Arayış: Tarih ve Dinde Anlam
- 220,00 TL
-
154,00 TL
- Stok Durumu: Stokta var
- 24 Saatte Kargoda
Gerçek ve anlamlı bir dünya, kutsalın izdüşümünde saklıdır. İnsan büyük bir kaosun ortasında anlama ancak kutsala ilişkin deneyim aracılığıyla ulaşır. Kutsalın anlamı zamanın akışında çağlar boyunca farklı kültürlerde farklı niteliklere bürünmüş olsa da, özünde insanın iki önemli özelliği yatar: yaratıcılık ve dinsellik. İkisi birlikte mitleri, âyinleri, imgeleri, simgeleri, kısaca “dinsel yaratıları” üreterek insanın deneyimlerine ifade kazandırır, anlam dünyalarını yaratır, evrendeki benzersiz varoluşunu gerekçelendirirler. Tam da bu noktada, Eliade önemli bir noktayı işaret eder: İnsanın yeni, bilmediği, az bildiği anlam dünyalarıyla karşılaşması varoluşunun (paradoksal) anlamına da yeni boyutlar kazandıracaktır. Bunun içinse yeni bir beşeri bilime, farklı ve yaratıcı bir yorumbilgisine ihtiyaç vardır.
Eliade’nin sözünü ettiği “yaratıcı yorumbilgisi” yeni olanakların kapısını aralayarak bilginin sınırlarını zorlayan, aksi takdirde eski metinlerde “saklı” kalacak anlamları kavramaya çalışan bir yöntemdir. Hem aklı, hem de hayal gücünü kullanarak belgelerin, kaynakların arkasındaki tinsel mesajı kavramaya çalışan bir yaklaşımdır. İnsanın dünyadaki benzersiz varoluşu kutsala ilişkin deneyimi aracılığıyla şekillendiği için de dinsel fikirlerin ve fenomenlerin zamanın akışında büründüğü anlamların arayışı insanda yeni bir farkındalığa, bir uyanışa yol açacaktır. Eliade bu nedenle tarih aşırı, kültürler arası, bütüncül bir beşeribilimsel yaklaşımın önemini vurgular. İnsanlığın dinsel yaratıcılığı ve düşünme biçiminin tarih boyunca karşımıza çıkardığı ifade ve biçim çeşitliliğine insanlığı ayıran farklılıklardansa, yakınlaştıran tarih aşırı ortak örüntülerin saptanıp incelenmesinin önemine dikkat çeker.
- Yazar: Mircea Eliade
- Kitabın Başlığı: Arayış: Tarih ve Dinde Anlam
- Orijinal Başlık: The Quest: History and Meaning in Religion
- Çeviren: Cem Soydemir [İngilizce]
- Yayına Hazırlayan: Taşkın Takış
- Kapak Tasarımı: Harun Ak
- Kapak Resmi: Nebra gök tekeri.
- Dizi Bilgisi: Doğu Batı Yayınları - 170; Antropoloji - Kültürel Çalışmalar / Dinler Tarihi Dizisi - 10
- Basım Bilgileri: 2. Basım / Kasım 2020 [1. Basım / Nisan 2017]
- Sayfa Sayısı: 222
- ISBN: 978-975-2410-41-1
- Boyutları: 13,5 x 21
Önsöz
I.
