nun ilgi alanları çok çeşitli olsa da temelde iktidar aygıtları karşısında sıradan insanın geliştirdiği açık ya da örtük savunma, strateji ve taktikleri üzerinde durdu. Bu tezini Gündelik Hayatın Keşfi (Dost Kitabevi, 2008) adlı yapıtında ele almıştır. Uzlaşımcı yaklaşımların dışında kalan bilimsel bir yaklaşımı vardır. Tarihyazımı adlı eseri dil ve söylem bakımından zorlayıcı olmakla birlikte derinliği itibarıyla Fransa ve diğer birçok ülkede, özellikle tarihçiler arasında klasik bir yapıt olma hüviyetini kazanmıştır.
Michel de Certeau’nun diğer eserlerinden bazıları: Le Mémorial de Pierre Favre (Pierre Favre’ın Anıları, 1960); La Prise de parole (Söz Hakkı, 1973); L’Absent de l’histoire (Tarihte Olmayan, 1973); La Culture au pluriel (Çoğul Kültür, 1974); Histoire et psychanalyse entre science et fiction (Bilim ile Kurgu Arasında Tarih ve Psikanaliz, 1987); La Faibleisse de croire (İnanma Zayıflığı,1987); L’Ordinaire de la communication (İletişimin Sıradanlığı, 1983); L’Étranger ou l’union dans la différence (Yabancı ya da Farklılıkta Birleşme, 1991).
Oğuz Adanır
1951 İzmir Doğumlu. İlk ve Orta Öğrenimini İzmir’de tamamlamış; Lisans, Yüksek Lisans ve Doktora Öğrenimini Paris I Panthéon/Sorbonne Üniversitesinde yapmıştır. Doktora tez çalışması; “Televizyonun Az Gelişmiş Bir Ülke Üzerindeki Etkileri” başlığını taşımaktadır. 1979 yılında Ege Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema-TV Bölümünde, 1985 yılından itibaren Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde Sinema-TV Bölümünde öğretim elemanı olarak çalışmaya başlamış, 1988 yılında doçent, 1994 yılında profesör olarak atanmıştır. Halen Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema-TV Bölüm başkanlığı ve Güzel Sanatlar Enstitüsü müdürlüğü görevini sürdürmektedir. Özgün çalışmaları ve çeviri metinleri: Sinemada Anlam ve Anlatım, 4. Basım Say Yayınları, 2012; Kapitalizm Öncesi Evrensel Kültür/Zihniyetten Günümüze Osmanlı ve Ötekiler, Dokuz Eylül Yayınları 2004, gözden geçirilmiş 2. Basım Doğu Batı Yayınları, 2013; Baudrillard’ın Simülasyon Kuramı Üzerine Notlar ve Söyleşiler, 3. Basım Hayalet, 2008; Anlamsız Düşünceler, Aşina Kitaplar, 2006; (I. Cilt) Kültür, Politika ve Sinema, +1 Kitap, PMP, 2006; İşitsel ve Görsel Anlam Üretimi, +1 Kitap, PMP, 2007; Baudrillard, Say/Fikir Mimarları, 2010; İlkel Toplumdan Melodramlar Evrenine, Hayalperest Yayınevi, 2012; Sinema, Televizyon, Kültür, Hayalperest, 2012; Osmanlı ve Avrupalılar, Doğu Batı Yayınları, 2013; Foucault’yu Unutmak, Jean Baudrillard, 2. Basım Doğu Batı, 2013; Üretimin Aynası, Jean Baudrillard, 2. Basım Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, 2013; Simülakrlar ve Simülasyon, Jean Baudrillard, 10. Basım Doğu Batı, 2014; Simgesel Değiş Tokuş ve Ölüm, Jean Baudrillard, Boğaziçi Üniversitesi, 2002; Çaresiz Stratejiler, Jean Baudrillard, 2. Basım, Boğaziçi Üniversitesi, 2011; Sessiz Yığınların Gölgesinde Toplumsalın Sonu, Jean Baudrillard, 8. Basım, Doğu Batı, 2019; Ahlak Eğitimi, Emile Durkheim, 2. Basım, Say, 2010; Anahtar Sözcükler, Jean Baudrillard, (Leyla Yıldırım ile birlikte) Paragraf Yayınları, 2005; Şeytana Satılan Ruh ya da Kötülüğün Egemenliği, Jean Baudrillard, Doğu Batı, 2012; İlkel İnsanda Ruh Anlayışı, Lucien Lévy-Bruhl, Doğu Batı, 2006; İlkel Toplumlarda Mistik Deneyim ve Simgeler, Lucien Lévy-Bruhl, Doğu Batı, 2006; Burjuva, Werner Sombart, Doğu Batı Yay., 2. Basım 2013; Gösterge Ekonomi Politiği Hakkında Bir Eleştiri, Jean Baudrillard (+Ali Bilgin), Boğaziçi Üniversitesi, 2009; Nesneler Sistemi, Jean Baudrillard (+Aslı Karamollaoğlu), Boğaziçi Üniversitesi, 2014; Neden Her Şey Hâlâ Yok Olup Gitmedi?, Jean Baudrillard, 2. Basım Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul 2012; Karnaval ve Yamyam, Jean Baudrillard, Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul 2012; Sinemada Anlam Üstüne Denemeler, Christian Metz, Hayalperest, 2012; İlahi Sol, Jean Baudrillard, Boğaziçi Üniversitesi, 2015; Çin Uygarlığı, Eugène Simon, Doğu Batı, 2015. Tarihyazımı, Michel de Certeau, 2020. Bu çalışmaları dışında belgesel filmleri, pek çok makale, bildiri, inceleme yazıları vardır.