Anselmus’un ilk dönem çalışmalarından olan Monologion (Monolog), seksen bölümden oluşan kapsamlı bir çalışmadır. Eserin temel amacı, Kutsal Kitap’a veya diğer otoritelere başvurmadan, salt akıl yoluyla Tanrı’nın varlığını ve niteliklerini kanıtlamaktır. Anselmus, bu yaklaşımıyla Augustinus (354-430) geleneğini sürdürürken, aynı zamanda skolastik yöntemin öncülerinden biri olarak kabul edilir.
Anselmus’un en ünlü eseri olan Proslogion, (Söylem) ise 1077-1078 yılları arasında kaleme alınmıştır. Monolog’un devamı niteliğinde sayılabilecek bu eser, yazarın Tanrı’ya yönelik bir konuşması şeklinde düzenlenmiştir. Ünlü Credo ut intelligam “Anlamak için inanıyorum” ifadesi bu eserde geçer. Bu ifade, Anselmus ve Ortaçağ felsefesinin temel ilkelerinden biridir. Anselmus, imanın anlayıştan önce geldiğini, ancak imanın da akıl yoluyla derinleştirilmesi gerektiğini savunur. Bu yaklaşım, Hıristiyan felsefesinde iman ile aklın uyumlu bir şekilde bir arada var olabileceği fikrini temsil eder. Anselmus’a göre, iman anlayışı önceler ve mümkün kılar, ancak anlayış da imanı güçlendirir ve derinleştirir:
“Senin yüksekliklerine tırmanmaya
çalışmıyorum Tanrım, keza anlayışım hiçbir şekilde buna eşit değil. Ancak
kalbimin inandığı ve sevdiği hakikatini bir ölçüde anlamayı arzuluyorum.
İnanmak için anlamaya çalışmıyorum, aksine anlamak için inanıyorum. Çünkü şuna
da inanıyorum: İnanmazsam, anlayamam.”
- Yazar: Anselmus
- Kitabın Başlığı: Monolog & Söylem
- Latince Metin: Monologion & Proslogion
- Latinceden Çeviren: Fırat Çelebi
- Yayına Hazırlayanlar: Taşkın Takış, Ufuk Coşkun
- Kapak Tasarımı: Mr. Z & Z
- Dizi Bilgisi: Doğu Batı Yayınları - 454; Felsefe Dizisi - 128
- Basım Bilgileri: Nisan 2025
- Sayfa Sayısı: 144
- ISBN: 978-625-6194-27-4
- Boyutları: 13,5 x 21
- Kapak Resmi: "Melek Başları & Miss Francis Gordon", Çizim: Sir Joshua Reynolds, 1786-87, Denver Sanat Müzesi - Berger Koleksiyonu.
Monolog (Monologion)
Üzerine
Anselmus’un ilk dönem çalışmalarından olan Monologion,
seksen bölümden oluşan kapsamlı bir çalışmadır. Eserin temel amacı, Kutsal
Kitap’a veya diğer otoritelere başvurmadan, salt akıl yoluyla Tanrı’nın varlığını
ve niteliklerini kanıtlamaktır. Anselmus, bu yaklaşımıyla Augustinus (354-430)
geleneğini sürdürürken, aynı zamanda skolastik yöntemin öncülerinden biri
olarak kabul edilir.
Eserin ilk bölümlerinde Anselmus, Tanrı’nın varlığına dair üç ayrı
argüman sunar. Bu argümanlar, iyilik, büyüklük ve varlık kavramlarından yola çıkarak
en yüce varlığın zorunlu olarak var olması gerektiğini göstermeye çalışır.
Sonraki bölümlerde ise Tanrı’nın birliği, basitliği, ezelî-ebediliği gibi
nitelikleri ele alınır ve Hıristiyan teslis inancı rasyonel bir temele
oturtulmaya çalışılır.
Eser, seksen bölümden oluşmakta olup, her bir bölüm grubu belirli
konulara odaklanmaktadır:
1-4. Bölümler: Anselmus, var olan her şeyin en iyisi, en büyüğü
ve en yücesi olan bir varlığın olduğunu öne sürer. Bu, kendi başına var olan,
tüm var olanların en yücesi olan ve diğer her şeyin varlığının kaynağı olan bir
doğadır.
5-14. Bölümler: Bu Yüce Doğa’nın kendi kendine var olması ve diğer
her şeyin onun aracılığıyla var olması incelenir. Yoktan yaratılan şeylerin,
yaratılmadan önce Yaratıcının aklında hiçlik olmadığı fikri ele alınır. Tanrı’nın
Sözünün, Tanrı’nın kendisi olduğu savunulur.
15-17. Bölümler: Tanrı hakkında hangi isimlerin kullanılabileceği
tartışılır. Yüce Varlık’ın basitliği ve özüne dair yüklenebilecek her şeyin
onda bir ve aynı şey olduğu fikri işlenir.
18-28. Bölümler: Yüce Varlık’ın diğer nitelikleri ele alınır.
Onun ebedi var oluşu, her zaman ve mekânda mevcut olması, ancak kendisinin
farklı zaman ve mekânlarda var olmaması gibi konular incelenir.