Yeni Bir Beşeri Bilim
II. Geçmişe Dönük Bir Bakışla
Dinlerin Tarihi: 1912 ve Sonrası
Sosyolojik
Yaklaşımlar
Derinlik
Psikolojisi ve Dinler Tarihi
Rudolph
Otto
Ursprung
der Gottesidee’den
Sosyal Antropolojiye
Pettazzoni ve allgemeine
Religionswissenschaft (Genel Dinbilimi)
Mit
ve Ritüel Okulu
Georges
Dumézil ve Hint-Avrupa Dinleri
Van
der Leeuw ve Din Fenomenolojisi
“Fenomenologlar” ve “Tarihselciler”
III. Dinin “Kökenlerini” Arayış
İlk
Vahiy
Karşılaştırmalı
Dinlerin Başlangıcı
Maddecilik,
Tinselcilik, Teozofi
Köken
Takıntısı
Gök-Tanrılar ve Tanrının Ölümü
Tarihsellik ve Tarihselcilik
IV. Kriz ve Yenilenme
“İkinci
Rönesans”
Bütüncül
Bir Yorumbilgisi
“Kabul
Âyini” (Erginleme) veya Kendine Yabancılaşma
Yorumbilgisi
ve İnsanın Değişimi
Dinler
Tarihi ve Kültürel Yenilenme
İtirazlar
Gizemden Ardındırma Yanılgısı
V. Kozmogonik Mit ve “Kutsal’ın
Tarihi”
Yaşayan
Mit ve Dinler Tarihçisi
Bir
Kozmogoni Mitinin Anlamı ve İşlevi
Başlangıç
ve Bütünlük
“Büyük
Baba” ve Mitsel Atalar
İki Başlangıç Tipi
VI. Cennet ve Ütopya: Mitsel
Coğrafya ve Eskatoloji
Mesihçilik
“Modası”
Yeryüzü
Cennetlerini Arayış
Güneş
Simgeciliği
Amerikan
Cenneti
Hıristiyanlığın
Başlangıcına Dönüş
“Amerikan Yaşam Tarzının” Dinsel Kökenleri
Amerikalı
Yazarların Âdem Nostaljisi
Kaybedilmiş
Cenneti Arayan Guaraniler
Dünyanın
Sonu
Kötülük
Olmayan Topraklar
Tanrılara
Giden “Yol”
Guarani Mesihçiliğinin Özgünlüğü
VII. Erginleme ve Modern Dünya
Bir
Tanıma Doğru
Ergenlik
Törenleri
Gizli Cemiyetler
Şamanlar
ve Kabile Büyücüleri
“İlkellerde”
Erginlemeye Dair Yakın Dönemli Araştırmalar
Gizli
Dinler; Hint-Avrupa Gizli Cemiyetleri
Sözlü
Edebiyatta Erginleme Örüntüleri
Psikanalistlerin
ve Edebiyat Eleştirmenlerinin Katkısı
Modern Dünya Açısından Erginlemenin
Anlamları
VIII. Dinsel İkiciliğe Dair Bir
Öndeyiş: Çiftler ve Karşıtlıklar
Bir Sorunun Tarihi
Tarihselcilik ve İndirgemecilik
İki Kutsallık Biçimi
Güney Amerikalı Kutsal İkizler
Kogilerde
Karşıtlık ve Birbirini Tamamlama
Savaş ve Barış: Mänäbush ve Şifa Kulübesi
Gök-Tanrı ve Kültürel Kahraman
Iroquoisların
İkiciliği: Mitsel İkizler
Kült: Karşıtlık ve Birbirinin Yerine Geçme
Pueblolar: Karşıt ve Birbirini Tamamlayan Tanrısal
Çiftler
California Kozmogoni Mitleri: Tanrı ve Hasmı
Düzenbaz
Bazı Açıklamalar
Endonezya Kozmogonileri: Karşıtlık ve
Bütünleşme
Kozmogoni,
Rekabet Ritüelleri ve Sözlü Atışmalar: Hint ve Tibet
Devalar ve Asuralar
Mitra-Varuna
Karşıtlık
ve Zıtların Birliği (Coincidentia Oppositorum)
Yang ve Yin
Son
Açıklamalar
Dizin
ÖNSÖZ
Maalesef
elimizde kutsala ilişkin deneyimi ifade etmek için “din” den daha iyi bir
sözcük yok. Bu terim uzun ama kültürel açıdan sınırlı bir tarihe sahip. İnsan
bu terimi hem Antik Yakın Doğu’ya, Yahudiliğe, Hıristiyanlığa,
İslâm’a veya Hinduizme, Budizme ve
Konfüçyüsçülüğe hem de kendilerine takılan isimle ilkel halklara nasıl hiçbir
ayırım gözetmeden uygulayabileceğine şaşırıyor. Belki de başka bir sözcük
aramak için artık çok geç. Üstelik ille de Tanrı’ya, tanrılara veya ruhlara
olan inancı ifade etmesi gerekmediğini, daha ziyade kutsala ilişkin deneyimi
ifade ettiğini ve bu nedenle varlık, anlam ve hakikate
dair fikirlerle ilişkili olduğunu aklımızdan çıkarmamamız koşuluyla “din”
pekâlâ işe yarar bir terim olabilir.
