• Simülakrlar ve Simülasyon

Simülakrlar ve Simülasyon

  • 160,00 TL
  • 112,00 TL


  • Stok Durumu: Stokta var
  • 24 Saatte Kargoda

XX. yüzyılın önemli iddialı çıkışlarından biri kuşkusuz Jean Baudrillard’ın “Simülasyon” kuramıdır. Baudrillard, radikal ve ayrıksı düşünceleriyle Batı toplumundan yayılan krizi haber verir. Baudrillard’a göre bugünkü sistemi kavramak için dolaşıma sürülen tezler “hiçlik” duvarında birer birer erimeye mahkûmdurlar. İşlenen bu kusursuz cinayeti araştırmaya başladığımızda iletişim, sinema, reklam veya mimarlık alanlarında “gerçek” ve “hakikat” düzeneklerinin birbirleriyle nasıl yer değiştirdiğine göz atmamız yeterlidir. Bir resmin taklidi, bir eserin yorumu veya tarihî bir yapının kopyası tüm aurasını yitirerek aslının yerine geçebilmektedir. Artık her türden sanatsal kaygı, hakikat arayışı ve iletişim tarzı tüketilmek için vardır, iletişim araçları iletişimsizliğin mükemmel bir örneğini sergilerler. Söz gelimi, belgeseller anımsamaktan çok unutturmak için vardır, “için için kaynayan” her bir anlam parçacığı içeriğinden boşaltılıp medya adlı devasa boşlukta simüle edilir. Tüm olup bitenlerin yansıdığı ekranlarda herşey gizlenir, üzeri kapatılır. Ve kitleler, iletişim araçlarına sarılarak modern bir kurban töreninin ritüellerini söz birliği etmişçesine mükemmelen yerine getirirler.

Baudrillard bilinenin aksine, çözümlemelerinde postmodern bir söyleme başvurmaz. Adanır’ın tanımlamasıyla söylersek, o “postmodern bir düşünür değildir!” Çünkü bu kitapta da görüleceği üzere, simülasyon evreninin “dünya görüşü” tarihsel gelişimin bir halkasıdır fakat son halkasını oluşturmaz.

- Ne pahasına olursa olsun Batı’nın moralini bozmayı sürdürecek misiniz?

Baudrillard: “Batı tarihinin temel yapı taşı moral bozukluğudur.” Bunu ben uydurmadım. “Yeni duygusal düzen” yani kurbanlardan oluşan duyarsızlık, pişmanlık üzerine oturmuş olan toplum, sanayi devrimi ve kolonizasyon gibi sonuçlara yol açmış XIX. yüzyıla ait anlam bunalımının bir uzantısıdır ve bizim uzun XIX. yüzyılımız boyunca da sürüp gitmiştir.


  • Yazar: Jean Baudrillard
  • Kitabın Başlığı: Simülakrlar ve Simülasyon
  • Orijinal Başlık: Simulacres et Simulation
  • Çeviren: Oğuz Adanır [Fransızca]
  • Kapak Tasarımı: Mr. Z & Z
  • Dizi Bilgisi: Doğu Batı Yayınları - 3; Sosyoloji Dizisi - 2
  • Basım Bilgileri: 15. Basım / Haziran 2022 [1. Basım / Haziran 1998 Dokuz Eylül Yayınları; 2. Basım / Nisan 2003 Doğu Batı Yayınları]
  • Sayfa Sayısı: 230
  • ISBN: 978-975-8717-01-9
  • Boyutları: 13,5 x 21

Önsöz


Gerçeğin Yerini Alan Simülakrlar

“Retro” Bir Senaryo Olarak Tarih

Holocauste

China Syndrom

Apocalypse Now (Kıyamet)

