Böyle Buyurdu Zerdüşt: Herkesin ve Hiç Kimsenin Kitabı
- 210,00 TL
-
147,00 TL
- Stok Durumu: Stokta var
- 24 Saatte Kargoda
Ey kardeşim, yalnızlığa mı çekilmek istersin? Kendine giden yolu mu aramak istersin? Biraz dur ve dinle beni… Verebilir misin kendine kötünü ya da iyini, asabilir misin istemini başının üstüne bir yasa gibi? Olabilir misin kendi kendinin yargıcı ve intikamcısı kendi yasanın?… Bugün bile kalabalıkta ıstırap çekiyorsun ey sen, tek kişi: bugün hâlâ cesaretin ve umutların tam. Fakat bir gün yoracak seni yalnızlık, bir gün kırılacak gururun ve yerinden oynayacak cesaretin. Haykıracaksın bir gün: “Ben yalnızım” diye… Duygular vardır yalnızları öldürmek isteyen; başaramazlarsa öldürmeyi, o zaman kendileri ölmek zorunda kalırlar. Fakat yeter mi senin gücün katil olmaya?... Koru kendini iyilerden ve adillerden! Hoşlanırlar onlar kendi erdemini yaratanları çarmıha germekten – nefret ederler yalnızlardan. Koru kendini kutsal saflıktan... Bazı insanlara elini değil, pençeni uzatmalısın sadece: ve isterim ki, pençenin tırnakları da olsun. Fakat karşılaşabileceğin en büyük düşman kendin olacaksın yalnızca; bizzat kendini bekleyeceksin mağaralarda ve ormanlarda pusuda. Ey yalnız kişi, kendine giden yolu yürürsün! Kendinden ve yedi şeytanının önünden geçer yolun!.. Ey yalnız kişi, yaratıcının yolunda yürürsün: bir Tanrı yaratmak istersin sen kendine, yedi şeytanından. Ey yalnız kişi, seveninin yolunda yürürsün: kendini seversin sen, bu nedenle küçümsersin kendini, sevenlerin küçümsediği gibi. Yaratmak ister seven kişi, çünkü küçümser! Sevdiği şeyi küçümsemek zorunda kalmamış bir kişi, ne anlar ki sevgiden? Sevginle gidesin yalnızlığına ve yaratmanla kardeşim; çok sonra topallar adalet senin ardından. Gözyaşlarımla gidesin yalnızlığına kardeşim. Ben kendisinden ötesini yaratmak isteyeni ve öyle yok olanı severim.
Böyle buyurdu Zerdüşt.
- Yazar: Friedrich Nietzsche
- Kitabın Başlığı: Böyle Buyurdu Zerdüşt: Herkesin ve Hiç Kimsenin Kitabı
- Orijinal Başlık: Also Sprach Zarahustra. Ein Buch für alle und keinen, 1891.