Gerçekten de, dünyada indirgenemez, gerçek bir şey olduğuna
inanmadan insan zihninin nasıl işlerlik gösterebileceğini tahayyül etmek çok
zor; insanın dürtülerine ve deneyimlerine bir anlam atfetmeden bilincin
nasıl oluşabileceğini tahayyül etmekse imkânsız. Gerçek ve anlamlı bir dünyanın
farkındalığı, kutsalın keşfiyle yakından bağlantılıdır. İnsan zihni, kendisini
gerçek, güçlü, zengin ve anlamlı olarak açığa vuran şey ile vurmayan şey –yani
şeylerin kaotik ve tehlikeli akışı, tesadüfi ve anlamsız görünüşü ve
hiçlikleri– arasındaki farkı ancak kutsala ilişkin deneyim aracılığıyla
kavrayabilir.
Kutsallığın diyalektiğini ve morfolojisini daha önce yayımlanmış
çalışmalarımda ele aldım, bu nedenle burada tekrar aynı şeyi yapmama gerek yok.
Bu bağlamda, “kutsal”ın bilincin tarihindeki bir aşama değil, bilincin
yapısındaki bir unsur olduğunu söylemem yeterli. İnsan “kaos”ta
yaşayamadığından kutsalın tezahürü olarak adlandırılabilecek diyalektik süreç
anlamlı bir dünya üretir. İnsan yaşamı, doğaüstü varlıkların açığa vurduğu paradigma
modellerinin taklit edilmesiyle anlamlı hale gelir. İnsanüstü modellerin taklit
edilmesi “dinsel” yaşamın başlıca karakteristiklerinden birini oluşturur; bu,
kültür ve dönemle hiçbir ilgisi olmayan yapısal bir karakteristiktir. İnsan
varoluşu için bir norm, bir rehber olarak imitatio dei (Tanrı’yı taklit
etme) Hıristiyanlık ve İslâm’ın en arkaik dinsel belgelerinde
asla eksik olmamıştır; aslında, başka türlüsü de beklenemez. Kültürün en arkaik
düzeylerinde, insan olarak yaşamak kendi içinde dinsel bir edimdir,
çünkü beslenmenin, cinsel yaşamın ve çalışmanın kutsal bir değeri vardır. Başka
bir deyişle, insan olmak –ya da daha doğrusu, insan haline gelmek– “dindar”
olmak demektir.
Bu nedenle, felsefi düşüncenin karşılaştığı anlamlı bir dünya en
başından itibaren kalıtsal ve yapısal olarak “dinsel”dir –ve genel itibariyle
bu sadece “ilkeller”, Asyalılar ve Sokrates öncesindeki toplumlar için de
geçerli değildir. Kutsalın diyalektiği zihnin keşfettiği müteakip tüm
diyalektik akımları önceler ve onlar için bir model oluşturur. Kutsalın
deneyimi bilinmeyen, kaotik ve korkutucu bir dünyada varlık, anlam ve hakikatin
açığa çıkartılması yoluyla sistematik düşüncenin önünü açmıştır.
Felsefecilerin ilgisini din tarihçilerinin ve din
fenomenologlarının çalışmalarına çekmek bakımından bu kadarı yeterli olabilir
belki, ama dinsel deneyimin başka ilgi çekici yönleri de vardır. Hiyerofaniler
–yani simgelerde, mitlerde, doğaüstü varlıklarda vb kutsalın tezahürü– yapı
olarak kavranır ve özel bir yorumbilgisi (hermenötik) gerektiren, önceden
düşünülmüş bir dil oluşturur. Din tarihçileri ve fenomenologları çeyrek
yüzyıldan uzun bir süredir bu tür bir yorumbilgisini geliştirmeye çalışıyorlar.