Beaubourg’un Bıraktığı İzlenim/Etki

Hipermarket ve Hipermal

İletişim Araçlarında İçin İçin Kaynayan/Patlayan Anlam

En Önemli Şey Reklâmdır, Reklâmın Hiçbir Önemi Yoktur

Clone Story

Hologramlar

Crash

Simülasyon ve Bilimkurgu

Hayvanlar. Territoire et métamorphoses

Kalıntı

Sarmallaşan Ceset

“Değer”in Son Tangosu

Nihilizm Üzerine


Dizin

Önsöz

 

İnsan Bilimleri alanında 20. yüzyılda ortaya atılmış en önemli kuramlardan biri kuşkusuz Jean Baudrillard’ın “Simülasyon Kuramı”dır. İlk ortaya çıktığı andan bugüne yaklaşık yirmi-yirmi beş yıl (günümüzde kırk yıl) gibi bir süre geçmesine karşın Türkiye’de bu kuram henüz yeterince anlaşılmamıştır. Yapısalcılığın başına gelenlerin “Simülasyon Kuramı”nın başına gelmemesini dilerim.

Bu kuramın bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde ortaya koyduğu önemli gerçeklerden biri: Modern toplumlarla dünyanın geri kalan ülkeleri (özellikle de Türkiye gibi ülkeler) arasındaki tarihsel süreç farklılığıdır.

Günümüz Türkiyesi’nde yerli yersiz bir şekilde postmodern olarak nitelendirilen metinlerle, postmodern olmayan metinlerin Türkçeye kazandırılma girişimleri giderek güçleşmektedir. Örneğin Mehmet Ali Kılıçbay gibi aydınlar bunu Türkçenin gelişmemişliğine ya da toplumsal-kültürel gerilik gibi nedenlere bağlamaktadırlar. Oysa bu düşüncenin gerçeği yansıttığını söyleyebilmek pek kolay değildir. Çünkü Modern toplumlar günümüzde ulaştıkları aşamada tıkanıp kalmış durumdadırlar. Bu aşamada üretilen metinlerse bildik konuları giderek daha karmaşık (sofistike denilebilecek) bir hale getirerek açıkla(yama)manın ötesine geçememektedirler. Bu durumda gelişmesini (önemli yanlışlar yaparak geciktirse bile gene de) ‘göreceli’ bir hızla sürdüren Türkiye gibi bir ülkenin artık tarihsel ve toplumsal açıdan kesinlikle bir duraklama dönemine girmiş bulunan Modern toplumlara yabancılaşması kendinden kaçılması olanaksız bir süreçtir.

Üçüncü, dördüncü vb. dünyalar için bu bir tarihî fırsattır. İdeolojik ve kültürel açıdan Baudrillard’ın deyimiyle sonu gelen her kültür ya da uygarlık gibi Modern uygarlık da evrenselleşerek ortadan kaybolmak durumundadır. Dünya bu durumu iyi değerlendirirse, Modern toplumların elinden dünyaya dünya konusunda söylev çekme ayrıcalığını alarak, durumu tersine çevirebilir ve bu konuda en azından (şimdilik) bu birinciler kadar söz söyleyebileceğini kanıtlayabilir (tabii Modern toplum kökenli düşüncenin büyüleyiciliğinden kendini kurtarabilir daha doğrusu hazıra konma alışkanlığından vazgeçebilirse!).

Kanımca Baudrillard içinde yaşadığı çağı ve ait olduğu tarihsel, toplumsal, kültürel, politik ve ekonomik sürece özgü yapılanmaları en doğru ve sağlıklı (en nesnel) şekilde algılaya­rak, en doğru çözümlemeleri üretmiş düşünürlerden biridir. Ancak bu durum onun tüm insanlık tarihiyle, tüm dünya toplumlarını aynı düzey ve yoğunlukta kavradığını ve açıkladığını göstermez. Bu noktada biz ünlü düşünürün içinde bulunduğu durumla Lumière kardeşlerin sinematografı icat ettikleri günler arasında bir benzerlik bulunduğunu düşünüyoruz. Şöyle ki: Sinematografı icat eden mucit kardeşler bu icadın ne işe yarayabileceği ya da aradan elli ya da yüz yıl kadar bir süre geçtikten sonra bu aracın nasıl bir toplumsal, kültürel, ekonomik ve politik anlam, içerik ve işleve sahip olabileceği konusunda en ufak bir fikre sahip değillerdi. Hiç kuşkusuz o günlerde bu araç konusunda tahmin yürütenler olmuş ancak hiç kimse günümüzde sinemanın dünya açısından sahip olduğu yer ve önemi öngörememiştir. Bu doğaldır çünkü insanlığın günümüzde ulaşabileceği durumu yetmiş seksen yıl öncesinin verileriyle tahmin edebilmek pek kolay bir iş olmasa gerek. Ayrıca doğru tahmin yürütenler olduğunu varsaysak bile bu insanların o gün için inanılması güç olan bu tahminleri, içinde yaşadıkları toplumlara kabul ettirebileceklerine inanabilmek olanaksızdır.