- Çeviren:Gülperi Sert [Almanca]
- Yayına Hazırlayan: Taşkın Takış, Ufuk Coşkun
- Kapak Tasarımı: Mr. Z & Z
- Tasarım Uygulama: Aziz Tuna
- Dizi Bilgisi: Doğu Batı Yayınları - 83; Felsefe Dizisi - 26
- Basım Bilgileri: 5. Basım / Aralık 2021 [1. Basım / Kasım 2012]
- Sayfa Sayısı: 376
- ISBN: 978-975-8717-92-7
- Kapak Resmi: Dura Europos’taki eski Mitra tapınağında bulunmuş olan Zerdüşt portresi. Suriye, MS III. yüzyıl
- Boyutları: 13,5 x 21
Çevirmenin Önsözü
Friedrich Wilhelm Nietzsche
Böyle Buyurdu Zerdüşt
Üzerine
Birinci Bölüm
Zerdüşt’ün Öndeyişi
Zerdüşt’ün Konuşmaları
Üç Dönüşüm Üzerine
Erdem Kürsüleri Üzerine
Ötedünyalılar Üzerine
Bedeni Küçümseyenler Üzerine
Sevinçler ve Tutkular Üzerine
Solgun Suçlu Üzerine
Okuma ve Yazma Üzerine
Dağdaki Ağaç Üzerine
Ölüm Vaizleri Üzerine
Savaş ve Savaşçı Halk Üzerine
Yeni Putlar Üzerine
Pazaryerindeki Sinekler Üzerine
İffet Üzerine
Dost Üzerine
Bin Bir Erek Üzerine
İnsan Sevgisi Üzerine
Yaratıcının Yolu Üzerine
Yaşlı ve Genç Kadıncıklar Üzerine
Engerek Sokması Üzerine
Çocuk ve Evlilik Üzerine
Gönüllü Ölüm Üzerine
Armağan Eden Erdem Üzerine
İkinci Bölüm
Ayna Tutan Çocuk
Mutluluk Adalarında
Merhametliler Üzerine
Rahipler Üzerine
Erdemliler Üzerine
Ayaktakımı Üzerine
Zehirli Örümcekler Üzerine
Ünlü Bilgeler Üzerine
Gece Türküsü
Dans Nağmesi
Mezar Türküsü
Kendini Aşma Üzerine
Yüce İnsanlar Üzerine
Kültür Ülkesi Üzerine
Lekesiz Algılama Üzerine
Bilginler Üzerine
Şairler Üzerine
Büyük Olaylar Üzerine
Kâhin
Kurtuluş Üzerine
İnsanın Akıllılığı Üzerine
En Sakin Saat
Üçüncü Bölüm
Gezgin
Hayal ve Bilmece Üzerine
İstenmeden Gelen Mutluluk Üzerine
Güneş Doğmadan
Küçülten Erdem Üzerine
Zeytin Dağında
Geçip Gitmek Üzerine
Dönekler Üzerine
Yuvaya Dönüş
Üç Kötü Şey Üzerine
Ağırlığın Ruhu Üzerine
Eski ve Yeni Levhalar Üzerine
İyileşen Kişi
Büyük Özlem Üzerine
Diğer Dans Şarkısı
Yedi Mühür
Dördüncü ve Son Bölüm
Bal Kurban Etmek
Yardım Çığlığı
Krallarla Konuşma
Sülük
Büyücü
Emekli
En Çirkin İnsan
Gönüllü Dilenci
Gölge
Öğleyin
Selâmlaşma
Akşam Yemeği
Daha Yüce İnsan Hakkında
Hüznün Türküsü
Bilim Üzerine
Çölün Kızları Arasında
Uyanış
Eşek Töreni
Sarhoş Türkü
İşaret
Çeviride Yararlanılan Kaynaklar
ÇEVİRMENİN ÖNSÖZÜ
19. yüzyılın en büyük filozoflarından biri olan Friedrich Nietzsche’nin
başyapıtı Also sprach Zarathustra’yı çevirirken çok zevk aldığımı
belirterek söze başlamak istiyorum.
İlk kez 2002’de çevirdiğim ve 2003’te İlya
Yayınları’ndan çıkan çevirim yedi basım yaptı. Aradan geçen on yıl içinde
öğretim üyeliğimin yanısıra sekiz kitap daha çevirdim ve her kitap çeviri
deneyimime ve yöntemime çok şey kazandırdı. Bu nedenle yıllar önceki çevirimi
doğrudan bir yayınevine vermektense gözden geçirmek istedim, titiz bir çalışma
sonunda elinizdeki bu kitap ortaya çıktı.
Eseri ilk çevirdiğim 2002 yılını düşündüğümde
bugün bile başım dönüyor. Başka herhangi bir eser çevirmeden, Nietzsche’yi ve
tüm eserlerini tanımadan başyapıtı sayılan Zerdüşt’ü çevirmek nasıl bir
cüretkârlık! Fakat çevirmenlik böyle bir şey; cesur, cüretkâr, gözükara olmalı
bir çevirmen. Çevirmenlik ne kadar zor, ne kadar çok sorumluluk isteyen bir
uğraş. Her anlaşılmazda, her yorumda tereddüt, kuşku, kararsızlık, korku, utanç
ve benzeri duygularla boğuşur çevirmen. Her çeviri ayrı bir mücadele, ayrı bir
boğuşma hattâ yeni bir savaş; çevirmenin kaynak metinle ve kendisiyle savaşı
bence.