Uzun zaman önce yok olmuş ve mekânsal olarak uzak kültürlere ait belgeler
kullanılmasına rağmen bu tür bir çalışma, eski eserler uzmanının çalışma
biçimine benzemez. Dinler tarihi, yetkin bir yorumbilgisi sayesinde, bir
fosiller, harabeler ve artık olmayan mucizeler (mirabilia) müzesi
olmaktan çıkar ve her tür araştırmacı için en başından beri olması gereken şey
haline gelir: anlaşılmayı bekleyen “mesajların” şifre çözücüsü.
Böyle “mesajlara” sadece tarihsel bir ilgi duyulmaz. Bu “mesajlar”
bizimle ölü bir geçmiş hakkında “konuşmanın” yanısıra, doğrudan doğruya modern
insanla ilişkili bazı temel varoluşsal durumların da ortaya çıkartılmasına da
yardımcı olurlar. Bu kitabın bir bölümünde dikkat çektiğim gibi, mitlerin,
simgelerin ve diğer geleneksel dinsel yapıların anlamını deşifre etmeye yönelik
yorumbilgisel çaba bilincin zenginleşmesine çok önemli bir katkı sağlar; hattâ
belli bir anlamda araştırmacının ve umarım empatik okuyucunun da içsel bir
dönüşüm yaşamasına katkı sağlayacağı da söylenebilir. Fenomenoloji ve dinler
tarihi olarak adlandırılan şeyler, hem yeni bir bilime başlangıç niteliği
taşımaları hem de tinsel teknikler olmaları bakımından nadir beşeri bilim disiplinlerindendir.
Giderek sekülerleşen bir toplumda bu tip çalışmalar daha da önemli
olacak. Yahudi-Hıristiyan bir perspektiften bakıldığında, sekülerleşme en
azından kısmen yanlış yorumlanabilir. Örneğin, peygamberlerin Evren’in ve
kutsalın kozmik yaşamının içini boşaltma
mücadelesinin geç kalmış bir uzantısı olan mitolojik unsurlardan arındırma
sürecinin devamı olarak görülebilir. Ama hakikatin tamamı bu değildir. En
radikal biçimde sekülerleşmiş toplumlarda ve (“hippi” hareketi gibi) gelenek ve
kurumlara en sert karşı çıkan çağdaş gençlik akımlarında görünüşte dinsel
olmayan birtakım fenomenler bulunmaktadır –Yahudi-Hıristiyan bir perspektiften
fark edilmesi kolay olmasa da, bu fenomenlerde kutsala ilişkin yeni ve özgün
keşifler yapılabilir. Vatandaşlık hakları arayışı, savaş karşıtlığı vb gibi
birçok toplumsal ve politik harekette belirgin olan “dinselliğe” gönderme
yapmıyorum. Dinsel yapılar ve (henüz bilinçdışı olan) modern sanatın, bazı
mühim ve son derece popüler filmlerin, gençlik kültürüyle ilişkili bazı
fenomenlerin dinsel değerleri, özellikle de (Doğa’nın yeniden keşfi, yasaksız
cinsel âdetler, “şimdide yaşama” ve toplumsal “projelerden” ve tutkulardan
özgürlük üzerindeki vurgu gibi) “insanın Evren’deki” sahici ve anlamlı “varoluşunun”
dinsel boyutlarının keşfedilmesi daha önemlidir.
Kutsala ilişkin bu keşiflerin birçoğu Hıristiyanlığın zaferinden
sonra yok olan ve yalnızca Avrupalı köylüler arasında var olmayı sürdüren
kozmik bir din tipini işaret eder.
Yaşamın ve Doğanın kutsallığının yeniden keşfedilmesi ille de “paganizme” veya
“putperestliğe” dönüşü gerektirmez, böyle bir şey ima etmez. Her ne kadar, bir
Püritenin gözünde Güneydoğu Avrupalı köylülerin kozmik dini bir paganizm biçimi
olsa da, esasen “kozmik bir Hıristiyan âyinidir”. Ortaçağda Yahudilikte de
benzer bir süreç gerçekleşmiştir. Haham reformundan sonra geri döndürülemeyecek
şekilde yitirilmişe benzeyen “kozmik kutsallık” öncelikle Kabala’da barınan
gelenek sayesinde korunabilmiştir.