29-48. Bölümler: Anselmus, Hıristiyan teslis öğretisinin birçok
önermesini, Kutsal Kitap otoritesine başvurmadan, yalnızca felsefi argümanlar
kullanarak savunur. Tek Tanrı, Üç Şahıs: Anselmus, Hıristiyan inancına uygun
olarak tek bir Tanrı’nın varlığını kabul eder, ancak bu Tanrı’nın üç şahısta,
yani Baba, Oğul ve Kutsal Ruh olarak var olduğunu dile getirir.
49-58. Bölümler: Yüce Ruh’un sevgisi, Baba ve Oğul’un
birbirlerini nasıl sevdikleri, Sevgi’nin Baba’dan ve Oğul’dan nasıl tam olarak
çıktığı gibi konular ele alınır. Sadece Baba’nın doğurucu ve doğmamış, sadece Oğul’un
doğmuş olduğu, sadece onların Sevgisinin ne doğmuş ne de doğmamış olduğu açıklanır.
59-65. Bölümler: Baba, Oğul ve Ruh’un birbirlerinde eşit olarak
var oldukları tartışılır. Hiçbirinin hatırlamak, anlamak veya sevmek için diğerine
ihtiyaç duymadığı, ancak gene de üç baba, üç oğul veya üç ruh değil, bir baba,
bir oğul ve onlara ortak bir ruh olduğu açıklanır.
66-77. Bölümler: Akılcı zihin aracılığıyla Yüce Varlık’ı tanımanın
mümkün olduğu, akılcı yaratığın Yüce Varlık’ı sevmek için yaratıldığı, her
insan ruhunun ölümsüz olduğu gibi konular ele alınır. Ayrıca, Yüce Varlık’a
umut bağlamanın ve inanmanın gerekliliği vurgulanır.
78-80. Bölümler: Hangi imanın canlı, hangisinin ölü olduğu tartışılır.
Yüce Varlık’ın bazı açılardan üç olarak nitelendirilebileceği, her şeye
hükmettiği ve tek Tanrı olduğu fikri savunulur.
Eserin önemli özelliklerinden biri, Anselmus’un kullandığı dil ve
kavramlardır. Örneğin, Tanrı’yı tanımlarken “en yüce varlık” (summum omnium)
veya “en büyük düşünülebilir varlık” (aliquid quo nihil maius cogitari possit)
gibi ifadeler, filozofun daha sonra Proslogion’da geliştireceği
ontolojik argümanın temelini oluşturur.
Anselmus’un bu eseri, inanç ve aklın uyumlu bir şekilde bir araya
gelebileceğini gösterme çabası açısından da önemlidir. “Fides quaerens
intellectum” (Anlayış Arayan İman) ilkesinin bir örneği olan Monologion,
Ortaçağ Hıristiyan düşüncesinde rasyonel teolojinin gelişimine önemli katkılar
sağlamıştır.
Söylem (Proslogion)
Üzerine
Anselmus’un en ünlü eseri olan Proslogion, 1077-1078 yılları
arasında kaleme alınmıştır. Monologion’un devamı niteleğinde sayılabilecek
bu eser, yazarın Tanrı’ya yönelik bir konuşması şeklinde düzenlenmiştir.
Anselmus, eserin orijinal adını “Fides Quaerens Intellectum” (Anlayış Arayan İman)
olarak belirlemiş, ancak daha sonra bu ismi değiştirmiştir. Proslogion,
Anselmus’un daha önce yazdığı Monologion’un devamı niteliğindedir ve
ondan farklı olarak Tanrı’nın varlığını tek bir argümanla kanıtlamayı
amaçlamaktadır.
Eser, yirmi altı bölümden oluşmaktadır. İlk bölüm, Anselmus’un
Tanrı’ya yönelik bir duasıyla başlar. Sonraki bölümlerde ise Tanrı’nın varlığı,
sıfatları ve diğer teolojik meseleler ele alınır. Özellikle ikinci ve üçüncü
bölümler, Anselmus’un meşhur ontolojik argümanını içermesi bakımından felsefe
tarihinde önemli bir yere sahiptir. Bu argüman, “kendisinden daha büyüğü düşünülemeyen
varlık” kavramından yola çıkarak Tanrı’nın varlığını akıl yoluyla kanıtlamayı
amaçlar.
Anselmus’un ontolojik argümanı, Tanrı’nın varlığını a priori
olarak, yani deneyimden bağımsız bir şekilde kanıtlamayı amaçlar. Argümanın
özü, “kendisinden daha büyüğü düşünülemeyen varlık” kavramına dayanır.
Anselmus’a göre, bu kavramı anlayan herkes, böyle bir varlığın zihninde var
olduğunu kabul etmelidir. Ancak eğer bu varlık sadece zihinde var olup gerçekte
var olmasaydı, ondan daha büyük bir varlık (hem zihinde hem de gerçekte var
olan) düşünülebilirdi. Bu ise “kendisinden daha büyüğü düşünülemeyen varlık”
tanımıyla çelişir. Dolayısıyla Anselmus bu çelişkiden kaçınmak için,
“kendisinden daha büyüğü düşünülemeyen varlık”ın hem zihinde hem de gerçekte
var olması gerektiği sonucuna varır. Bu argüman, saf kavramsal analiz yoluyla
Tanrı’nın varlığını kanıtlama girişimi olarak felsefe tarihinde benzersiz bir
yere sahiptir ve sonraki yüzyıllarda pek çok filozof tarafından hem savunulmuş
hem de eleştirilmiştir.
