Niçin Foucault'yu unutmalıyız? Baudrillard'a göre Foucault'nun söylevi iş işten geçtikten sonra ortaya çıkan bir mesih, iş işten geçtikten sonra yapılmaya çalışılan bir devrim gibi, iş işten geçtikten sonra verilmiş bir söylev olma özelliğine sahiptir.
Foucault'nun cinsellik, iktidar, baskı, arzu, delilik vb. konularla ilgili olarak bu kadar güzel ve kusursuz bir söylev çekebilmesinin kökeninde bütün bu konuların ve kuramların günümüzde anlamlarını yitirmiş olmalarının yattığını söyleyen Baudrillard, böylelikle Foucault'nun söylevinin gerçekliği kapsayan bir evrene değil, bir simülasyon evrenine ait olduğunu ve bu yüzden onu bilimsel bir çözümlemeden çok bir “vakayiname” (chronique) olarak nitelendirmenin daha doğru bir şey olacağını iddia etmektedir.
Foucault'yu Unutmak'ta Marksizm ile birlikte Psikanaliz, Lacan ve Deleuze de eleştirilerden payını alır. Baudrillard, “yükte hafif pahada ağır” bu kısa metinle ülkesinde akademik kurumlar tarafından aforoz edilmeyi çoktan göze almıştır bile...
- Çeviren: Oğuz Adanır
- Sosyoloji
- Fiyatı: 9.00 TL
- 75 Sayfa
- Ebat: 14 x 21
- 2. Baskı, Ekim 2017
- ISBN: 978-975-8717-98-9
Jean Baudrillard
(1929-2007)
Fransız
düşünür ve sosyolog. Medya üzerine yaptığı çalışmalarla bütün dünyada ün kazanmıştır.
Simülasyon kuramıyla günümüz siyasi ve ideolojik akımlarına radikal eleştiriler
yöneltmiştir. Baudrillard’a göre artık gerçek dünya ile imgeleri arasında ayırım
yapma becerisine sahip değiliz. Bugün, reklâmlar ‘şey’lerden çok imgeler satıyor
bize. Chanel, Calvin Klein veya GAP gibi markaların temsil ettiği nitelik veya
değerden çok etiketlerini veya göstergesini satın alıyoruz. Baudrillard’ın en
ünlü açıklaması, Körfez Savaşı’nın “gerçekten yaşanmadığı” ile ilgiliydi.
Ortadoğu’nun ekrandaki temsili düşmanı iblisleştirmek için kullanıldı,
görüntüleme araçlarıyla güdümlü füzeler fırlatıldı ve hedefler vuruldu. CNN
izleyicileri savaşı bir ‘medya olayı’ olarak rahat ve geniş koltuklarında cipsi
yiyerek izledi. Savaşın yeri ve bölgesi herhangi bir sınır içermiyordu. Bu savaş
yayılarak Batı’da televizyon ekranlarına taşınmıştı. Füze bombardımanı ile imge
bombardımanı arasında bir ayırımın yapılamayacağı noktaya dek üstelik…
Baudrillard böyle bir dünyada eleştiri gücünü tamamen yitirmiş olduğumuzu öne
sürer.