Ölümcül Hastalık Umutsuzluk
- 185,00 TL
-
129,50 TL
- Stok Durumu: Stokta var
- 24 Saatte Kargoda
Søren Kierkegaard; şu Danimarkalı filozof, varoluşçuluğun babası... Kierkegaard’a göre umutsuzluk evrenseldir, çünkü insan sonluluktan sonsuzluğa geçişi umutsuzluk yoluyla gerçekleştirir. Umutsuzluk kaçınılmazdır, onu bir an olsun yabana atamayız. Benliğin iflah olmaz hastalıklarına karşılık umut üzerine topyekûn iyimser bir felsefe geliştirmek ruhumuza yapılabilecek en ağır saldırılardan biridir. Bir mustarip kötü bir teselliyle avutulabilir mi? Umut üzerine gerekli-gereksiz sarfedilen sözler ölümcül bir hastanın yanında yapılan gaflara benzeyecektir ve pek az teskin edicidir! Oysa umudunu sonuna kadar tüketmiş bir ruh hali gerçeği kavramak adına daha doğru bir adım atmış olur. Umutsuzluk kaçınılmazdır, insanın karşıtların bir sentezi olmasının, daha doğrusu diyalektik bir varlık oluşunun gereğidir. Sonlu varlığı ile sonsuz varlığı arasına sıkışan insan “kendi olma” sürecini umutsuzluk içinde yaşar.
Kierkegaard için umutsuzluk ölümcül hastalıktır. “Bu hastalıktan ölünmesinden veya bu hastalığın fiziksel ölümle sona ermesinden çok, bu hastalığın işkencesi, can çekişen ama ölemeden ölümle savaşan kişi gibi ölememektedir, sürekli bir can çekişme hali içindedir.” “Ölümcül hastalık dar anlamda kendisinden sonra hiçbir şey bırakmadan ölüme giden bir hastalık demektir. Ve umutsuzluk budur.” Umutsuzluğun özü yaşamın hiçbir şey olmamasıdır.
Kierkegaard bir dinin çerçevesi içinde yapıtlar üretmesine karşılık aynı zamanda insanoğlunun en temel sorunlarını ortaya koyar. Kierkegaard birden ve doğrudan varoluş gizeminin içine dalar. Hegel’de en üst noktasına ulaşan akıl ve sistem felsefesine karşı bireyin varoluşunun akıldışılığını, paradoksunu açığa serer.
- Yazar: Søren Kierkegaard
- Kitabın Başlığı: Ölümcül Hastalık Umutsuzluk
- Orijinal Başlık: Sygdommen til Døden
- Çeviride Kullanılan Metin: Traité du désespoir, Gallimard, 1973.
- Çeviren: M. Mukadder Yakupoğlu [Fransızca]
- Yayına Hazırlayan: Necmettin Sevil
- Kapak Tasarımı: Mr. Z & Z
- Tasarım Uygulama: Aziz Tuna
- Dizi Bilgisi: Doğu Batı Yayınları - 6; Felsefe Dizisi - 1
- Basım Bilgileri: 11. Basım: Kasım 2024 [1. Basım: Ayrıntı Yayınları, 1997]
- Sayfa Sayısı: 144
- ISBN: 978-975-8717-06-4
- Boyutları: 13,5 x 21
Çevirenin Önsözü
Önsöz
Giriş
Birinci Kitap
Umutsuzluk Ölümcül Bir Hastalıktır
İkinci Kitap
Umutsuzluğun Evrenselliği
Üçüncü Kitap
Umutsuzluğun Kişileştirilmeleri
Dördüncü Kitap
Beşinci Kitap
Günahın Sürmesi
Önsöz
Bu anlatım biçimi birçok okuyucuya yalın gelebilir; bu biçim
tasarlanıp gerçekleştirilemeyecek kadar kuru gelebilir, spekülatif bir
kesinliğe sahip olamayacak kadar fazla ayrıntılı görünebilir. Çok mu ayrıntılı
bilmiyorum; çok mu kuru zannetmiyorum; ve eğer bu biçim gerçekten öyleyse bu
bana göre büyük eksiklik olurdu. Sorun, bu anlatım biçiminin herkesi aydınlatıp
aydınlatamaması değildir; çünkü hepimiz bu açıklamayı izleme konusunda aynı
durumda değiliz; ama burada doğası gereği aydınlatıcı olmalıdır. Aslında,
Hıristiyanlığın dayandığı ilke, her şeyin aydınlatıcı olmasını savunur. Hiçbir
şekilde bu noktaya ulaşmayan bir spekülasyon Hıristiyanlık dışıdır.
Hıristiyanlığa özgü bir anlatım, her zaman bir hastanın başucundaki hekimin
sözleri gibi olmalıdır; bunları anlamak için stajyer hekim olmak gerekmediği
gibi nerede söylendiklerini de unutmamak gerekir.
Tüm Hıristiyan düşüncenin yaşamla olan bu iç
içeliği (spekülasyonun koruduğu mesafelerin zıddı olarak) veya
Hıristiyanlığın bu etik tarafı, kesin olarak aydınlatmayı gerekli kılar ve
köklü bir sapma, bir yapı farkı, bu tür bir anlatımı, kesinliğine karşın,
yansız olmak isteyen bu tür bir spekülasyondan ayrı tutar; bu spekülasyonun
sözde yüce kahramanlığı, bu kahramanlıktan çok uzaktadır, aksine Hıristiyan
için insanlık dışı bir merak biçiminden başka bir şey değildir. Kendi olmaya
cesaret etmek aslında bir bireyi, şunu veya bunu değil, Tanrı karşısında
çabasının ve sorumluluğunun devasalığı içinde yalnız bir bireyi kavramaya
cesaret etmek demektir: Hıristiyanlığa özgü kahramanlık budur; bunun ender
olduğunu da itiraf edelim; ama saf insanlığın içine kapanarak kendini aldatmak
veya evrensel tarihi, bir hayran olma oyunu haline getirmek kahramanlık mıdır?