Bunları gençlik kültürünün daha yeni bazı dışavurumlarının gizli
bir Hıristiyanlık içerdiğini kanıtlamak için
söylemiyorum. Bilakis, dinsel bir kriz döneminde krize verilen yaratıcı
ve tam da yaratıcı olmaları nedeniyle fark edilmeyen karşılıkları öngörmenin
mümkün olmadığını vurgulamak için söylüyorum. Ayrıca, potansiyel olarak kutsala
dair yeni bir deneyimin dışavurumları da tahmin edilemez. “Bütünlüklü insan”
kutsallıktan asla tamamen arınmaz ve hattâ böyle bir şeyin olası olduğu bile
kuşkuludur. Dünyevileşme bilinçli yaşam düzeyinde son derece başarılıdır: Eski
teleolojik fikirler, dogmalar, inançlar, ritüeller, kurumlar vb giderek
anlamdan yoksun bırakılır. Yaşayan hiçbir normal insan bilinçli rasyonel
aktivitesine indirgenemez, çünkü modern insan düş kurar, âşık olur, müzik
dinler, tiyatroya gider, film izler, kitap okur –kısacası, sadece tarihsel ve
doğal bir dünyada yaşamaz, aynı zamanda varoluşsal özel bir dünyada ve hayalî
bir Evrende yaşar. Bu özel dünyaların veya hayal Evrenlerinin “dinsel”
yapılarını ve anlamlarını fark edip deşifre edebilen ise öncelikle dinler
tarihçisi ve fenomenoloğudur.
Kitapta geliştirdiğim argümanları önsözde tekrar dile getirmeme
gerek yok. Özetle şunu belirteyim: Arkaik ve egzotik dinleri analiz etmeye
yönelik ilgi sadece bu dinlerin tarihsel önemiyle sınırlı değildir. Bu
unutulmuş, yanlış yorumlanmış veya göz ardı edilmiş anlam dünyalarının
keşfedilmesi felsefeci, teolog ve edebiyat eleştirmeni için aynı ölçüde
faydalıdır. Bu nedenle, az bilinen dinlere ait belgeleri sunmaya ve incelemeye
çalışacağım. Üç tektanrıcı dini, Budizmi ve hattâ Hindistan’ın dinî
felsefelerini anlama konusunda yakın tarihte önemli gelişmeler kaydedildi.
Konuyla ilgili okuyucu bu alanlardaki birçok ünlü çalışmaya kolayca ulaşabilir.
Bu kitapta bir araya getirdiğim denemeler öncelikle “uzmanlar”
için değil, daha ziyade dürüst insan (honnete homme) ve zeki okuyucu
için kaleme alındı. Bu nedenle, dinler tarihçisi, antropolog ve Şarkiyatçı için
bildik ya da en azından ulaşılır olan, ama muhtemelen uzman olmayan
okuyucuların göz ardı ettiği örnekleri aktarmakta tereddüt etmeyeceğim. Umarım
modern insanın bilmediği veya aşina olmadığı anlam dünyalarıyla karşılaşması
“yeni bir Beşeri bilim” denebilecek şeyin kapılarını açar. Hem bu denemeler hem
de önceki çalışmalarım dinler tarihinin kutsallıktan arınmış bir toplumda
oynayabileceği kültürel işleve dikkat çekmek ve bunun yanısıra, kutsala ve onun
tarihsel tezahürlerine ilişkin sistematik bir yorumbilgisi geliştirmek amacını güdüyor.
Bu kitaptaki denemelerin çoğu farklı yerlerde yayımlandı, ama kimi
düzeltmeler yaptım ve içeriği genişlettim. Üç eski öğrencime müteşekkirim: 3.
Bölümün ilk taslağını Fransızca orijinalinden İngilizceye tercüme eden Harry
Partin’e; 5., 7. ve 8. Bölümleri okuyup
düzeltisini üstlenen Alfred Hiltebeitel’e ve dizini hazırlayan Norman
Girardot’ya teşekkür ederim.