Eserin ülkemizdeki çeviri serüvenine gelince;
Türkiye’de felsefe kürsüsünün kurulmasından bir yıl sonra Sadi Irmak (1934,
İkbal Yayınevi) tarafından ilk kez çevirilen eserin ikinci çevirmeni Turan
Oflazoğlu’dur (1964, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları). Oflazoğlu’nun eserin
İngilizce tercümesinden yaptığı çeviri hâlâ basılmakta ve okunmaktadır. Üçüncü
çeviri Osman Derinsu’ya ait (1972, Varlık Yayınları). 1934’ten 1972’ye kadar
eseri üç kişi çevirmişken 2000’li yıllara gelindiğinde Zerdüşt çevirilerinde
bir patlama yaşanır: 2003’te benim İlya’da çıkan çevirimin yanısıra Regaip
Minareci’nin (2003, Morpa), Mustafa Tüzel’in (2003, İş Bankası Yayınları), Lale
Sunay’ın (2005, Gün Yayıncılık), Murat Batmankaya’nın (2006, Say Yayınları) ve
Ahmet Cemal’in (2007, Kabalcı) çevirisini görüyoruz. Bu tarihten sonra da
birçok yayınevi Nietzsche’nin bu eserinin çevirisini bastı. Bu arada çıkan
korsan çevirileri saymıyorum. Bilindiği üzere bir eserin sıklıkla ve çeşitli
çevirmenlerce çevrilmesi eserin önemini ve ona olan talebi gösterir.
Bugüne kadar yapılmış çevirilerin hepsinin
büyük bir emek harcanarak, özenilerek ortaya çıktığından hiç kuşkum yok. Hepsi
ayrı ayrı değerli, Nietzsche’nin bu güzel eserinin nice okurlara ulaşmasında
köprü olmuş ve yazın alanında önemli bir yere sahip çevirilerdir.
Çeviri için iki nokta sık sık tekrarlanır.
Birincisinde çeviri çoğu zaman evli kadına benzetilir ve güzeli sadık olmaz,
sadık olanı güzel olmaz denilir. Birincisinde izlenen yöntem yazarı okura
götüren, ikincisinde ise okuru yazara götüren yöntemdir. Ben tüm çevirlerimde
her iki yöntemi bir arada kullanıyorum. Bu çevirimde de Nietzsche’nin Alman
dilinin zenginliği içindeki mükemmel uslubunu aynı zenginlikteki Türkçemizde
vermek için özen gösterdim.
Günümüzdeki bir başka çeviri anlayışına göre
iyi bir çevirmen “görünmeyen” çevirmendir. Çeviri sadece dilin aktarılması
değildir. Gerek çağdaş çeviri kuramları, gerek günümüz okuru çeviri bir eserde
kültür aktarımının da olması gerektiği görüşünde. Kültür, bir toplumun sadece
dilinde değil söyleminde, inancında, folklöründe, gelenek ve göreneklerinde
kendini gösterir. Bunu aktarmak isteyen çevirmen ise görünmek hattâ sesini
duyurmak zorundadır. Nietzsche gibi bir dil ustasının yazdığı bu eserde
benzetmeler, kıssalar, metaforlar, Tevrat ve İncil’e göndermeler o kadar çok
ki tüm bunları kaynak dili ve kaynak kültürü çok iyi bilen çevirmen
anlayabilir ancak. Bence çevirmen anladığı, yorumladığı, çoğu zaman araştırarak
bulduğu olguları eserin hedef okur tarafından kaynak okurun anladığı şekilde
anlaşılabilmesi için açıklamak zorundadır. Bu yöntem çevirmeni “görünür” kılar,
metnin içinden çevirmenin “sesini” duyurur. Erek okur çevirmenin dilinden
kaynak metinde anlatılandan kafasında bir resim oluşturamazsa Nietzsche’yi