Günümüzde Jean Baudrillard’ın içinde bulunduğu durum, yüzyıl başındaki vatandaşlarının durumuna benzemektedir. Doğal olarak yeni bir kuram üretmiş olduğunun bilincinde olan düşünür, başkalarının bu kuramdan nasıl yararlanabileceği konusunda herhangi bir şey söylememektedir. Böyle bir kuram üreten bir insandan daha fazlasını beklemek ona haksızlık yapmak anlamına gelecektir. Bu kuramla ne yapacağına okuyucu karar verecektir. İşin doğrusu da budur.

Peki, Baudrillard’ı günümüzde nereye oturtmak gerekiyor? Bu sorunun yanıtını, Mike Gane ile Monique Arnaud’nun (Baudrillard Live) kendisiyle yaptıkları söyleşide buluyoruz:

Soru: “Pek çok insan sizin postmodernizmin en büyük rahiplerinden biri olduğunuzu düşünüyor. Siz ne diyorsunuz?”

Yanıt: “Bu rahiplik referansının yersiz olduğunu düşünüyorum. Söylenebilecek ilk şey, bir insanın büyük bir rahipten söz etmeden önce postmodernizmin ya da postmodern olarak adlandırılan şeyin ne anlama geldiğini sorması gerektiğidir. Bu kavrama benim kadar uzak biri olamaz. Postmodernizm bir deyimdir, insanların kullandığı hiçbir şey ifade etmeyen bir deyim. Hattâ o bir kavram bile değildir, hiçbir şey değildir.” (s. 21)

Yanıt bu kadar kesin ve açık olmasına karşın, dünyanın bir­çok ülkesinde Baudrillard postmodern bir düşünür olarak dayatılmaya çalışılmaktadır. Bunun nedenleri konusunda daha önce açıklama yapmıştık.

Simülakrlar ve Simülasyon’da düşünür, 1972 yılından itibaren üstünde çalışmaya başladığı ve 1976 yılında Simgesel Değiş Tokuş ve Ölüm’le birlikte artık somut bir açıklamaya sahip olan simülasyon kuramını derinleştirerek simülakrların tarihsel gelişiminden söz etmekte ve daha sonra güncel simülasyon ve simülakr örnekleri sunmaktadır.

Okuyucuya bir kez daha, klasik terminolojilerin çok dışın­da yer alan ve şahsen büyük bir keyif alarak okuduğum bu metinleri ancak sabırlı bir okuma süreciyle özümseyebileceğini anımsatmak istiyorum.

 

Oğuz Adanır
İzmir, Mayıs 2005-Aralık 2012

Jean Baudrillard (1929-2007)