Mircea Eliade (1907 - 1986)
Romanya’da doğmuş bir dinler tarihçisidir. Ama bundan fazlasıdır da: Felsefeci, kurmaca yazarı ve üniversite hocasıdır. Eliade’nin din üzerine incelemeleri, özellikle de kutsallığın tezahürleri üzerine çalışmalarıyla geçerliğini bugün bile koruyan bir paradigma geliştirmiştir. Bükreş Üniversitesinde felsefe eğitimi almıştır. 1928 yılında Kalküta Üniversitesinde Sanskritçe eğitimi almak üzere Hindistan’a gitmiştir. Burada Hint felsefesi üzerine de çalışan Eliade Himalayalar’da altı aylık inzivaya çekilmiştir. Buradaki döneminde Gandhi ile de şahsen tanışmıştır. Romanya’ya döndükten sonra Yoga: Hint Mistisizminin Kökenleri Üzerine Bir Deneme başlıklı teziyle doktorasını tamamlamıştır. Bu tez daha sonra Fransızca olarak yayımlanmıştır. 1945 yılında Paris’te Sorbonne Üniversitesinde İnsan Bilimleri Yüksek Araştırmalar Enstitüsünde çalışmaya başlamıştır. 1956 yılından emekli olduğu 1985 yılına dek Chicago Üniversitesinde dinler tarihi alanında çalışmalarını sürdürmüş ve ders vermiştir. 1986’da Chicago’da hayata gözlerini yummuştur. Eliade’nin din çalışmalarına en büyük katkısı geliştirdiği Sonsuz Dönüş teorisi olmuştur. Eliade’ye göre, yalnızca Kutsal’ın ve bir şeyin ilk ortaya çıkışının bir değeri vardır; bu nedenle, değer taşıyan sadece Kutsal’ın ilk ortaya çıkışıdır. Mitler ise Kutsal’ın ilk ortaya çıkışını tanımlar. Öyleyse mitsel zaman Kutsal’ın zamanıdır.
Eliade’nin dinsel simgeler ve mit alanındaki incelemelerinde sosyal bilim alanında 50’yi aşkın kuramsal çalışması vardır. Ayrıca edebiyat alanında da çeşitli eserler vermiştir. Çalışmalarını Rumence, İngilizce ve Fransızca kaleme almıştır. Başlıca eserleri: Le Mythe de l’Éternel Retour (Sonsuz Dönüş Mitosu), Le Sacré et Le Profane (Kutsal ve Dindışı), Images et Symboles (İmgeler ve Simgeler), Traité d’histoire des religions (Dinler Tarine Giriş), Shamanism: Archaic Techniques of Ecstasy (Şamanizm), A History of Religious Ideas (Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi).
Cem Soydemir
1967 Ankara doğumlu. ODTÜ Sosyoloji bölümü mezunu. 1994’ten beri birçok kitabı Türkçeye kazandırdı. Ağırlıklı olarak edebiyat kuramı, sanat tarihi, sinema, eleştirel teori, sosyoloji, felsefe, siyaset bilimi ve sanat alanlarında kitap ve makale çevirileri yaptı. Muhtelif kitapların editörlüğünü üstlendi. Müzikle uğraştı. Kum heykel sergilerinde küratör olarak görev aldı. Çevirdiği eserlerden bazıları: Craig Brandist, Bahtin ve Çevresi; Claire Colebrook, Gilles Deleuze; Julien Benda, Aydınların İhaneti; George Basalla, Teknolojinin Evrimi; V. N. Voloşinov: Freudculuk; Alexander Nehamas Nietzsche: Edebiyat Olarak Hayat (Doğu Batı); Mihail Bahtin, Karnavaldan Romana; Sanat ve Sorumluluk; Keith Ansell-Pearson, Kusursuz Nihilist; R. W. Connel, Toplumsal Cinsiyet ve İktidar (Ayrıntı); Mihail Bahtin, Dostoyevski Poetikasının Sorunları; György Lukács, Roman Kuramı; Thorsten Botz-Bornstein, Filmler ve Rüyalar; Daniel Frampton, Filmozofi (Metis); Vernon Hyde Minor, Sanat Tarihinin Tarihi; Yael Navaro, Kurmaca Mekân: Kuzey Kıbrıs’ın Duygu Coğrafyası (Koç Üniversitesi Yayınevi).