Biçimi ne kadar kesin olursa olsun tüm Hıristiyanlık bilgisi tedirginliktir ve
öyle olması gerekir; ama bu tedirginlik bile aydınlatır. Tedirginlik, yaşam
karşısındaki, kişisel gerçeğimiz karşısındaki gerçek davranıştır ve bundan
dolayı Hıristiyan için tedirginlik en üst gerçektir; yansız bilimlerin
yüksekliği, onun için yüksek bir gerçekten çok uzakta olup güldürü ve kendini
beğenmişlikten başka bir şey değildir. Ama söylediğim gibi ciddi olan şey
aydınlatandır.
Dolayısıyla, bir anlamda herhangi bir
Tanrıbilim öğrencisinin yazabileceği bu küçük kitabı kaleme almayı bir bakıma
her profesör beceremez.
Ama bu haliyle bu kitabın tuhaflığı en azından
düşünülmemiş değildir ve psikolojik doğruluğa sahip olma şansı da yok değildir.
Tabii ki daha gösterişli bir stil vardır ama bu derecedeki gösterişliliğin
fazla bir anlamı yoktur ve alışkanlık nedeniyle de kolaylıkla anlamsızlığın
içine düşer.
Geri kalan için kuşkusuz yüzeysel ama buna
rağmen yapmadan duramayacağım tek bir uyarı: Bir daha geri dönmemek üzere
bundan sonraki tüm sayfalarda umutsuzluğun sahip olduğu anlamı belirtmek istiyorum;
başlığın da işaret ettiği gibi umutsuzluk çare değil hastalıktır. Diyalektiği
budur. Hıristiyan terminolojide olduğu gibi ölüm; kurtuluş için ölmek, dünyada
ölmek olmasına rağmen en korkunç tinsel rezaleti ifade eder.
1848
Søren Aabye Kierkegaard (1813-1855)
1813’te Kopenhag’da doğdu. 1855’te yine Kopenhag’da öldü. Çocukluk ve gençlik dönemleri insanlardan uzak ve yalnız geçti. Annesini, ablalarını, iki ağabeyini henüz yirmi bir yaşını bitirmeden kaybetti. Ortodoks Lutherciliğe çok bağlı olan babasının güçlü kişiliği ve dindarlığının derinlerde yatan melankolisi, tüm hayatı boyunca etkisini sürdürdü.1841’de doktora tezi İroni Kavramı (Begriff der Ironie)’nı tamamladı. Bundan sonra takma adlarla birçok kitap yayımladı. Yazılarında hem resmî Kilisenin doktrinlerine hem de Hegel’in düşüncelerine saldırıyordu. Amacı, inancın özü açısından öznel olduğunu ileri sürerek Hıristiyanlığı onu karikatürleştiren Hıristiyanlara karşı savunmaktı. Sistematik ve rasyonalist düşüncelerin karşısındaydı. Güçlü ve etkileyici felsefesi, varoluşçuluğun kaynağını oluşturur. Heidegger, Jaspers, Sartre gibi düşünürler ona çok şey borçludur.
Başlıca Yapıtları:
- Enten-Elller (1843; Ya/Ya da)
- Frygt og Baeven (1843; Korku ve Titreme)
- Gjentagelsen (1843; Yineleme)
- Philosophiske Smuler (1844; Felsefi Kırıntılar)
- Bebrebet Angest (1844; Kaygı Kavramı)
- Stadier paa Livets vei (1845; Yaşam Yolunda Aşamalar)
- Forførens Dagbog (Baştan Çıkarıcının Günlüğü)
M. Mukadder Yakupoğlu
Yazar ve çevirmen. 1 Şubat 1951 Giresun doğumlu. Galatasaray
Lisesi’ni (1970) ve İstanbul Üniversitesi’ni (1974) bitirdi. Lise yıllarında
sosyal bilimlere ve Fransızcaya ilgi duydu. Ancak 1968 olayları sırasında
geçirdiği depresyondan sonra hayata bakış açısı değişti ve çalışmaları
felsefeye yöneldi. Felsefi alandaki yazıları başta Doğu Batı Dergisi olmak
üzere çeşitli dergilerde yayımlanmıştır. Felsefe ve edebiyat alanında 21 adet
eseri Türkçeye çevirmiştir. Eserleri: Varoluşun Anlamı (1995); Ahlâk
ve Şiddet (Göçebe Yayınları 1997); Varoluş, Ahlâk ve
Ölüm (İlk basım Mor Yayınları, 2001). Çevirdiği Eserlerden Bazıları:
George Bataille, Eros’un Gözyaşları (Göçebe, 1997);
Henri-Frédéric Amiel, Günce I-II (Mor, 1999); George
Bataille, Lanetli Pay (Mor, 1999); Pierre Klossowski, Nietzsche
ve Kısırdöngü (Kabalcı, 1999); Nietzsche Üzerine (Kabalcı,
2000); George Bataille, İç Deney (YKY, 2003); Stendhal, Aşk
Üzerine (Adam, 2003); Henri Bergson, Ahlâkın ve Dinin İki
Kaynağı (Doğu Batı, 2004); Søren Kierkegaard, Ölümcül Hastalık
Umutsuzluk (Doğu Batı 2004); Armand Cuvillier, Felsefe
Yazarlarından Seçilmiş Metinler (Doruk, 2008); Simone Weil, Yerçekimi
ve İnayet (Doğu Batı, 2019).