değil anlamak, doğru okuyamamış olur. Bu nedenle gözden geçirdiğim bu
çevirimde önceki çevirimden daha çok dipnot verdim. Örneğin “Solgun Suçlu”
adlı bölümde yer alan Der Strich bannt die Henne, der Streich, den er führte
bannte seine arme Vernuft – den Wahnsinn nach der Tat heisse ich dies
(Çizgi tavuğu büyüler, suçlunun düşüncesi de onun zavallı usunu büyüler – ben
buna eylemden sonraki delilik diyorum) cümlesini olduğu gibi çevirip
geçmek yerine Nietzsche’nin burada ne anlatmak istediğini anlamaya çalıştım,
yaptığım araştırma sonucunda bulduğum şu yorumu dipnotta açıkladım: “Ahlâklı
insanlar suçluları sadece tek bir şeyin, tek bir eylemin parçası olarak
görürler: suçun. Suçlular da bu tek eylem varlıklarının parçası olduğu müddetçe
kendilerini öyle görürler. Ve bu tıpkı, tavuğun etrafına çizilen, onu kımıldamaz
hale getiren tebeşir dairesi gibidir. Bir başka deyişle tavuk nasıl hipnotize
edilmiş gibi bu dairenin dışına çıkamazsa ahlâk dünyasında da suçluyu hipnotize
eden birçok şey vardır.” Yaptığım bu açıklamayı dipnotta okuyan Türk okuru
Nietzsche’nin bu benzetmesini kolayca anlayacaktır.
Bir başka örnek ise Nietzsche’nin tüm eserde
yaptığı kelime oyunları ve deyimleri değiştirmekle ilgili: Yazarın
Almancadaki Auf Herz und Nieren prüfen düz çevirisi “Yüreği ve
böbrekleri kontrol etmek” olan ancak “bir şeyler bulmak için her yana bakmak,
her şeyi didik didik etmek” anlamına gelen deyimi ironik bir anlam katmak için
değiştirdiği Und wenn man auch Nierenprüfer ist: wer glaubt wohl noch, dass
ihr Nieren habt cümlesini “Böbrekten anlayan kişi de olsa, kim inanır sizin
de böbreğiniz olduğuna” diye çevirdiğimizde okur ne Nietzsche’nin deyimi
değiştirdiğini fark edecek ne de bu deyimle anlatılmak istenen şu asıl mânâyı
anlayacaktır: “Ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın siz zavallı insanlarda kayda
değer bir şey bulmak mümkün değil.” Dipnotlarda verdiğim bu açıklamaların bazen
yazarı okura götürmek bazen de okuru yazara götürmek için gerekli ve yegane
yöntem olduğunu düşünüyorum.
Eser şimdiye kadar “Zerdüşt Böyle Dedi” ve
“Böyle Buyurdu Zerdüşt” başlıklarıyla çevrildi. Ben de özgün metindeki
-“Böyle Konuştu Zerdüşt”- başlığına yakın olanı tercih ettim ve “Böyle Buyurdu
Zerdüşt” başlığını uygun gördüm.
Bu çeviride ilk çevirimden biraz daha fazla
Tevrat ve İncile yapılan göndermeler tespit ettim ve bunları sonnot olarak
kitabın arkasında değil de dipnot olarak sayfa altında göstermeyi tercih ettim.
Eserin herkes tarafından okunmak isteneceğini düşünerek Nietzsche’nin bu eserde
üstünde durduğu üstinsan, sonsuz yeniden geliş ve güç istenci
gibi anlaşılması güç kavramları açıklamayı gerekli bulduğum ve “Böyle Buyurdu
Zerdüşt Üzerine” başlıklı bir yazı yazdım, ayrıca Nietzsche’nin hayatının
önemli devrelerini vurguladığım bir bölüm koydum.
Daha ilk okuduğum öğrencilik yıllarımda
özellikle üslübuna hayran olduğum Zerdüşt’ü inceleme arzum onu her
satırını anlama ve Çevirme İstenci uyandırmıştı bende. Yıllar içinde
birçok kişi tarafından çevrilen eserin günün birinde bir Üstçevirmen
tarafından çevrilmesini ve bir Üstçevirinin ortaya çıkmasını, Böyle
Buyurdu Zerdüşt’ün sayısız çevirmenler tarafından Sonsuzca Yeniden
Gelmesini ümit ediyorum; umarım hiç Nietzsche öldü demek zorunda
kalmayız; Nietzsche’yi anlamak zor olduğu kadar kolay da, bu nedenle onu
anlamak için kırbacınızı değil yüreğinizi yanınızda götürmeniz
yeter.
Nietzsche’nin şiirsel üslubunu Türkçede vermek
için çok titizlendiğim bu çevirinin Türk okurlarına benim özgün metinden
aldığım hazzı vermesini ve okurda Nietzsche’nin diğer eserlerini okuma merakı
uyandırmasını diliyor ve eserin Herkesin Kitabı olmasını ümit ediyorum.
Gülperi
Sert
Kasım 2012 İzmir
Friedrich Wilhelm Nietzsche (1844-1900)
Alman filozof, filolog ve kültür eleştirmeni. Çoğu çevrelerce Avrupa’nın en büyük düşünürü olarak kabul edilir. Yazdığı eserler zamana meydan okumuş ve 21. yüzyıl dâhil tüm zamanların en çok alıntı yapılan filozofu olmuştur. 1844 yılında Leipzig yakınlarında Röcker kasabasında dünyaya gelir. Bonn Üniversitesi’nde filoloji ve ilahiyat eğitimi alır. Henüz yirmi dört yaşındayken Basel Üniversitesi’nde klasik filoloji kürsüsüne en genç kişi olarak atanır. Gençlik yıllarında Schopenhauer ve Wagner’in etkisi altındadır. Yaşamı boyunca felsefenin daima temellerine inmeye çalışır. Belki de bu yüzden Wagner dâhil, üniversite çevreleriyle, birçok dostuyla sürekli bir gerilim içindedir. Bu kopuşun bedelini derin yalnızlığıyla ödeyecektir Nietzsche. Yaşamının ilerleyen yıllarında Basel’den aldığı emekli maaşıyla geçinen Nietzsche, sağlığına yararlı iklimleri bulmak için Fransa, İtalya ve İsviçre’de seyahat eder. Büyük yapıtlarının bir kısmını buralarda kaleme alır. Onun eserleri çağına tümden bir karşı çıkış olarak yorumlanabilir. Düşünceleri ve üslubuyla varoluşçuluktan psikanalize, sanattan felsefenin her sahasına derin izler bırakmıştır. Aforizmaları, karşıt kavramları ve ironisiyle düşünce tarihini taçlandırmıştır. Çok az düşünür, yazar ve sanatçı onun kadar özgün olmayı başarabilmiştir. Nietzsche her zaman yeniden okunmuş ve yeniden değerlendirilmiştir. Böyle Buyurdu Zerdüşt, “çekiçle yapılan” felsefenin en güzel örneklerinden biridir.
Gülperi Sert
1982 yılında A.Ü. Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı’ndan mezun oldu. 1982’den 1984’e kadar Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde, 1984’ten 1993’e kadar Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde çalıştı. 1993 1997 yılları arasında Almanya’da Friedrich Wilhelm Üniversitesi Doğu Dilleri Enstitüsü’nde çalıştı ve Türkçe, Çeviri ve Çağdaş Türk Edebiyatı dersleri verdi. 1998’de Dokuz Eylül Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi’nde Mütercim Tercümanlık Bölümü’nü kurdu. Gülperi Sert daha çok Zweig çevirileriyle tanınmaktadır: Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar (2004) (İş Bankası Yayınları); Clarissa (2010) (Can Yayınları); Satranç (2012); Böyle Buyurdu Zerdüşt (2012); Genç Werther’in Acıları (2013); Joseph Fouché & Bir Politikacının Portresi (2015); Dünün Dünyası Bir Avrupalının Anıları (2016); Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat (2017) (Doğu Batı Yayınları).