Fransız düşünür ve sosyolog. Reims’ta doğdu. Bir memur ailesinin ilk çocuğuydu. Sorbonne Üniversitesi’nde Alman Dili ve Edebiyatı bölümünü okudu. Meslek yaşamına bir lisede Almanca öğretmenliği ile adım attı. 1966’da Nanterre Üniversitesi’nde Henri Lefebvre ile çalışmaya başladı ve doktorasını onun danışmanlığında tamamladı. Bu üniversitede uzun yıllar sosyoloji dersleri verdi, çeşitli sebeplerden dolayı profesörlük unvanını çok geç bir tarihte, 1990 yılında elde edebildi. Le Monde ve Libération gazetelerinde yazdığı güncel yazılarla geniş bir tartışma alanı açtı. Baudrillard, eserlerinde gelişmiş kapitalist ülkelerdeki tüketim olgusunu, kitle iletişiminin ve teknolojik ilerlemenin yol açtığı toplumsal değişimleri çözümledi. Çağımızda teknolojinin yarattığı anlam ve gösterge fazlalığının, kopyalardan ibaret bir “simülasyon” evrenine, gerçekliğin yok olduğu bir “hipergerçeklik” dünyasına tekabül ettiğini sanattan mimariye, sinemadan reklâmcılığa ilişkin verdiği sayısız örnekle gösterdi. Baudrillard özellikle medya üzerine yaptığı çalışmalarla bütün dünyada ün kazandı. Simülasyon kuramıyla günümüz toplumuna ve “postmodern” dünyaya radikal eleştiriler yöneltti. Ona göre, gerçek dünya ile imgeleri arasında herhangi bir ayı­rım yapabilme kabiliyetine sahip değiliz. Bugün reklâmlar ‘şey’lerden çok imgeleri pazarlamaktadır. “Chanel”, “Calvin Klein” veya “GAP” gibi mar­kaların temsil ettiği nitelik veya değerden çok etiketleri veya göstergele­ri satın alınmaktadır. Baudrillard’ın ünlü tespitlerinden biri de, Körfez Savaşı’nın “gerçekten yaşanmadığı” ile ilgiliydi. CNN izleyicileri savaşı bir “medya olayı” olarak rahat ve geniş koltuklarında cips yiyerek izledi. Baud­rillard, füze bombardımanı ile imge bombardımanı arasında bir ayırımın yapılamadığı dünyada, artık eleştiri gücünü tamamen yitirdiğimizi öne sürdü.

 

Jean Baudrillard’ın Doğu Batı Yayınları’ndan çıkan diğer eserleri: Simülakrlar ve Simülasyon (2003); Sessiz Yığınların Gölgesinde (2003); Fou­cault’yu Unutmak (2013); Can Çekişen Küresel Güç (2017); Neden Her Şey Hâlâ Yok Olup Gitmedi? (2019); Karnaval ve Yamyam (2019); Nesneler Sistemi (2020); Sim­gesel Değiş Tokuş ve Ölüm (2021); Gösterge Ekonomi Politiği Hakkında Bir Eleştiri (2021); Çaresiz Stratejiler (2021).

Oğuz Adanır

1951. İzmir. İlk, Orta ve Lise öğrenimini İzmir’de tamamladıktan sonra Paris I Panthéon/Sorbonne Üniversitesinde Lisans, Yüksek Lisans ve Doktora öğrenimi görmüştür. 1979 yılında Ege Üniversitesinde; 1985 yılından sonraysa Dokuz Eylül Üniversitesi GSF “Sinema-TV Bölümünde” çalışmaya başlamıştır. Halen aynı üniversitede öğretim üyesidir. Özgün çalışmaları arasında: Kültür, Politika ve Sinemaİşitsel ve Görsel Anlam ÜretimiAnlamsız DüşüncelerSimülasyon Kuramı Üzerine Notlar vs başlıklı metinler vardır. Çok sayıda Jean Baudrillard metni yanısıra Lucien Lévy-Bruhl, Emile Durkheim, Werner Sombart, Christian Metz, Jean Mitry gibi yazar ve kuramcıların kitaplarını çevirmiştir. Sinema, televizyon, kültür konusunda çok sayıda makale, inceleme yazısı yazmış ve belgesel filmler çekmiştir.

İndirimli Setler

Baudrillard Kitaplığı

İndirimli Fiyat: 1.345,05 TL 1.494,50 TL

Kazanç: 149,45 TL

Mevcut Seçenekler: