Cato bu eserinde Roma tarihine ışık tutacak tarım bilgilerinin yanında sağlık bilgileri, hukuk ve kanun bilgileri, ev ekonomisine dair öğütler, basit ilaç tarifleri, yemek tarifleri, dinî bilgiler gibi konulara değinmiştir. Kitabın sade, edebî olmaya özenmeyen, söylemek istediğini doğrudan doğruya, kısaca söyleyen sert de olsa kendine göre olgun bir üslubu vardır. Cato bu eseri Campania’da arazileri olan bir arkadaşı için yazmıştır. Bu eser zaman zaman Vergilius’un aynı konuda büyük bir özenle yazılmış Georgica’sı ile karşılaştırılmıştır.
Tarım Üzerine, üzüm bağlarının oluşturulması ve bakımı hakkında, onları korumaya yardım eden köleler hakkında bilgiler de dâhil olmak üzere birçok bilgi içerir. Roma’da çok sayıda toprak sahibi bu süre zarfında Cato’nun eserini okuduktan sonra, Roma büyük çapta şarap üretmeye başladı.
Eserin farklı bölümlerinde ise Akdeniz coğrafyasında yetişen çeşitli bitki ve sebzelerin insanlar ve hayvanlar üzerindeki iyileştirici etkileri detayları ile aktarılmıştır. Örneğin, lahananın faydaları uzun bir şekilde anlatılmıştır. Söz konusu bitkilerin farklı tarifler ile insanlar üzerindeki uygulamaları, o dönemde kullanılan alternatif tıp hakkında bilgi vermesi açısından önemlidir.
- Yazar: Marcus Porcius Cato
- Kitabın Başlığı: Tarım Üzerine
- Latince Özgün Metin: De Agricultura
- Çeviren: Mehmet Seferbay [Latince]
- Yayına Hazırlayan: Gül Özaktürk
- Kapak Tasarımı: Harun Ak
- Dizi Bilgisi: Doğu Batı Yayınları - 339; Tarih Dizisi - 44
- Basım Bilgileri: 1. Basım: Şubat 2022
- Sayfa Sayısı: 79
- ISBN: 978-625-7030-94-6
- Boyutları: 13,5 x 21
Marcus Porcius Cato (MÖ 234-149)
Giriş
Tarım Üzerine
Kaynakça
GİRİŞ
Cato’nun ilk Latince Roma tarihi eseri Origines de dâhil
olmak üzere dokuz adet eseri vardır. Ancak De Re Agricultura dışında
elimizde hemen hiçbir şey kalmamıştır. Günümüze kadar kalan tek eseri, ki bu
aynı zamanda günümüze tam olarak ulaşan ilk Latince eser De Re Agricultura’dır.
Didaktik bir eserdir. Cato bu eserini de diğerlerinde olduğu gibi bir metot ile
yazmamıştır. Aklına ne geldi ise hiçbir edebî yöntem ve düzen kullanmadan
yazmıştır. Eser tarım üzerine yazılmış olsa da, yalnız tarım bilgileri vermekle
kalmamış, sağlık bilgileri, hukuk ve kanun bilgileri, ev ekonomisine dair
öğütler, basit ilaç tarifleri, yemek tarifleri, dinî bilgiler gibi konulara
değinmiştir. Çok sade, edebî olmaya özenmeyen, söylemek istediğini doğrudan
doğruya, kısaca söyleyen sert de olsa kendine göre olgun bir üslubu vardır.
Cato bu eseri Campania’da arazileri olan bir arkadaşı için yazmıştır. Bu eser
zaman zaman Vergilius’un aynı konuda büyük bir özenle yazılmış Georgica’sı
ile karşılaştırılmıştır. İkisinin stili birbirine tamamen zıttır ancak Cato’nun
eseri Georgica’nın düzyazı şeklinde bir başlangıç aşaması olarak
değerlendirilir. Cato’nun bu eserini Romalılar çok beğenmiş olmalılar ki
elimizdeki kopyası Cato’nun yaşadığı zamana göre daha geç dönem bir Latince ile
yazılmıştır. Bu da eserin değişik zamanlarda tekrar tekrar kopya edilmiş
olduğunu gösterir. Daha sonraki çağlarda tarım ile ilgili eserler yazan Romalı
yazarlar Cato’dan alıntılar yapmışlardır. De Re Agricultura’yı ilginç yapan bir başka
nokta da bize o dönemin Roma yaşamı ve âdetleri hakkında ilk ağızdan bilgi
vermesidir. Özellikle eskiye bağlı bir çiftlik sahibinin yaşantısını gözlerimizin
önüne sermesi bakımından ilgi çekicidir.
Bütün form eksikliğine,
eski gelenek ve batıl inançlara dair ayrıntılarına ve arkaik tonuna rağmen,
kendi bilgi ve deneyimleri yeni hâkim çiftçilik teknikleri için yönlendirici
olmuştur. Cato, sonraki yazarlar tarafından pratik tutumları, doğal Stoacılığı
ve sıkı, anlaşılır düzyazısıyla saygı gördü. Örneğin, Naturalis Historia’sında
Yaşlı Plinius tarafından çokça alıntı yapılmıştır.
Cato’nun eseri genellikle
rastgele bir tarzda yazılmış bir “çiftçinin el kitabı” olarak nitelendirilir;
edebî olarak düşünmek zordur. Kitap, arkadaşlar ve komşular için hazırlanmış
bir hayvancılık el kitabından başka bir şey değil gibi görünür. Bununla
birlikte tarzı, Aulus Gellius gibi diğer antik yazarlar tarafından aşırı basitlik
bağlamında “güçlü ve kudretli” olarak not edilmiştir. Belki de De
Agricultura’nın temel başarısı, Roma Cumhuriyeti dönemindeki kırsal yaşamı
tasvir etmesidir.
Cato’nun giriş bölümü,
çiftçiliği o zamanın diğer yaygın faaliyetleriyle, özellikle ticaret ve
tefecilikle karşılaştırıyor. Her ikisini de eleştirir, birincisini taşıdığı
tehlikeler ve belirsizlik temelinde, ikincisini ise On İki Levha’ya göre
tefeci, hırsızdan daha kötü bir suçlu olarak değerlendirildiği için. Cato hem
zenginliğin hem de yüksek ahlâki değerlerin kaynağı olarak iyi vatandaşlar ve
askerler olarak övdüğü çiftçilikle güçlü bir tezat oluşturuyor.
De Agricultura, üzüm bağlarının
oluşturulması ve bakımı hakkında, onları korumaya yardım eden köleler hakkında
bilgiler de dâhil olmak üzere birçok bilgi içerir. Roma’da çok sayıda toprak
sahibi bu süre zarfında Cato’nun eserini okuduktan sonra, Roma büyük çapta
şarap üretmeye başladı. Yeni bağların çoğu altmış dönümdü ve büyüklükleri
nedeniyle şarap üretiminin sorunsuz bir şekilde devam etmesi için daha da fazla
köle gerekliydi.
Eserin bir bölümü çiftlik
ürünleri için tariflerden oluşmaktadır. Örneğin, Kos şarabının bir taklidi
(burada şıraya deniz suyu eklenmiş); Roma’ya ithal edilen güçlü aromalı Yunan
şarabı stilini taklit eden vinum Graecum için kaydedilen ilk tariftir. Ayrıca
günümüzde imâl edilen birçok tatlı çeşidinin tariflerini de detayları ile
anlatmıştır.
Eserin farklı bölümlerinde
ise Akdeniz coğrafyasında yetişen çeşitli bitki ve sebzelerin insanlar ve
hayvanlar üzerindeki iyileştirici etkileri detayları ile aktarılmıştır.
Örneğin, lahananın faydaları uzun bir şekilde anlatılmıştır. Söz konusu
bitkilerin farklı tarifler ile insanlar üzerindeki uygulamaları, o dönemde
kullanılan alternatif tıp hakkında bilgi vermesi açısından önemlidir.
İlk çeviri çalışmamda beni
teşvik eden sevgili Taşkın Takış’a, fakülte yıllarımda ve bu çalışmamda beni
destekleyen hocam Prof. Dr. Gül Özaktürk’e ve daima yanımda olan sevgili aileme
teşekkür ediyorum. Bu çeviri çalışması, üzerimde büyük emeği olan, ufkumu açan
sevgili hocam Prof. Dr. Filiz Öktem’e adanmıştır.
In Memoriam Filiz Öktem,
requiescat in pace…
Ankara, 2021
Mehmet Seferbay
Marcus Porcius Cato
(MÖ
234-149)
MÖ 234 yılında Tusculum bölgesinde doğmuştur. Pleb sınıfından bir
aileye sahipti. Hayatı küçük yaşlardan itibaren sert mücadelelerle geçmiştir.