Proslogion’un temel amacı, imanın akılla desteklenmesi ve anlaşılmasıdır.
Anselmus, eserin önsözünde bu amacını şöyle ifade eder: “İnandığımız şeyleri
anlamak için akıl yürütmeye çalıştım.” Bu yaklaşım, Ortaçağ felsefesinde sıkça
karşılaşılan “fides quaerens intellectum” (anlayış arayan iman) ilkesinin bir
yansımasıdır.
Eserin üslubu, Anselmus’un diğer çalışmalarından farklılık
gösterir. Proslogion, dua ve tefekkür tarzında yazılmış olup, yazarın kişisel
dinî deneyimini yansıtır. Bu stil, eserin sadece felsefi bir metin olarak değil,
aynı zamanda dinî bir tefekkür olarak da okunmasına olanak sağlar.
Proslogion, yazıldığı dönemden itibaren büyük ilgi görmüş
ve tartışmalara yol açmıştır. Özellikle ontolojik argüman, hem çağdaşları hem
de sonraki düşünürler tarafından yoğun bir şekilde ele alınmıştır. Anselmus’un
çağdaşı olan Gaunilo’nun eleştirileri ve Anselmus’un bu eleştirilere verdiği
cevaplar, eserin bir parçası olarak günümüze ulaşmıştır.
Proslogion’un
önemi, sadece içerdiği argümanlardan kaynaklanmaz. Eser, Ortaçağ felsefesinde
iman ve aklın birlikteliğini savunan yaklaşımın önemli bir örneğidir. Ayrıca
Tanrı’nın varlığını rasyonel yollarla kanıtlama çabası, sonraki yüzyıllarda
birçok filozof ve teologu etkilemiştir. Descartes, Leibniz ve Hegel gibi düşünürler,
Anselmus’un argümanını kendi felsefi sistemleri içinde yeniden ele almışlardır.
Anselmus
İtalyan din adamı, filozof ve teolog. 1033-1109 yılları
arasında yaşamıştır. Ortaçağ Hıristiyan düşüncesinin en önemli temsilcilerindendir.
Metafizik, mantık ve ahlâk felsefesi alanlarında eserler kaleme almıştır. Soylu bir ailenin çocuğu olarak İtalya’nın Aosta şehrinde
doğdu, gençliğinde
dinî ve felsefi konulara ilgi duydu. Normandiya’daki Bec Manastırı’nda eğitim gördükten sonra 1063’te başöğretmen (prior),
1078’de ise başrahip oldu. 1093’te
Canterbury Başpiskoposu olarak atandı, bu görevde kilise-devlet ilişkileri konusunda kral ile yaşadığı anlaşmazlıklar
nedeniyle iki kez sürgün edildi.
Anselmus, Bec Manastırı’ndayken dilbilgisi ve mantık konularını ele alan De Grammatico, Tanrı’nın varlığını akılla kanıtlamaya
çalıştığı Monologion, meşhur ontolojik Tanrı
kanıtını sunduğu Proslogion,
hakikat kavramını incelediği De
Veritate, özgür irade ve günah kavramlarını ele aldığı De Libertate Arbitrii, kötülüğün kökenini tartıştığı De Casu Diaboli ve teslis inancını konu alan De Fide
Trinitatis eserlerini yazdı. Canterbury Başpiskoposu olarak görev yaptığı dönemde ise kurtuluş öğretisini sistematik biçimde
ele alan Cur Deus Homo, Meryem’in günahsız
doğumunu inceleyen De Conceptu Virginali,
Kutsal Ruh’un kaynağı tartışmasına
katkıda bulunan De Processione Spiritus Sancti,
kilise sakramentlerini inceleyen De Sacramentis Ecclesiae ve De
Concordia adlı eserleri başta olmak üzere pek çok eser kaleme almıştır. 1720 yılında Papa XI. Clemens tarafından kilise doktoru ilân edilmiştir.
Fırat Çelebi
Akdeniz Üniversitesi Eski Yunan Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde
lisansını, Akdeniz Üniversitesi Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü’nde yüksek
lisans ve doktorasını tamamladı. Ortaçağ Batı felsefesi, klasik
dönem İslâm felsefesi başlıca çalışma alanlarıdır. Çeşitli ulusal ve
uluslararası dergilerde makaleleri bulunmaktadır. Doğu Batı Yayınları’nda
Latinceden yaptığı diğer çeviriler: Petrus Abelardus, Filozof, Yahudi
ve Hıristiyan Arasındaki Diyaloglar (2022) ve Etik - Kendini Tanı (2024);
Augustinus, İç Konuşmalar & Ruhun Ölümsüzlüğü
Üzerine (2023).