Kendi söylediğine göre kayalıklar arasındaki taşlı tarlasını ekerek mahrumiyet
içinde, çok çetin bir hayat sürmüştür. Çocukluğunu ve gençliğini doğa ile iç
içe bu taşrada geçiren Cato, kabiliyetinin farkına varan bir komşusunun teşviki
ile eğitim ve öğrenim için Roma’ya gitmiş, orada geleneksel Roma eğitimi görmüş,
hukuk ve hitabet tahsili yapmıştır. Kıvrak zekâsı, yasalar hakkındaki bilgisi
ve hitabet yeteneği ile kısa zamanda ilgi odağı olmuş, bir avukat olarak kabul
görmüştür. Özel hayatı gibi siyasi hayatı da mücadelelerle doludur. Roma
devletinin İtalya ve Sicilya’ya hükmettiği yıllarda hayata atılan Cato, İtalya
topraklarından çok uzaklara yayıldığı yılları da görmüştür. Cato’nun gençlik
yıllarında Roma devletinin toprakları fazla geniş değildi, yalnız İtalya ve
Sicilya topraklarından ibaretti. Romalılar devletlerinin hayatta kalabilmesi
için çetin savaşlar yapmak zorunda kalmışlardı. Küçük Asya ve Yunanistan
fethedilmişti. Cato, Roma devletinin çabalarına katılmıştı. Siyasi alandaki
ilerleyişi, kendisindeki cevheri gören Patrici kökenli Lucius Valerius Flaccus
sayesinde olmuştur. II. Kartaca Savaşı’nda askerî tribün olarak görev aldı. MÖ
205’te Quaestor seçildi. MÖ 199’da Aedilis, MÖ 198’de Sardinya’da Praetor
seçildi. Bu şehirde fahiş faiz kazancıyla mücadele etti. MÖ 195’te Flaccus ile
birlikte Konsül seçildi ve Lex Oppia adlı kadınları kısıtlayıcı kanun ile lüks
harcama miktarını sınırlayan yasayı engellemeye çalışmış ancak başarılı
olamamıştır. Cato, geniş bir sefer düzenlemek için yetkilendirildi ve
İspanya’daki ayaklanmayı bastırdı. MÖ 191’de Manius Acilius Glabrio komutası
altına atandı ve Thermopylae’daki bir savaşta Seleukos kralı III. Antiochos’u
yendi. Politik anlamda saldırgan bir tavırla Lucius Scipio ve Scipio
Africanus’un siyasi etkisini kırdı. MÖ 184’te iş arkadaşı Flaccus ile birlikte
Censorluk makamına seçilerek başarılarını sürdürdü. Censor, Roma’daki nüfus
kayıtları, ahlâki düzen ve bilirkişilik konularında görevli bir memurdu. Censor
olarak yaptığı en önemli işler; Nos maiorum’u korumak ve Roma’yı
yozlaştıran bir etkiye sahip olduğunu inandığı Yunan geleneğine karşı mücadele
etmekti. Cato’nun censorluğu oldukça etkin ve sertti, bu yüzden derin izler
bıraksa da toplumdan fazla destek görmedi. Bu görevi sırasında çok fazla düşman
kazanmıştı ve bunun bedelini de kendisini mahkemelerde savunmak zorunda kalarak
ödedi. Cato, ömrünün son yıllarında çiftlik yöneticiliği, tefecilik ve borsa
ile uğraştı, aynı zamanda kitaplar da yazdı. MÖ 153’te Kartaca elçiliği
sırasında Roma’nın bu eski rakibinin küllerinden doğduğunu ve gelecek vaat
ettiğini görüp “Carthago delenda est” (Kartaca yıkılmalıdır.) deyişini şiar
edindi ve her senato konuşmasında bunu dile getirdi. MÖ 149’da Roma’nın
Kartaca’ya açtığı savaşı da görmüştü.
Cato, bir köylü çocuğu olmasına ve asil bir
soydan gelmemesine rağmen, kendi çalışmaları ve başarıları sayesinde Roma
devletinde yüksek mevkilere gelmeyi başarmıştır. O, iyi bir asker ve iyi bir
devlet adamı olduğu kadar iyi bir çiftçi ve iyi bir aile reisidir. Tutumlu bir
aile reisidir, ev idaresine yarayan her şey onun için önemlidir. Roma devleti
onun nazarında büyük bir ailedir. Dolayısıyla evde meydana gelmesine
katlanamadığı herhangi bir olayın devlette de olmasını istememiştir. Cato’ya
göre insanın malı mülkü artmalı, ancak yaşam şekli ve âdetleri atalarınınkinden
farklı olmamalı, Nos Maiorum’dan uzaklaşmamalıdır.
Cato’da sarsılmaz bir adalet duygusu vardı. Bu, Roma’da az görülen bir özellik değildi. Ancak Cato, Romalıların bu özelliğine yeniden canlılık vermiştir. Bu ahlâk duygusu yüzünden zamanının en güçlü kişileri ile mücadele etmek zorunda kalmıştır. Asil soydan gelen meslektaşlarının şöhreti karşısına kendi şöhretini koymuş ve böylece kendini yücelterek onlardan aşağı olmadığını göstermeye çalışmıştır. Ana prensipleri, düşman olduğu senatörlere karşı sertlik, lükse ve şatafata, ayrıca Yunan kültürünün Roma’ya girmesine karşı olmaktır. Yunan kültürünün Roma’ya girmesini isteyenlerin başında ise Scipio Africanus Minor vardır. Gelenekçi Cato, Scipio ve onun çevresine karşı sert bir mücadeleye girmiştir. Bu amaçla Roma’daki gençliğin Yunan kültürünün etkisinde kalarak âdet ve geleneklerinden uzak kalmasını önlemek için, Yunanistan’dan gelen her fikre karşı Roma’nın kapılarını kapatmaya çalışmıştır. MÖ 155 yılında Atina’dan gelen elçiler heyetini senato kararı ile uzaklaştırmıştır. Cato, Romalıları Yunanlardan ve onların kültüründen uzak tutmaya çalışmıştır. Ona göre Yunanlar ahlâksızdı ve Roma gençliği onlardan uzak tutulmalıydı.